bugün

Ahh insanlar ne kadar muhtesem ! ne kadar iyi ! ne kadar bilmis ! ne kadar temiz ! ne kadar namuslu !

bi biziz kotusu, cirkini, namussuzu..

kinadigini yasarsin mevzuuna gore hareket etseler keske azicik birileri.
O kadar üşengecim ki dişlerimi fırçalama ya gitmek için çişimin gelmesini bekliyorum... Şimdi Ne gereği var, kalkıp gideceksin lavaboya kadar, dişlerini fırçalayıp döndüğünde çişin gelicek, sonra kalkıcaksın 10 metre yürüye...
hastalık derecesinde opel markasını seviyorum.
itiraf edecek hiçbir şeyim yok. benim itirafım da budur. acıdır biraz.
çok salağım, çok aptalım çok...

beni umursamayan insanlara fazlasıyla değer vermişim ve bu verdiğim değerler bana kazık olarak geri döndü.

keşke onları hiç tanımasaydım.

neyse gidenler umrumda değil artık...

bir tavsiye: siz de benim gibi bir hataya düşmeyin sakın.
bugun de bir kızdan red yediğim dogrudur.
Elimde olsa kendime hayal kurmayı yasaklardım. O kadar olmayacak şeylere dair hayaller kuruyorum ki.. Artık bazı şeyleri kabullenip hayatı akışına bırakmam gerektiğinin farkındayım tüm mantığımla.. Ama ne yazık ki mantık kalbe işlemiyor.
bir tane kabanımsı-ceketimsi-yeleğimsi bişeyim var. ne zaman giysem 'silvara hanım, bugün hangi defileden alelacele çıkıp yanımıza teşrif ettiniz' türevi yorumlar alıyorum. istanbul'daki bir butiğin bir köşesinde, çipçirkin bi kombinasyonla giydirilmiş bir plastik manken üzerinde görmüş, 'ben bunu çok pis giyerim' demiş, çok komik bir fiyata almıştım. ve bu kabanımsı şeyi giyerek kaç ayrı kişiyi milano'dan almış gibi trolledim. aslında yaptığım şey tam olarak yalana girmiyor. yalnızca 'ooo yine milano'dan giyinmişiz' gibi laflara 'ayh yok canım, burdan aldım' demiyorum. milano'ya bir kerecik 2 günlüğüne, tamamen turist paçozluğuyla, cebimde 20 euro parayla gitmiş; magnet dışında çöp bile almamıştım. zaten 2 günün bile fazlasıyla yeteceği, sıkıcı ve aşırı pahalı bir şehirdi.

