bugün

şiddetin meşru haline bakıp ağlayamam.
Abi derken bile mutlu olurdum ben. Hep gurur duyar, hep övünürdüm onlarla. Koskoca iki abi. Ömür Boyu yanımda olacak, beni hiç bırakmayacak iki insan. Tutunacak iki dal. Sanmışım, yanılmışım.
Tüm suç şu zamana kadar gerçekleri göremeyen aptal gözlerimde.
Bu yaşananlardan sonra "kalk" diyorum kendime, "kalk ve tek başına devam et yoluna, kimseye güvenmeden, sırtını yaslamadan. Öz abilerine bile."
ne hobbit ne orc ne de elf'im orta dünyada bile insanım. B)
menfaat için gevşekleşen, yavşaklaşan kişiler kadar nefretimi kazanan bir güruh yok.
Ezandan önce su içerim diye biraz uzanmıştım, 10 dakika sızmışım. Boku yedim sözlük.
uyurken fizik veya astronomi belgeseli fonda devam ederek uyumaya bayılırım.
ilkokul sıralarında darbeye maruz kalmıştım sözlük.
çok demokratik bir sınıfta okuyorduk. ikili seçim sistemimiz vardı. herkes başkan olarak görmek istediği kişiyi bir kağıda yazar, bir çikolata kutusuna atardık. herkes kendi adını yazmazdı tabii, hatta kimse kendi adını yazmazdı. sonra en çok oy alan 5 kişi aday olarak belirlenip ikinci ayağa geçilirdi. en çok oyu alan başkan, ikinci en çok oyu alan da doğal olarak yardımcısı olurdu.
ben orta ikide başkan olmuştum lakin sınıf rehber hocamız tarih bilmez bir sosyal bilgiler hocasıydı. birkaç kez bunun yanlışını düzelttim ben. dersinde not tuttururdu, tutmayanları sözlü yapar, sınav notlarıyla ortalamasını alır ve 70'den aşağıysa bu ortalama ceza verirdi. ben de dersinde uyur, kesinlikle not tutmazdım. sınav ve sözlülerde de ciddi anlamda yüksek notlar aldığımdan bana ceza falan veremezdi. -tarihi halen çook severim- bir gün bu şerefsiz ibne beni azletti sözlük. sebebi de sınıfın çok havasız olmasıymış. hocam ben seçimle geldim şu bu dememe kalmadan sus dedi vurdu yumruğu masaya, yardımcımı başkan ilan etti bu ibne. o günden sonra da dersi daha dikkatli dinlemeye başladım. öyle ki dili sürçse düzeltiyordum. ben düzelttikçe sınıftan gülüşmeler arttıkça kanaat notlarımı düşük vermeye başladı. müdüre şikayet ettirdim bu ibneyi anamla babama. müdür de "sikerler amk napıyon" demiş olacak ki tekrar yükseltti notları ve bizim bu yer yer çatışmaların yaşandığı soğuk savaşımız devam etti orta sona kadar.
neyse sözlük böyle işte. çok içime oturmuş da.*
Aşık oldum.
ve anlarsın ki; bu hayatta ki hiç bir kadın seni annen kadar çok sevmeyecek ve düşünmeyecek.
makine mühendisliği kazandim ama mutlu değilim pek. azicik kiz olsaydi bari.
odadaki koca sinek yedi beni.
mouse tekerleği ile sayfayı hızlı hızlı indiriyordum birden gözüme meme yazısı çarptı. şimdi onu bulup okuyacağım.

yokmuş lan meme yazısı. yaşlandık iyice. getirmemelidir diye yazmış biri o çarpmış gözüme. neyse hazır yazmışken bir itirafta bulunayım.

