bugün

karımı seviyorum. ama yanımda çalışan iş arkadaşımı fena istiyorum. o da evli fakat rahat durmuyor mütemadiyen yakınlaşıyoruz. yan yana çalıştığımızdan kendimize engel olmamız çok zor.
Malatya eksilere düştü akşam eve gelince çavuş tanınmaz haldeydi.
Kulaklık alamadım, kulaklıksız sigara dumanı mı olur?
Keklendiğimi bile bile yazıyorum. Ben böylemiydim böylemi oldum lan. Şaka maka macera iyidir.
tek yaptığım hırsızlık 8.sınıftaydı. yan sınıftan kalem çalmıştım. üzücü
gördüğüm kadarıyla bir şeyleri saklamak konusunda çok başarılıyız. itiraflar havada uçuşmuş.
etrafımda çok salak insan var, her şeyi farklı bir yerlerinden anlıyorlar la bi dinleyin çene yoruyoruz burda.
yaşlanmıyorum. sanki her geçen gün gençleşiyorum sihirli bir şey var ama ne olduğunu çözemedim.
yaşlandığımı hissediyorum ve bazı hayallerimin artık gerçekleşmeyeçeğini anlıyorum,ne acı bir süreçtir bu.
Hayatın anlamlı ya da anlamsız olduğunu söylemenin sadece bizim elimizde olduğunu düşünmeye başladım. Kimsenin, hatta din adamlarının dahi, bize bunu söyleme hakkı yok.

Kendi kararlarımız bizi anlamsızlığa ya da kendi gerçekliğimize götürüyor. Yaşadığımız hayatı biz şekillendiriyorsak o halde baştaki soruyu sormaya da gerek kalmıyor.
Bizler varsak sadece var olmanın gereğini yapmamız gerekiyor; sadece yaşayıp gitmek. Hayat durağan bir yapıda değil ve olması da daha kötü sonuçlar doğururdu. O halde şov devam etmeli. Nefes almak hayatımızın en değerli eylemi olmalı.
Evet sevgili sözlük... içinden geçtiğim, daha doğrusu içimden geçen yoğun ders ve sınav döneminden mütevellit beden ve ruh sigortam atmış olacak ki, bu sabah "skerem bele heyatı" diyip klinikteki ilk devamsızlığımı yapmış bulundum. Lakin başımdan geçen, hikmetinden sual etmediğim bir hadiseyi şahsiyet-i ekberanınıza sunma vazifesi edinmeyi gönlümden geçirdim.

uykumun en derinliklerinde, zaman mevhumunu kaybetmiş bir halde rûyalardan rûyalara perperişân halde koştururken, kapımın tıklatılmasıyla unutma gafleti gösterdiğim bir hakikat suratıma tokat gibi çarparak beni uyandırdı: bugün temizlik günüydü. yataktan kendimi spatülle kazıyarak kalkıp pek tabii mahmur bir tavırla, gâlizane kelamlar savurarak kapıya doğru yöneldim. Maksadım temizlikçi ablaya "bugün temizlik istemiyorum ablacığım, sağolun" demekti. Lakin kapıyı açtığımda tüylerim diken diken oldu. Ben hayatın sillesini yemiş, uğradığı ihanetler yüzündeki çizgilerden sayılabilecek, saçları kırlaşmış orta yaşlı bir Samandağ'lı abla beklerken, o an karşımda aklımın havsalamın almadığı, idrak ve izanda muvaffak olamadığım birisi duruyordu. 1,60m boylarında, kısa siyah saçlı, dudağı piercingli, sanki kamerin bir gece melûl melûl baktığı sırada semadan arza düşmüş, ya da Firdevs nehirlerinde yıkanıp cihana nüzûl edilmiş bir ay parçasıyla yüz yüze geldim. yüzlerimizin arasında adeta bir Pers şairinin kirpiği kadar mesafe vardı.
O anın verdiği heyecanla "temizliğeğwe eğwe eğwe!!!" demiş bulundum. O da "temizlik?" dedi. "Bugün istemiyorum" diyebildim. Cesur ve sanki mesnevi okur gibi temiz bir ses tonuyla "tamam" dedi. Velhasılı kelam, meğerse benim odamı haftalardır bu nur yüzlü emekçi temizliyormuş. Bira kutularımı, kokuşmuş bulaşıklarımı ve daha dile gelmeyen tüm necasetimin ceremesini peyderpey bu şirin, soğukkanlı emekçi çekiyormuş. Evet sevgili sözlük yazarları, ben bugün bir olaya şahit oldum. Bir temizlikçiye aşık oldum.
Özlüyorum, özlemeye de devam edeceğim. Keşke böyle olmasaydı.
insanın bir sabır noktası vardır hani. Terimsel olarak bardağın taşması derler. Velhasıl kelam ben imtihan edilmeyi sevmem. Beni tanıyanlar oldukça açık sözlü bir insan olduğumu iyi bilirler. Rahat yaşayan, keyfime düşkün bir erkeğim. Buna nazaran karşılık beklemeden yaparım yaptığım her şeyi. Ancak tutupta içimizden biri kendi kalemi ile benim senaryomu yazmaya çalışırsa o kalemi kırarım bunu bilesin!
Başım ağrıyor, karnım ağrıyor, midem yanıyor, gene başım ağrıyor, nasıl birgün böyle.
Zamanla geçer dedikleriniz, zamanla geçiyor ve siz o "geçen" Şey'in arta kalanısınız.
Turuncu saçlı, beyaz tenli, dövmeli kadınlardan olmak isterdim. Hadi turuncu saçı dövmeyi falan hallettik tende sıkıntı çıkıyor. Michael Jackson gibi derilerimi yüzdüreceğim en son.
aklımdan çıkmış, unutmuşum, ufak bir unutkanlık, küçük bir hata, beni trabzona sürüklüyor, yinede memnunum halimden anıları hatırlayacağım bir kaç günde.
Bu aralar nasıl bir auram varsa önüme gelen arkadaş hısım akrabanın bana bir darılası bir gönül koyası geliyor. Ama geçerli bir nedeni de yok sanki can sıkıntısından böyle bir hobi edinmişler gibi.

iyi de allah aşkına ben size ne ettim yahu?
buraya yazdığımız kadar konuşabilseydik keşke. isimsiz kahramanlar olarak burada yazıyoruz çiziyoruz. birilerinden şikayet ediyoruz, birilerini seviyoruz hepsini buraya koyuyoruz ama konunun muhatabı olan insanlara asla ulaşmayacağını bile bile yapıyoruz bunu sanırım en acı tarafı bu.
yalnızlıktan sıkıldım.
Artık rüya görmek istemiyorum.
ilişkilerimde mazoşistim. acı çekmezsem sıkılıyorum. zorlaması lazım.
iki senedir 24 kasım gelince içimi bi burukluk kaplıyo. öğretmen değilmişim çünkü 0dan sonraki kusuratlı puan daha alamadım diye. hamdolsun güzel para kazanıyorum yeni mesleğimde ama istediğim kızı alamamak gibi bu şey. nasip değilmiş demek ki.
(#38267550) fnchin aksine ben artık rüya görmek istiyorum. en azından onları kurcalayıp oyalanıyordum.

hayat gittikçe sıkıcılaşıyor. ve ben böyle dedikçe aklıma Deniz tekin geliyor.
açık oylamaya çekinir oldum, evet