bu itiraftan çıkarılacak kıssadan hisse: neyi nerden ne kadara aldığınız değil, nasıl taşıdığınız önemlidir sevgili sözlük insanları. bir de insanların pozitif önyargılarına sadece gülümserseniz, yalan söylemiş olmazsınız. fetva hattından silvara hocaefendi bildirdi.
aylardır hep bunu bekliyordum, içimi buraya dökmeyi.
şu yaşıma kadar çok acılar yaşadım, babasız hayata başlamamdan tut en yakınlarımı birer birer toprağa gömmeye kadar...
tutunacak dal aradım hep, hep güçlü kalmaya çalıştım, hep mutlu gözüktüm, yanımdayken mutsuz olan hiç kimse olmamıştır daha, mutlu etmeyi bildim hep, içimde fırtınalar bile kopsa yanimdakilere yansıtmamak için çok çaba gösterdim, tek derdim buymuş gibi mutlu etmek istedim herkesi.
bir gün çok sevdim, deli divane aşık oldum, tutuldum resmen, arka arkaya rüyalarımda gördüm, her güne onunla başladım,varım yoğum o oldu, sahip oldum ona karşılıksız değildi hislerim, seviyoduk birbirimizi deliler gibi seviyoduk, belki çok görüşemiyoduk, uzaktik birbirimize ama onun özlemiyle yanmak bile öyle mutlu ediyodu ki beni, dünyanın en güzel hissi onu özlemekti, her şeyim oydu adeta, şiirler şarkılar besteledim ona, kitaplar yazdım, kısa filmler çektim, delisi olmuştum artık ondan gayrisini bırak düşünmeyi kız görsem yolumu değiştirecek hale gelmiştim, üstelik tek mesajıma her istediğimi yaptırabilecegim kızlar varken bu hale gelmiştim, her şey iyiydi güzeldi taki biz birlikte aynı şehirde solumaya başlayana kadar, dünyanın en mutlu insanıydik bir süre, her gün buluşuyoruz yağmurlarda islaniyoruz, sırılsıklam sariliyoruz, yatıyoruz filimler izliyoruz uyuyoruz, yani yıllarca hayalini kurduğumuz her şeyi bir bir gerçeklestiriyoruz, bir şey hariç onunla sevişmeyi hiç bi zaman olduğu gibi o zamanlarda da düşünemedim, evleneceğim kadın olsun diye bekledim hep, çünkü o farklıydı benim için herkesten, geçmişimden bir farkı olması gerekirdi, o da bu kararıma saygı duyuyodu aynı hisleri paylasiyoduk, ya da ben öyle sanıyodum, her neyse, şuana kadar anlattığım her şeyin bir yalanlar dizisi üzerine kurulu olduğunu anlamam çok uzun sürmedi, aldatılmıştim, hemde göz göre göre hemde en mutlu olduğumuz zamanlar dediğimiz zamanda, hayaller artık gerçek oluyo dediğimiz zamanda, yıkıldım. dünyalar basima yıkıldı, ağladım saatlerce ağladım, alkole gram ilgisi olmayan ben sarhoş gezdim zil zurna, kurduğum bütün hayaller yalan olmuştu, ona karşı tüm hislerim meğer karşılıksızmiş bilememisim, öyle bir uyutulmuşum ki, öyle bir güvenmişim ki kendimi tanıyamadim, dünyanın en berbat hissidir bu heralde, bütün her şey her şeyin bir anda yalan olduğunu duymak çok ağır bir duygu, herkesten nefret etmek istedim, herkese kin duymak, insanların duygularıyla oynamak istedim, yapamadım... yapamazdım da zaten, ben öyle biri değilim, bunca şeyi yapmasina rağmen Allahtan bulsun bile diyemedim, içim el vermedi, nasılsa Allah büyük kimsenin yanına kalmaz ama ben diyemedim, kötü bir söz bile edemedim ona, haketmemiştim dedim ve gittim. gercekten haketmemiştim...üzerinden yıllar da geçse unutamayacağım ben bunu biliyorum, kimseye güvenemiyorum artık, sağ ayağımın sol ayağıma güveni kalmadı diyo ya halil sezai işte tam o moddayim, hayatım sikildi farkındayim, çare mi? bulamıyorum... hiç kimseyi istemiyorum hayatımda, allaha şükür sağlığım sihatim durumum sıfatım yerinde, ama istemiyorum, çünkü herkes her şey bana onu hatırlaticak, unutamıyorum, affetmek geliyo içimden ama yüzüm yok, gururuma yediremiyorum...
nasıl olucak bilmiyorum, ben bundan sonra mutlu olur muyum? olamıyorum...
ilk defa bu kadar emek verdim. ilk defa bitmemesi için bir kıza yalvarıp kalmaya ikna ettim. 3 ay önce ilişkiye başlarken 'erken olduğunun farkında mısın' demişti. 'lütfen böyle şeyler söyleme' diyerek konuyu değiştirmiştim. sanırım haklıymış. çok yorulduk. tahammülümüz kalmadı. kalıplaşmış umursamazlıklarımız var. ama çok emek verdik. bazen 'siktir olup gidiyorum, allaha emanet ol' deyip o dakikada çekip gitmek istiyorum ama çok emek verdim. kavgalarımızdan sonra duvar yumruklayarak 'sabır ver ya rab' dediğim oldu. haklı dahi olsam yüzü asılmasın diye 'haklısın, sıkmayalım böyle şeylere canımızı' dediğim oldu. hayatımda tanıdığım en güvenilir kadın. bazen öyle bir hal alıyorum ki ona olan güvenimi sorguluyorum. ve sonra 'gitmek istiyorum. bir gün sinirliyken ona, onun güvenini sorguladığımı düşündürecek cümleler kurmamak, kişiliğine ve namusuna ister istemez dil uzatmamak için gitmek istiyorum' diyorum. bazen öyle bir şey yapıyor ki saatlerce şükrediyorum. bazen öyle bir şey yapıyor ki allahım beni neden bu şekilde sınıyorsun diyorum. geçenlerde evime kahvaltıya geldi. kapıya gelince aradı, sürpriz yapmış. açtım kapıyı, uyku sersemiyim. 'hayatım sen biraz daha uyu, ben kahvaltıyı hazırlayınca seni uyandırırım' deyip beni sarılarak uyuttu. sonra öpülerek uyandırıldım. tüm gün tamamen benimle ilgilendi. sonra başka bir vakit tartıştığımız zaman 'ne halin varsa gör bundan sonra kafana göre takıl' diyebildi. 3 ayda toplam 2 kez ayrıldı. affet deyip özür diledi, affettim. sonra ona bir şey söyledim. 'bak, sen benden milyon kez ayrıl ben seni milyon kez affederim. yeter ki sinirin geçtiği zaman mantıklı düşünüp geri gelmeyi bil. ama eğer ayrılan ben olursam bir daha asla karşına çıkmam' dedim. o günden bu güne tartışırken devamlı 'konuyu ayrılığa çekmiyorum yanlış anlama' diyor. ama ben hala aynı fikirdeyim. çok ama çok sabrediyorum, fakat eğer ayrılırsam dünya yansa geri dönmem. defolur giderim istanbuldan. siktir olur giderim. bir sahil şehrinde lojman sağlayan bir otelde yaparım mesleğimi. yalnız başıma bir hayat yaşamaya başlarım. ve biliyorum ki o, hayatımda derin etkiler bırakan nadir insanlardan. bir gün bitecekse bile, şuan hala hayatımda olduğu için şükürler olsun. hakkımızda hayırlısı olsun, gönlümüzdeki hayırlı olsun.
sabahın beş buçuğunda bana tekel arattıracak o kayın pederin ta amına koyayım daha ne diyeyim.
sanırım bugün büyüdüm. artık çocukça hayaller bir yana kalsın gerçekleri gördüm. o değil de hayat çok boktan.
star wars izlemedim. siksen izlemem. muhtemelen sebebi de; lisede star wars manyağı bir adamın sağda solda bulduğu çubuklarla kılıç dövüşü gibi bir başkasıyla dövüşmeye çalışması.

