bugün

sozluktekilerin durumu kendini cok yakisikli/guzel sanmak ama aslinda hic de oyle olmamak.hic bi zaman cok guzelim cok yakisikliyim tatliyim diyen insanlari samimi bulmadim bulmayacagim da.ne salak bir egodur yav birak ona biz karar verelim.
yarın babama yalan atmak zorunda kalacağım.
bu vicdanımı sızlatıyor. keşke arabasını daha değişik isteme şekli bulabilsem.
Boşver bende kalsın.
sevişmeyeli 2 ay olacak nerdeyse.
Nem çok. Sıcak neysede nem çok arkadaşlar nem çok.
Yorgunum artık
Kafamı yastığa koyup bir daha hiç uyanmamak istiyorum
Bir yalanın içinde bir boslukta gibiyimde o boşluk o uçsuz bucaksız boşluk bile dar geliyor daraltıyor beni
Kaçmak istiyorum kendimden herşeyden
Yoruldum artık
Çok yoruldum.
bugün doğum günüm sözlük. şimdi parti var evde doğum günümü kutluyoruz kızlı erkekli. buradan sonra denize gidip ateş yakıcaz, gitar da var akdeniz akşamlarını söyleriz artık. dur bakalım daha neler olacak, çok eğleniyorum..

yok lan şaka yapıyorum inanmayın hemen amk, hem parti ne arar bizim evde, bizimkiler siker ebemi. uyurum birazdan ben.
Artık yeterince piştik. Lütfen eski ayarlarına döner misin güneş?
Zaman biraz alistiriyor, biraz uyusturuyor ama unutturmuyor be sozluk.
Şimdi yapacağım itiraf için hepinizden özür diliyorum.

Bundan 2-3 ay önce iş yerinde çalışan bşr hatunun dekoltesine bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Kendisi evliydi ama adı çıkmış biriydi ve tavrı/konuşması destekler nitelikteydi. Velhasıl resmen dekoltesiyle temel içgüdü filmini aratmayan dakikalar yaşatmıştı bana. içim hoş olmuştu ve bunu paylaşmak istemiştim. Edebi bir şekilde bu başlığın altına yazmıştım. Öyle bir edebiyat yaptım ki siz sevgili arkadaşlar asıl konuyu anlamayıp beni gülücüklere boğmuştunuz. işte o gün anladım bu derin edebî eserler hep abazalıktan ortaya çıkıyor. Aklıma gelmişken paylaşayım dedim, tekrar özür dilerim sözlük.
Aşık oldum sözlük. O kadar çok korkuyoruz ki. Bir gün bir şey olur da bir bok çıkar da biz birbirimizden koparız, birimiz alkol komasına girer diye. Ve bu korkumuz sadece yine alkolluyken belli oluyor. Çünkü ikimiz de korktuğumuz için sevdiğimizi belli edemiyoruz. Çok güzel bir şey ya. Bir insan bir insanı anlayabiliyor, güveniyor ve ne hissettiğini biliyorsa bunu belli etmesine çok da gerek kalmıyor sözlük. O kadar güzel ki içimizdeki duygular. Severken koruyup korurken korkup korkarken tekrar sevmek falan böyle güzel şeyler. Şimdi diyorsunuz ya aman işte hayatta aşktan daha önemli olaylar var. Biz o önemli olayları konuşurken beraber sarılıp ağlıyoruz da, bu konular hakkında fikir de yürütüyoruz, ne yapabilirizi de düşünüyoruz merak etmeyin. Aşığız biz belki ama ne aşırı kıskançlık var aramızda, ne de olduğumuzdan daha farklı olmamız var. Canımız iğrenç şaka yapmak istiyor yapıyoruz belki birbirimize şakasına hakaret ediyoruz, altında yatan seni seviyorumu okuyabiliyorsa insan ister camış de ister çirkin desin sorun yok. Biz seviyoruz çünkü birbirimizi. Kızları beraber kesip yorum yapıyoruz. Ne tarafa kusuyoruz? Diye laf atıyoruz olamaz mı? Trip diye bir şey yok sözlük yok. En sevdiğim olay da bu işte. Ne ben atabiliyorum ne o. Hoşumuza gitmeyen bir şey oldu mu diye her gün aksam eve gidince birbirimize soruyoruz ve bir şey varsa çözmeye çalışıyoruz biriktirmiyoruz. itiraf ediyorum hayatımda yaşadığım en güzel ilişki şuan bunda belki bir buçuk yıldır hiçbir erkekle olmayışımın da payı vardır belki de onu bekliyorumdur o süre boyunca. Ben çok seviyorum sözlük ya. Allah bozmasın valla bak çok deli oldum şuan özledim daha iki saat olmadı görüşeli ay ağlicam. Tamam çok konuştum farkındayım. Aşk güzel şey, yaşayın, sevin sevilin, sevişin...

