bugün

belki bir gün her şey daha iyi ve daha güzel olur gibi abuk sabuk cümlelerin arkasına sığınıyorum her zaman ki gibi.
bu sene hayatımın geçiş dönemi olacak, tek ihtiyacım olan şey ise hiçbir zaman yanımda olmayan şans.
Çocukken inanılmaz yaramazdım.
Bir eve misafirliğe gitsek ben kırmayayım diye kendi çocuklarının oyuncaklarını saklarlardı o derece yani.
Köy sınırlarımı aşmış bir ünüm vardı o konuda.
Neyse bir gün yine misafirliğe gittik.
Annemin akrabalarından birisi.
Yüz kilonun üzerinde bir kadın. Böyle pörtlek gözlü aynı zamanda.
Yaramazlık sınırlarını zorluyorum tabii, pencerelere kapılara tırmanıp.
Annem dur yoksa bu kadın seni yer dedi.
inanmadım nasıl yani diye sordum saf saf.
Bu kadın çocuk yiyor bu yüzden karnı bu kadar büyük dedi.
Biraz düşündüm ve olabileceğine kanaat getirip usulca annemin arkasına gizlendim ve sesimi çıkarmadım ordan gidene kadar.
Aklımda hep kadının beni yutarken ki görüntüsü dolaşıp durdu.
Şimdi ne zaman o kadını görsem, acaba gerçekten çocuk yiyor muydu ki diye düşünürüm .
Yaş olmuş 21 ama bilinçaltı işte..
Hiç arkadaşım yok sözlük. Hepsi hayallerinin peşinden üniverstelere dağıldılar. Ve bende yapayalnız kendi başıma kaldım. Hayatta çok sıkıcı oldu böylece.
Sevgilisi olmamak diyet yapmak gibi bi' şey ve okumak vücut geliştirme olsaydı, şu an jason statham gibi bi' şey olurdum.
getirin ulan rakıyı, açın iç kanatan şiirleri ve koyun masaya haydariyi diye bağrasım var sözlük.
sen anladın.
bugün de seviştim. bu hafta içinde 11.inci bu. iyice yoldan çıktım sözlük. allah katında zina 'nın hesabını nasıl vereceğim
en son ne zaman dışarıda akıp giden dünyayı unutarak birine sarıldın?
o kadar yalnızım ki.
Hayatımdaki hiçbir insan bunu farkedemeyecek kadar yoksun.
metronun kapıları son anda kapanırken içeriye cumburlop atlayıp giren insanın o birkaç saniyelik "ehehe nasıl da bindim yauv" bakışlarının boşa gitmemesi için göz göze geliyorum kendisiyle, "ehehe nasıl da bindin yauv" bakışı atıp havada bırakmıyorum kahramanımızı.
şöyle dönüp bakıyorum da; özlediğim kimse yok.

edit: seni bile *
Arkadasim yok sozluk. Sap gibi kaldim.
sözlüğün en sevdiğim başlıklarından biri itiraf başlığı. çok seviyorum ya baya da tutmuş. ulan nasıl söyliycem bilmiyorum. aşık oldum lan. hemde eski okul arkadaşıma. şimdi bir özel hastanede hemşire. facebooktaki tek resmine bakıp bakıp ağlıyorum. noluyo lan bana, alkole sigaraya vurdum kendimi. arkadaşlara gösterdim kızı, git konuş dediler. gidemedim amk. ne diye gidecem. sonra çok saçma ama arkadaşın biri inşallah tanıdığın biri hasta olur da o hastaneye gitmek zorunda kalırsın dedi. bugünde annem aradı o hastaneye gideceğini onunla gelip gelemeyeceğimi sordu. ne saçmalıyorum ya. inşallah bu sözlükte takılıyosundur. eğer bunu okuyan sen isen yarın geliyorum haberin olsun. canım benim hadi görüşürüz. ne diyorum ben ya amk.
seviyorum laaaaan çok seviyorum köpek gibi seviyorum nolur dön lan.
gerçekten artık bir sevgilim var ve aslında düşündüm de evlenmek isteyebileceğim türden. hem benim memleketten, bizim oraların adetini töresini biliyor, çok ahım şahım güzel değil ama insana bakınca sempatik geliyor. tabiki yine benim gibi turancı.

