bugün

Herkesin omru sevgilisini beklemekle gecer, benimki arkadasimi beklemekle geciyor. Yakindir sıkıcam kafasina.
biri de demiyor ki gel yarın akşam dağıtalım.
Seksenler .
Bir sağıra , akli dengesi yerinde olmayan birine az çok bişeyler anlatabilir , deveye hendek atlatabilirsin.
Ama imkansız olan kendini mükemmel sanan birisine hatasını anlatmaktır..
Artık duyamaz hale gelirsin sağır eder,ne anlattığını , kiminle konuştuğunu ve kim olduğunu anlayamazsın akli dengen kaybolur .. hatta ve hatta deve olur o hendek senin bu hendek benim atlarken bulursun kendini..
bir itirafım daha var. üniversitede inşaat mühendisliği uzatmalı öğrenciyim. denizlide bir inşaat firmasının şantiyesinde çalışıyordum. patronum 2 1.5 aylık maaşımı vermeyerek beni işten kovdu. onun yüzünden parasızlıktan delirmek üzereyim. burdan patronumun yedi ceddine saymak istiyorum.
Kilo almışım. Zaten boyum da 1.58 değil 1.54.
1997-98 yıllarında kastamonu cideye gittiğimizde çok küçüktüm. kaldığımız kişinin evinde sabah 6 da tuvaletini bulamadığımdan üst kattan aşağı doğru merdivenlerden yere işemişimdir. e tabi sabah 6 da herkes yatakta. kimsenin benim yaptığımdan haberi yoktur.
çok garip lan bu saatte "iyi geceler" mesajı almak.

1. garipliği: uzun zamandır arkadaşlarımdan ne mesaj almaya ne de onlara mesaj atmaya alışkınım.
2. garipliği: saat erken değil mi ya? tabi millet işe gidiyor ben sözlükte takılayım okulda sürüneyim.*
4 senelik iliskimi evlenme aşamasındayken bitirdim sözlük. Üniversite 1. Sınıfta başlayan bir askti benimkisi sevdiğim kürt kökenli biriydi, bunun ne önemi var ben karadenizli olmama rağmen aşıktım oda beni çok seviyordu. Birbirimize her zaman sahip çıkmaya çalıştık en zor zamanlarımızda her ilişkide olması gerektiği gibi yanyanaydık. Siyasi konuları, aile yapısını kültür farklılıklarını da konuşduk uzunca zaman. bunlar çokta önemli gelmiyordu belki ikimize de çünkü biz aşıktık. Gel gelelim üniversite bitti ve o ailesinin yanına döndü ben iş güç koşturuyorum biraz birikim yapıp askere gideceğim. Zaman geçti ve ben askere gittim. Askerde iken sevdiğim başka bir insan olmaya başladı. Askerlik zor süreç öyle boyle bitirdik. Artık kız istemeye gideceğiz. Yine kültür farklılıklarını konuşuyoruz cümleler değişiyor sevdiğim insan başka biri sanki bana kürtlerin eşitlik hakkı, ülke bölünmesi gibi konulardan bahsediyor. Günler geçerken savcı kiraz teröristler tarafından şehit ediliyor. Ben bu konuyu soruyorum ne düşünüyorsun bu konuda? Devletin en güvenli kurumuna bile girdiler diyor. Neler diyorsun diyorum ben türkçü değilim siyahyıldız diyor. Sacmalıyorsun artık diyorum. Aydın ve demokratik olmak suç mu diyor. Ve aklıma şehit savcı çocuğu geliyor, benim çocuklarına bu insan mı annelik yapacak diyorum sevgili vicdanım reddediyor seni diyorum. 4 sene boyunca her şehit haberi geldiğinde benim tepkimi bilen insan benim duruşumu bakış açımı bilen insan bile yıllar sonra bunu diyebiliyorken hala umudumu yitirmedim güzel ülkem için. Ben ırkçılığı ayaklar altında gören biriyim. Ülkem için yarınlar için herkesi özeleştiriye davet etmek gerekir. Bu ülke, bu vatan kolay kazanılmadı. Adalet temsilcimiz ekmeği peşindeyken zulmedilerek şehit oldu. Zoruma gidiyor sozluk. Bir damla umut bir damla göz yaşı...
akşam bir yürüyüş yapıyım dedim götüm dondu afedersiniz.
arkadaşımın geldiğini ayak kokusundan anlıyorum.
uykum var itiraf ediyorum.
her gece ölmeyi arzuluyorum, bu gecenin de bir farkı yok. denedim olmadı be, şimdi sadece istiyorum.

bi şarkı var bana geçmişi hatırlatıyor, şu anda o çalıyor. ağlayarak rahatlıyorum, meğerse ben hiç büyümemişim. hala saçları dağınık, kaybettiğini geri kazanamayan çaresiz çocuğum. sanki zaman durmuş da hep öyle kalmışım, ben aslında o gün ölmüşüm de haberim yokmuş.
ağa kapısındaki seyir defterini hatırlatmasan olmazdı sanki.
bugün benim doğum günüm.
Bir insan hayal ettim. Beni bu dünyadan kurtaracak. Bir beyaz atlı prens hayal ettim.
Hayatımı adayacağım. Onun kadını olacağım.