bir de çubuğu falan sallarken civ cuvvv diye efektliyordu bir de pezevenk.
zaman'ın geçmesinden endişe eder hale geldim, her şeye çok geç kalmışım gibi hissediyorum...
bu aralar çok sağlam kavga etmek istiyorum da, kime çatsam hep geri vites. bir babayiğit de çıkıp "höt" demiyor ki şöyle girelim birbirimize. bekliyorum sözlük. küçük bir kıvılcım.
kollarim kisa. yani ben boyundaki bi insandan kisa kollarim ve bu Belirgin yani. telefonun on kamerasiyla uzatip fotograf cekemiycek kadar kisa *
Her sabah Staja gitmeden önce anneannem kelle paça çorbası içiriyor.Her sabah evet.
Itiraf ediyorum.
"Sokaktan gecen birinin basina soguk su dokmustum."
bazı şeyler hiç değişmiyor. hala son bisküvi için kavga ediyorum kardeşimle *
Bugün rüyamda Colarado'daydım. Ömrüm boyunca ne gitmişliğim ne görmüşlüğüm vardır colarado'yu. Tutup internetten resimlerine bile bakmadım ömrüm boyunca. Nereden gördüm bu rüyayı bilmiyorum.

Ömrümde gördüğüm en güzel manzaraları gördüm. Afrika savanalarında yetişen büyük baobab(?) ağaçlarını gördüm. Ama o ağaçlar genelde tek başına koca bir ovanın ortasında dururlardı. Gördüğüm yerde ise sıralı olarak bir sürü o ağaçlardan vardı. Bir ağacın bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmemiştim. Sonra bir yol buldum ağaçların arasından büyük bir şelale'ye çıkıyordu. Brezilya ve arjantin sınırında olan o büyük şelale colarado'ya gelmişti. Sonra bir baktım benim için anlamı apayrı olan samsun sahili o şelalenin gerisinde baobab ağaçlarının yanında uzanıyordu. Bu ne garip rüyaydı. Hayatım boyunca orada burada gördüğüm sürekli gitme arzusu içimi yakan manzaralar birbir karşımdaydı fakat yine de bir şeyler eksikti. Bir sürü insan geçiyordu yollardan. Gözlerim onu aradı ama bulamadım. Bakındım bakındım bakındım yok. Evsizler gördüm yol üstlerinde para ile fotoğraf çektiriyorlardı.tuttum ben de bir fotoğraf çektirdim para istediler. Öğrenci olduğumu söyleyince ise hoşgörü ile karşılayıp mazur gördüler. Evsizleri sevdim.

Sonra kırık dökük ingilizcem ile birisi ile tanışmaya çalıştım baktım o da türkmüş. Sevindim ama bir yanım sonra üzüntüye kapıldı. insan bazen her şeyin yabancısı olmayı arzuluyor. Ama olamıyoruz işte. Garipti rüya. Her şey yabancısı olduğum şeylerdi fakat yine de yabancılık çekmiyordum. Bu durum canımı sıktı. Uyandığımda garip bir his vardı gözümde. Merak ettiğim yerlere karşı olan ilgim azalmıştı. Düşündüm de o olmadığı için miydi bütün bunlar? Bilmiyorum. Ne dünya gözümde ne fantastik ne çok güzel yerler.
mutlu insanlar sınav haftaları dışında kütüphaneye ugramazlar mi? belki de sadece benim kaçış yerimdir burası. sığınak gibi.
dün bütün gün köyde odun işiyle uğraştım.uzun zaman sonra belim ağırdı.umarım fıtık tazelemez.
Elim ve ayaklarim kasiniyor surekli. sinek isirir ya ayni oyle. birisi dedi ki, limon veya tuzla ovala. uydum eksik akla. bi yandi ki.. neyse yikadim sonra. ayagimin 3-4 yeri oyulmus resmen, tuz kasinan yerdeki yaralari acmis su an aci icinde yaniyorum.
Kardesimi ozledim * tipini optugumun gulusu degismis, ihih diye gulen bi kardesim var artik.
Cok sikiliyorum. disari cikmam gerekti, cikmadim. hic bisey yapmadim bugun. saatlerdir muzik dinliyorum kafam sisti.

keske hep yatsak, uyusak, yemek yesek filan.