iki yıl sonra gelen edit: her güzel şeyin de bir sonu varmış gençler. Bazen bazı durumlarda ayrılmak en mantıklısı olabiliyormuş zira ben de öyle yaptım. Yine de pişman değilim güzel iki seneydi. Sevinciyle üzüntüsüyle geçti gitti geriye anılar kaldı. Umarım daha da güzel seveceğimiz insanlar çıkarır hayat hepimize.
sözlüğün eski halini özlüyorum. *. hepsi tarih oldu o vakitler yazanların.
Seviyorum lan burayı.
Otobüsteyim. Yanımda birisi sözlükte takılıyo. Ama hangi yazar bilmiyorum.
Dün dükkana 2 tane küçük kız geldi. Abla bize askı verir misin elbiselerimizi asacağız, dediler. Kaç tane istiyorsunuz ablacım dedim 3 tane abla dediler verdim. Sonra tekrar geldi bir tanesi, abla bizim daha fazla askıya ihtiyacımız var elbiselerimize yetmiyor, dedi. Allah bilir tabiki ama giyimine kuşamına bakınca durumu pek de iyi olmayan çocuklara benziyorlardı. Kaç tane daha lazım dedim gülümseyerek 10 dedi. Ben de babam biraz sinirli hatta baya sinirli biri olduğu için direk o geldi aklıma ne der diye veremedim 10 tane. Ablacım 10 tane veremem 4 tane daha vereyim olur mu deyip yolladım çocuğu. Oysa ne olur sanki 10 tane askıdan iflas mı edecektik? O kadar üzgünüm ki vermediğime şu an bunun pişmanlığını hissediyorum resmen. inşallah bir daha uğrarlarsa babam ne derse desin vereceğim askılardan.
Sanirim bu yaz tatilim yesil deniz dizisini izlemekle gececek.
kafamda dünyanın en iğrenç oyununu oynuyorum.
Bir saattir sozlukte ozel mesaj almak isteyen yazarlar ya da ona benzer olan her gece onlarca entry girilen basligi ariyorum ama mobilden oldugu icin mi yoksa baslik kapandigi icin mi nedir bulamiyorum. Bulan varsa mesaj atip linki yollarsa cok sevinirim.
makyajımı silip uyumak istiyorum ama çok üşeniyorum.
Ayşenur un kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak istiyorum.
iki üç aydir yalnızım. ilk sıralar iyi güzel hesap vermiyorsun tavir yok dirdir filan da ama şimdi özlüyorum lan hele de şu saatler hiç çekilmez oluyor uyunmuyor da
Bu gece de kendimi edison tarafından hakkı yenmiş tesla gibi hissediyorum.
Benden sıkılacağını hissediyorum, herkes sıkılıyor..
geçen aralık ayıydı sanırım, ben çanakkale'de okuyorum. babam aradı falan öyle konuşuyoruz. bana bir şey söylemedi ilk zamanlar. neyse aradan 1-2 gün geçti ablamla konuşuyoruz. babam hastahaneye gidecekmiş dedi. 62 yaşında adam daha doktora gitmemiş, insan bir şüpheleniyor tabi. aradım babamı, bir şey yok oğlum falan dedi. ablamla birlikte gitmişler, 1 hafta içinde sonuçlar geldi. akciğerinde kitle varmış babamın. tabi insan duyunca bir şoka giriyor. olayı idrak edemiyor başlarda. bronoskopi... sanırım öyle bir şey yaptılar babama aralığın son haftası, yılbaşı geçti aradan. doktora gittik tekrar, kanser değilsiniz dedi doktor. tabi evde bir sevinç, bizden nasihatlar baba sigarayı bırak vs.