hey there ! i have loved the girl.
cuma ankara cumartesi izmir pazar istanbul. üçü bir arada oldu ama ben bi halt anlamadım bu ufak seyahatlerden. sadece yolculuğun verdiği yorgunluklar. ama bir istanbul daha yapacağım kısa bir süre sonra. bu sefer iş yok kahve içmeye gideceğim.
koca amfide sabah sabah güneş gözlüğü takan sözde Cool arkadaşları gördükçe günüm daha da güzel oluyor. bayılıyorum.
Gece bir itiraf yazacağım akıllara zarar.
evet sözlük, nasıl oluyor bilmiyorum ama sabah gözümü açar açmaz direk aklıma düşüyor. sonra defediyorum onu aklımdan ama bir kere düşüyor işte.
en değerli tablolar hep elde kalır müzayedelerde...
swhsıvıh diye okuyorum.
Bugün 3. Üniversitemin ilk günü. ilkinde duyduğum heyecanı taşıyorum hala. ilginç gelebilir ama sanki 18 yaşımda üniversiteye başlamış gibiyim.
Sabah mutlu bir şekilde uyandım. iş de yok bari okula gideyim dedim. Zaten uyum proğramı denen bir şey var. Katılım Zorunluymuş. Üniversiteye,şehre uyum.zaten aynı üniversite mezunuyum. 7 yıldır bu şehirde yaşıyorum. Bir önceki fakültemde okurken şu anki fakültemin tüm imkanlarından yararlanırdım. Beni fakültenin öğrencisi sanıyorlardı.
Neyse çilemse çekerim dedim. Katıldım uyum proğramlarına. Konferans salonuna doluştuk.
Salona göz gezdirdim bir an. Zaman ne kadar hızlı geçmiş. 7 yıl önce kayda geldiğim ilk gün dün gibi hatırımda. Ben üniversiteye başladığımda ilkokul sıralarında olan çocuklar. Şu an yanımda sınıf arkadaşlarım. 96 doğumlular..
Konuşmalar başladı, kariyer yapmış Mezunlar tavsiyelerde bulunmaya başladı. Şöyle yapın şuna bakın... gençler pür dikkat, ağzı açık bir şekilde dinliyor ve müthiş bir uyum içinde kafa sallıyor. Ver arkadan ilahiyi çek klibi. Genç kız kalbi işte. Bizler de böyleydik herhalde.
Henüz çenesinde üç beş tüy olup top sakal bırakanlar, saç uzatmanın en iğrenç evresinde olanlar, henüz saç maşası kullananlar... birçoğu yakında gitara heves edip gitarla fotoğraf çektirecek ve bunu sosyal medyada profil resmi yapacak. Omuzdan askılı çanta ile memleketlerinde gezecekler ilk tatilde. Ego tavan yapacak, sorulanlara bazen cevap vermeyecek melankolik takılacaklar. Kaldırımda resmi törende yürüyormuş gibi yürüyecek, küçüklere örnek gösterildiklerinde hiç oralı olmamış gibi görünecek ancak aslında "a.. goruk Bülent başgaan" diye bağırarak koşmak isteyecek. Çoğu ders notlarını kimseyle paylaşmamak için koşullayacak kendini. Gereksiz bir paranoya içinde olacak. Bazıları sigara veya alkole başlayacak. Öyle bir ortamda çekip paylaştığı fotoğrafa yapılan yorumları sevinçle okuyup cevaplayacak, beğeni sayısını sıkı takip edecek.
Birçoğu siyaset uzmanı olacak. Popüler siyaset kitapları okumaya başlayacak. Bizim dönemde Soner Yalçın vardı. Ellerinden düşmezdi. ilginç Komplolar olurdu bu arkadaşlarda. Tartışmalara yeni bir soluk getirirlerdi. Göreceksiniz ki üniversite çok konuşan ağız, az düşünen beyinlerin yeri.
Neyse efendim bunlar uzayıp gider evrim herkeste üç aşağı beş yukarı aynı. Değişim kaçınılmaz bu gençler içinde. Olgunlaşmak değişmeyi de gerektiriyor. Yıllar geçtikten sonra bu farkı en iyi siz göreceksiniz.
Bugünün güzel tarafı benim için şu. Ya 3 ya da son sınıflardan çok güzel birini gördüm. Gülüşü çok güzeldi. ( Bir derecelendirme yapmak zor ama) ara sıra derslerine girmeyi düşünüyorum. Ha çok yaş da yoktur aramızda:/
Nerden duydum bilmiyorum, sözleri müthiş bir şarkının bir dörtlüğü ile ifade edeceğim kendimi:
" saçımın akına bakma sultanı,
18 yaşıma girmiş gibiyim,
Belki sende 3 5 yaş yaşlıyım ama
Zincire vurulmuş aslan gibiyim."
sokakta saklambaç oynayan çocukların "olmadıı olmadığğ" diye bağırmalarına, pencereden kafa uzatarak "oldu len oldu" diye bağırıyorum. daha evvelinde de saklandıkları yerleri söylüyordum. mahalledeki bütün çocukların hayatlarını karartıyorum ve benden çok şikayetçiler. evde, babaları ile gelip beni bir güzel dövmeleri için sabırsızlıkla bekliyorum!

ayrıca işyerinde de kızların masalarını dağıtıyorum ve fırat'a bürünüp, aşırı şirinlikte "canım sıkılmasaymış o zaman" diyorum. fırat'ın bu hareketine "çoq şeqer" diye gülen kızların, kafama zımba fırlatmalarını hiç anlamıyorum.
anneme yaptıklarımı evladım bana yapsaydı ne yapardım bilmiyorum, kızıyorum bagırıyorum ama bagırdım an hem ona kızıyorum hem kendime, kadın beni en güzel şekilde yolladı, ben eve geldim su vanası kapalı diye ona kızıyorum. bagırdım ya, oturdum aglıyorum şimdi, geri arayamıyorum, bi bahane bulup arıcam da özür dilemek nerde, biz de yazmaz, yemin ederim 3 dakkadır aglıyorum, benim gibi evlat cidden keşke hiç olmasaymış.
ayrılasım var sözluk ne yapayım hiç yardım etmiosun ama.