pes 2014'de efsane olun modunda oynuyorum. sezon sonu başka kulüpten teklif geliyor. teklif geleceğimi bildiğimden bulunduğum takımdaki iyi oyuncuları serbest bırakıyorum. sonra öbür takıma gidip bunlardan bir kaçını kendime transfer ediyorum.
sanırım biraz fazla şüpheciyim.
Sozluk erkekleri yazsin istiyorum. Yasasin seksilizm.
uykum var sözlük, hiç olmadığı kadar hayata uykum var.
seni gül gibi öpe koklaya, gözümden dilimden sakinir saklar, bugünkü aklimla severim şimdi... ama sen beni sever misin artık? hiç sanmıyorum.
sözlük, o kadar çok ağladım ki yine. çok seviyorum çok. dayanamadım mesaj attım. beni istemediğini soyleyisinin üstünden 3 gün geçti. dokunaklı bi mesaj yazdım, ağlarken iyi yazarım ama hazirlikliyim her şeye sözlük. son kez görüşmek istiyorum ama umrunda değilsem mesaj atma dedim. umarım atar, atmazsa da bu gönül meselelerinden elimi etegimi çekmeye karar verdim son guvendigim insandı sonuçta bu kişi. atar mı dersin sözlük. benim hiç umudum yok bu sefer.
kızlar itiraflarda niye hep sözlük yazıyo sözlük ?

bunu bi de bana sözlük.
ülkeme dönüşümü yedi düvele duyurasım var. 40 gün 40 gece kutlama yapmak istiyorum. şu birkaç saat geçer ancak burda manasız yaşamlarını manasızca ziyan eden tipler bana kazasız belasız dönmem için dua etse ne iyi olurdu.
seviyorum dediğim erkeği sanırım sevmiyorum. hatta şöyle bir geriye baktım da ben kimseyi sevmemişim. güven duymuşum, o kadar. benim sevgi anlayışım buymuş sanırım...
dostluk.. bir anlamda,kafaların uyuşabilmesidir. kayıtsız şartsız güvendir. daha geniş anlamıyla,bir yolda olmaktır,aynı gemide olmaktır. gözü karartmaktır,öyle ki aşk gibi,o denli asil bir duygu olmalıdır.. saçınız dostunuzun derdiyle ak olabilmeli,onun için yapabileceklerinize limit koymamalısınız. büyük fedakarlıklar büyük süreçler gerektirir,dolayısıyla iki üç günlük insanlara dost denilmemeli. yıllanmışlar hakkında da kesinlikle ince elenip sık dokunmalı. çünkü bir yerde kafaların uyuşması,beklentilerin de uyuşması anlamına geliyor.

hayatımı sevdiğim insanlara adıyorum desem ve bunu övünmek için söylemiyorum,hatta bundan zarar görüyorum desem muhtemelen gizli kibir yapıyor denerek eller eksi butonuna gidecek. ama.. hayat inanın biraz da umursamaz olmayı başarmış,bununla beraber dost kalmayı da başarmış insanlara güzel. ve bilmiyorum bu yazısız kurallar neden böyle gelişiyor,fakat kimse olması gereken üzerinde kafa yormuyor. olan üzerinden hareket ediyor. olması gerekene yönelik düşünceler hep bencil. bir grubun daha sağlam bağlarla bağlı olmasına yönelik bir fikir üretip ona göre bir karakter ortaya koyma isteği yok kimsede. bu şartlar altında kim iğreti duruyor ? ben duruyorum. kim yalnızlaşmış görünüyor ? ben görünüyorum.

arkadaşlar,şu düsturu hayatınıza lütfen kazıyın. şayet dostum dediğiniz bir adama,dostum dediğiniz ikinci bir adam tarafından ağır bir yanlış yapılıyorsa,o ikinci adamı o dakikada siktir edin. olmaz değil mi ? çünkü siz yaşamadınız. çünkü gözünüzle görmüş değilsiniz. çünkü haklıyı haksızı tespit etmek çok zor. aslında kimin haklı kimin haksız olduğu,kimin ne denli ağır bir yanlış yaptığı belliyken de aynısınız. aman tadımız kaçmasın lafının altında bütün karaktersizliğini dolduruyorsunuz.