marta geldik sonra ben yine çanakkalede'yim. babam fena değil konuşuyoruz falan ama ağrıları geçmemiş. o da ağrı kesici almış çokça. ablam aradı sabah 3te, bende barda çalıştığım için yeni gelmiştim yemek falan yiyordum. 3'te arayınca insanın aklına iyi bir şey gelmiyor. ''ablacım korkma ama babamı ameliyata alıyorlar. sabah sende gel riskli bir ameliyatmış'' dedi. hafif ağlamaklı. şansıma 6:30 arabasıyla bursa'ya geldim. babamı ameliyattaydı hala midesi delinmiş. doktor ağrıları o yüzdendir dedi. geçmek bilmeyen dakikalar, saniyeler. sonra babamın ismi anons edildi, ameliyat başarılı geçmiş (!) yoğunbakıma almayıp hemen odaya göndereceklermiş. tabi su falan yasak 2-3 gün. babam su isteyecek çekiniyor, anlıyorum ama insanın elinden bir şey gelmiyor. 3-4 gün sonra saldılar bizi. eve getirdik babamı, ama sürekli yatıyor ve ameliyat şişliği dedikleri şey biraz korkutuyor insanı. doktorlar egzersiz yapsın geçer diyor bende yürütüyorum babamı.

mayıs başladı sonra ben yine uyudum uyuyacağım, telefon çaldı yine ablam. babamla da sabah konuştuk, öksürüyor durmadan adam. enfeksiyon kapmış babam, yine acile götürmüşler. ben yine bursa'ya geldim. 20 gün kaldık, kiste bakacaklarını söyledir. yine bronoskopide bir şey çıkmadı. endoskopi yaptılar sonra. sonuçlar 1 haftaya gelecekmiş. aradan 4-5 gün geçti ablamla değişmeli kalıyoruz hastahanede. doktorlar hastaları dolaşırken, yakınlarını çıkartıyorlar. doktorlar gittikten sonra odaya gittim babamda bir gülümse. doktor demiş ciğerinde yara var ama korkma iyileşeceksin falan. aradan 1 saat geçti geçmedi, asistan geldi bir tane. beni çağırdı yanına. başka kimse yok mu dedi beni ufak gördü herhalde. bende bana söyleyebilirsiniz dedim. babanın kist kötü huylu, haftaya onkolojiye kontrole gelin tedaviyi onlar devralacak dedi. Yani babam ac-ca yani kanser. insan duraksar ya böyle zaman durur öyle oldum. içeriye geçtim, babam ne oldu oğlum dedi? söyleyemiyorum, baba seni eve götüreceğiz doktor çıkabilirsiniz dedi dedim. haftaya tekrar kontrol varmış. babam bir panik yaptı zor nefes alıyor çünkü, oksijen veren makineyle geçiyor bazen 1 kaç saatini. bende panik yaptım iyice. annemi aradım, bu arada annem babam ayrı. tabi görüşüyorlar öyle. annem geldi doktorla tartıştı nasıl salarsınız bu adamı diye. bir sakıncası yok dedi doktor, tabi ki zor nefes alacak. akciğerinin yarısı kistle kaplı dedi. bir şey diyemiyor insan, kelimeler boğazında düğümleniyor. bu sefer annemle birlikte yaşadığımız eve getirdik babamı. babam nasıl mutlu ilk 1-2 hafta görmeniz lazım. tekrar aile olduk diye seviniyor. birlikte yemek yiyoruz falan. inanır mısınız hastahaneden daha iyi duruma geldi. neyse u.ü. tıp fakültesinde bir prof.'a götürdük babamı. beyin mr falan her şeyi geldi. biz dedik ki kaçıncı evre belli değil dedi. kemoterapiye başlatacağız bu hafta dedi. kemoterapiyi aldı babam ilk seansı bir şeyi yok. yani iyi olduğu dönemler. ikinci seansı almadan önce ama enfeksiyon belirtisi gösterdi, tekrar acile götürdük, doktor ilaç verdi sağ olsun (!). olabilirmiş böyle şeyler. ikinci seansı aldık ardından bir hafta sonra, doktor haftaya kontorole gelin dedi. ikinci seanstan sonra babam yemek yememeye başladı. zorla yedirmeye çalışıyoruz, günde 100 belki 1000 kere ne istersin baba diye soruyoruz. sevdiği yemekler yapılıyor sürekli. babam yürümede iyice sıkıntı çekmeye başladı bu arada, biz yemek yemediğine veriyoruz. bende internetten baktım kisti 1 cm küçülmüş. daha ilk seanstan böyleyse düzelir dedim kendi kendime. hem tıp gelişti sonuçta, eskisi gibi değil.