Bir zamanlar mecnunlar, ferhatlar, keremler varmış. Hiçbir zaman güzellik dememişler. Nasıl faydalanırım bu kızdan diye sormamışlar.
Bir zamanlar yusuflar varmış, züleyhaların elini bile tutmayan.
Sevmişler. Çok sevmişler.

Ben bu devrin kadını değilim.
Kadını değilim ben bu devrin.

Romeo'lar nerede kalmış?
içip sabaha kadar ağlamak istiyorum.
lan şu tam 00:00:00'ı nasıl tutturuyorlar anlayamıyorum sözlük.
dün girdiğim entrynin hayatını sikiyim.
her zaman orta sınıf kamu görevlilerinden nefret ettim. hatta çocukluğumda onların çocuklarına karşı bile bir nefret besliyordum. şimdilerde bunlar öyle zavallı insanlar ki benim nazarımda bir yandan onlara üzülüyor ancak öbür taraftan hayata tutunma yöntemleri itibariyle tehlikeli ve çoğunun sinek gibi ezilmesi gereken varlıklar olduklarını düşünüyorum.
tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan , bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.Küçük oyunlar istemiyorum albayım.

kelimeler , kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor.
her gün her gün bir şey öğreniyor insan, kendine dair, çevresine dair, ailesine hatta masaya dair.
bugünden çok geçtiğim yıl öğretti bana öğretebileceği bir çok şeyi.
konu başlığı "hayat" sanırım. hatta geçtiğimiz üç sene marangozun, heykeltraşın şekle soktuğu gibi elindekini,
eğdi büktü bu halime getirdi en son. kısacası değiştirdi.

kustum,okuyun ulan ayılar.
ben geçtiğim yıl; susmayı öğrendim, konuşabilecek durumdayken bile bazen susmayı, susman gerektiğini,
daha dün kendinden taviz vermemeyi öğrendim, sırf birlikte olduğun kız öyle istiyor diye
saçının şeklini dahi değiştirmemen gerektiğini ve senin de onlardan, kendilerinden taviz vermelerini istememeni,
biraz fransızca öğrendim, sekiz harf yazıp dört harf okumayı,
ben 6 yıldır köpeğinin olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu, sana nasıl iyi bir arkadaş olabilceğini,
hatta senin tek "aynan" olabileceğini öğrendim, istediğinde konuştuğun, istediğinde birlikte koşuşturduğun,
çok sevmeyi öğrendim, biriyle ilk defa gözünü kapatarak hayal kurmayı, sevişmenin o kadar sevdiğin bir insanla
çok çook ama çok daha güzel bir şey olduğunu, büyük konuşmamayı öğrendim, olmaz dememeyi, oluyo çünkü.
çok güzel öğrendim bunları, ezberledim hep. kötü bir şey öğrenmedim aslında.

ne olduysa her şey kaybetmeyi öğrenince değişti, tepe taklak oldu dünyam.
mesela köpeğimi kaybetmeyi öğrendim,
o üzerine yeminler edebilcek kadar sevdiğin, burnunu ısırdığın,
elini başının altına alıp burun buruna geldiğinde ağzını yalayan,
hep o şen, kuyruk sallayarak evde dolaşan, en kötü gününü dahi bayrama çevirebilen,
can dostunu kaybetmeyi.
sonra sevgilimi kaybetmeyi öğrendim, o seni çok seven, senin her şeyin olanı evet.
mesafeyi öğrendim. sonra kafama dank etti, zorla öğrendim, o dalga geçtiğim saçma sapan aşk şarkılarının
aslında tam benim durumumu anlattığını.
"bir kadını anlamak" şiirini öğrendim sonra, geç de olsa.
"bir kadın, bir erkeğin sesini duymamaya alışırsa daha sonradan duymaya tahammül bile edemez. "
bu sözün gerçekliğini öğrendim.
sonra umut etmeyi öğrendim, döner belki diye, sonra sonra vazgeçmeyi öğrendim,
at gibi gidenin it gibi geri dönmediğini. hiç değilse benim durumum için.
sonra arkadaşlığı öğrendim yirmi üç yaşında. çıkar ilişkisi, çıkarların uyuşmaması.
kendim bile bazen arkadaşlarıma böyle davrandığımı öğrendim, gördüm.
ailenin önemini öğrendim kaybetmeyi öğrenince. çünkü onlar kaldı bir tek.
hoş bir gün onların da sonsuza kadar orda olmadığını öğrenicem, hayırlısı.
demem o ki ben geçen yıl her şeyin bir gün bittiğini öğrendim, ona göre yaşayın.
of herkesin canı cehenneme. suçum olmadığı halde açıklama yapmaktan nefret ediyorum. bu kadar özen gösterirken yaftalanmak can sıkıcı. kimse dört dörtlük değil. olamazda. her şeyin en mükemmelini bekleyip de insanın canını sıkanların allah belasını versin. yerin dibine soksun. ne kadar kolay can sıkmak. ağzına geleni say oh. hiç önemseme karşındaki insanın canını ne kadar sıkıp çaresiz bıraktığını. bu da sondu zaten. sabrım sonsuz değil.
Haseki hera sultan neden özel mesajını açmamış. Neden diye haykırmak istiyorum.
insana canım yanmıştı bile dedirtmiyorlar, sanki üzenler hep haklıymış gibi.