toplumdaki ahlak anlayışının gavatlığa evrilmesinde de bu kafa yapısı etkili işte. bir kişi yapıyor,ses yok. o kişi aslında yaptığının yanlış olduğuna dair şüphelerle yapıyor bunu. fakat bakıyor ki kimseden ses yok,o yanlışına öyle güzel bir kılıf atıyor ki.. diğer insanlar da bunun yanlış bir şey olmadığını düşünmeye başlıyor,bu ilk hayvan da o ahlak dışı hareketini artık karakterinin bir unsuru haline getiriyor. işte bütün problem burada. nasıl bir dostluk ve toplum anlayışıdır ki 3 kuruşun hesabını yaptığı,250 gram am için sırtından hançerlediği adama diyebiliyor ki 'sen yalnızlaşıyorsun.' toplum buna bu lafı söyletebiliyor çünkü.

nasıl mı ? şu hareketleri yaptığı açık olan ve ilgili çevrece de kabul edilen bir adama,aman aramız bozulmasın diye bir allahın kulu tepki göstermiyor. bir tanesi. işte siz,bu hareketlere maruz kalan adamı sessizliğinizle yıkıyorsunuz. akıl tutulmaları böyle baş gösteriyor. düşen birini kolunuzun altına alıp taşımanız gerekir. yıllar yılı dostum diye yanımda beslediğim adamların bu hareketleri yapması bir yana,diğer dostlarımın da bunu normalleştirmesi,görmezden gelmesi ve hiçbir şey olmamış gibi,sırf sadece olayın içinde yoklar diye hayatlarına devam etmeleri,konuya dair sadece sikik teselli cümleleri kurmaları daha fazla yıkıyor insanı.

bir tane insan yoktu içlerinde. o koca gruptan 1 tane delikanlı çıkmadı. şapkamı önüme aldım,dedim ben salakmışım meğer. her kavgada haksız olduğu alenen belli olan adamın ağzına sıçmamla,özür diletene kadar barışmamamla ben salakmışım. meğer kullanılmışım. her meselesi olan,önce bi bana uğrardı ki karşı tarafa laf söyletebileyim diye. tuzlukla atlardım her seferinde. belki biraz romantik gelecek ama,bir insanın kendi marifetiyle bir insanın hayatına zarar vermesi beni inanılmaz derecede üzüyor ve sinirlendiriyor. engel olmaya çalışıyorum,bu yolda kendimi çok yıpratıyorum. o üzgün duran insana bir omuz olmak,yüzünü güldürmek istiyorum.

ama bunun karşılığını görememek beni öyle bir yıprattı ki,her unuttum dediğim anda bu acı gerçek yüzüme vuruyor. bir kişi,benim doğrularımı savunmadı. bir kişi benden yana tavır almadı. bir kişi.. halbuki hepsi,benim haklı olduğuma,benim hiç yoktan meselelerle küçük düşürüldüğüme inanırken..

bu kadar korkak olacak ne vardı beyler bayanlar ? bu kadar umarsız olacak ne vardı ?

benim derdim en büyük demiyorum,ama allah 30 insanı 1 senede gömüp de normalleşecek kafayı taşımayı size nasip eder umarım.
personelim bitkin biliyorum, lakin onlardan daha çok yorgunum, şöyle bir aforizmal deyiş varya ;

"en iyi oyunculuğu, oscar gecesinde oscar alamayan adayların yüzlerinde görebilirsiniz."

teşvik/ödül almadığı halde, yorgun/bitkin olmayan, rolmodel

idareciyi oynuyorum.

tatil için son 1 gün.
başka bir sözlüğe ilgi duyuyorum.
çok gerginim. önüme gelene kafa göz dalasım var.
40 derece sıcakta it gibi titriyorum, burnum akıyo, boğazım davul gibi oldu, yapmam gereken bir sürü iş var ama nefes alamıyorum, ilaç içmem gerekiyor ama orucum bozamıyorum, yatıp dinlenmem lazım ama işi bırakamıyorum. Allahım bu hastalıkta nereden çıktı? daha mezarlıkları gezeceğiz yarın. bu halimle ben nasıl giderim. sen bana güç kuvvet ver.