14 temmuz'da liseden arkadaşlarım çağırdı beni, o gecede sevgilim şehir değiştirirken 12 gibi bursa'ya uğrayacak. otogarda görüşelim dedi, yarım saatte olsa. bende 1 aydır falan evden çıkmamışım, dedim çıkayım. baba dedim dışarı çıkarıyorum, anneme döndü dedi ki sevgi, benim param var mı? ama görseniz çocuk gibi. o da var ismail ne oldu dedi. doğum günü ya yarın dedi, para verir misin benim biraz benim paramdan. gözlerim doldu tabi, almasam daha çok üzülürdü, aldım parayı. neyse sevgilim geldi görüştük, bizde kal dedim. o da düşündü bir an rahatsız etmeyeyim dedi sonra. arkadaşlar geldi aldı beni, saatte 12 yi geçti ya pasta almışlar bana. onu kestik falan, eve döndüm ben saat 3 civarı. babamla konuşuyoruz, ama konuşmada bile güçlük çekmeye başladı. baba dedim acile gidelim. gerek yok oğlum sabah kontrol var zaten dedi. ısrar etsemde fayda etmedi. zaten sabaha kadar otururum ben. ablam kalkınca yatarım, yalnız kalmaktan korkmaya başladı da biraz babam. öyle değişimli yanında dururduk.

15 temmuz yani benim doğum günüm, babamı kontrole götüreceğiz saat 8 de kalktı ablam. babam zaten az uyudu gece, ben hiç uyumamıştım. kontrole gidip gelelim öyle uyurum dedim. kontorole gidecekken babamın yürüme problemi iyice arttığı için baba gel seni kucağımda taşıyayım aşağı kadar dedim. yok oğlum ben iyiyim dedi, yürüyebilirim. ısrar ettim dil döktüm istemdi. bir koluma sen bir koluma ablan girer birlikte götürürsünüz dedi. hafif hafif yürümeye başladık, ben sol tarafındayım babamın. asansörle aşağı indik neyse site içerisinde yürüyüp taksiye bineceğiz. benim dirseğim onun kalbine değiyor. site içinde yürürken birden atışların hızlandığını fark ettim, baba biraz dinlen istersen demeye kalmadan yığıldı kucağıma. kalbi durdu bir an anladım. annem aşağı indi hemen, konuşamıyor ama annem iyi misin deyince başını salladı. ambulans çağrıldı, saniyler saniseler o kadar uzun ki sanki evrende zaman kavramı değişmiş. ambulans geldi, babam biraz daha düzelir gibi oldu. hemen gittik acile, babamın bilinci kapalıydı ilk bir kaç saat. sonra yanına gitti ablam, babamın bilinci açılmış. tshirt istemiş ablamdan kestikleri için. doktor dedi ki bize sonuçlar bir kaç saat içinde belli olacak tekrar gelirsiniz. yarım saatte bir ablam gidiyor, bende 1 kez gittim yanına ama yaşadıklarım ağır geldi herhalde korkudan içeriye giremiyorum pek. birde kaza olmuş o gün acil pazar yeri gibi bayram öncesi. saat 4 gibi ablam içeriye gidiyorum dedi. bekle bende geleceğim dedim, birlikte içeri gittik. baba iyi misin dedim başını salladı, bir şeyler söyledi ama anlamadık. sonra ablamla bize baktı son bir kez el salladı.

eve geldik, insan babasını morgta bırakibilir mi? bırakıyor işte. her gelen bana sen güçlü olmalısın erkeksin diyor. ablam bir yanda perişan, annem diğer yanda. ben kendimi sıkıyorum, güçlü olacağım, evde tek erkek benim sonuçta. telefonla herkes beni arıyor, bilmiyorlar tabi doğum günüm kutlamak için. ben açmıyorum, bir ara telefon mutfaktaymış, ufak kuzenim açıp bana verdi. 4-5 tane sınıf arkadaşım telefonu hopörlere almış iyi ki doğdun diyor. sağ olun dedim, kapattım telefonu. başladım ağlamaya ama durduramıyorum kendimi. yıkamasıydı, gömülmesiydi derken babam yok artık. evet acı ama yok. kafamda ki en büyük soru şu an, inançlı değilim yaratıcıya inanırım sadece. babam son anda el salladıysa ölümden sonra hayat var mı acaba? yada insan hissediyor mu öleceğini veya başka bir boyuttan bir şey mi gözüküyor tam o an.

bugün mezarına gittim yine, dertleştim biraz. arakdaş gibiydik zaten babamla futbol en büyük hobimizdi. transferleri falan söyledim ona, sonra mezarın başından gittim gözlerim doldu. sahi galatasaray'ın maçlarından sonra kimle konuşacaktım ben?

dünde sevgilim bana ara vermek istediğini söyledi. çok değişmişim. bir şey demedim kıza, sonuçta benim derdim onu ilgilendirmez. eşim değil, nişanlım değil. düşünelim biraz dedi, olur dedim. zaten insanın içinde yeterince acı varsa, diğerine yer kalmıyor. çok zormuş ama insanlar nasıl dayanıyor diyordum hep, dayanamıyormuş aslında sadece alışıyormuş acıya.

yazmazdım aslında böyle açık açık her şeyi buraya ama insan anlatacak bir yer arıyor bazen. iyi de geldi biraz... neyse görüşürüz tekrar bi ara.
ne kimseyi sevecek halim var,nede kimseden nefret edecek halim. o kadar yorgunum,sadece daha sağlıklı,daha güçlü,bir hayat için yaşıyorum. ve gerçek şu ki insanları sevmiyorum yada sevemiyorum. korkuyorum ya onlarda aynı çıkarsa diye.. bazen diyorum belki bu farklıdır diye ama güvenemiyorum inanamıyorum..canım acıyor eskileri düşündükçe.. hiç tanımadığım kapılar çarptığında insanlar ağladığında elim ayağım titriyor. yaşadıklarım geliyor aklıma.. apartman da yaşanan olaydan sonra geceleri uyuyamıyorum. her kapı tıkırtısına kalkıyor kapıya yapışıyorum ne oluyor diye..hızlı kalp atışlarım,titreyen ellerim,nefes alamayan ben ürküyorum korkuyorum...