bugün

geceleri daha güzelsin sözlük.
çok uykum var, her şeye sahibim ama neden oynayabileceğim 2 memem yok?
yazilarim hic bi oy almayinca kendimi silik bi karakter gibi goruyor, uzuluyorum.
rte den nefret ediyorum.

not: hicbir kurum ve kurulustan cikarim yoktur tabiki ikiskimde.
hayatımdaki bütün erkekler sekse odaklı yaşıyor, kızlara hiçbir şey demiyorum. 1.92 boyunda ve mavi gözlü olmam da ayrımcalık bence.
bi düşündüm de yaşadığımız herşey anıdan ibaret. evet kafanda film gibi canlanır yada onu arkadaşinıza anlatirsiniz biz lisede hababam sinifi gibiydik vs. sonra konu biter ve demin anlattiklarinizin hiçbir onemi kalmaz... onlar artik siyah beyaz tarihin meçhuller sayfasina girmiş veya sadece hayalle gerçek arasi hatirlanabilen küçük olaylardir.

bugun düşündümde boşuna yaşıyoruz... anlık mutluluk peşinde koşup uzun süreli acı çekiyoruz.

bugun düşündümde herşey anı olduktan sonra değerli. ve yine herkes ister hayati boyunca gülsün ağlayarak can verecek. sonumuzu düşünmüyoruz, idealimizin ve onun vereceği kutsal mutluluğu bırakıp, küçük mutluluklarımıza kurban gidiyoruz... kim bilir belki de şu alçak sistemin bizim bilinçaltımıza yerleştirdiği bir kuraldı bu;
(bkz: anı yaşa)

bugun düşündüm ve acı çektim. sadece kendim için degil yaşıtlarım olan binlerce gencin amaçsız, tembel, depresif olarak hayatinin en guzel devirlerini yok ettikten sonra emekli olup geriye baktığımızda ki gözyaşlarini ve ozlemini anımsadim...

bugun düşünmez olaydım...
Hayatımdan sıkıldım.
staj gorusmesine gitmeye bile cesaretim yok.tamam fazla kurumsal olmasi korkutuyor ama neydi onca okuduk guya universiteye gittik meslek sahibi olduk ise basladik ne oldu peki bir yil calismanin ardindan simdi staj gorusmesine gitmek nedir.bu ulkede sistem bu egitim dedigin sey ezberle sinava gir kazan mezun ol.sonra bir yilda calissan iki yilda sirf para kazanmak kendi ayaklarinin uzerinde durmak icin calistigindan basa doner stajyer olarak yeniden baslamak zorunda kalirsin.her yer yapmak istemedigi ama mecbur oldugu isi yapan insanlarla dolu zaten, cunku ortada bir zorunluluk hali mevcut, paranin kolesi, kapitalizmin kopegi oldugumuzdan, dunyada her seye en cok vergi veren, en pahali benzini, dogalgazini kullandigi ulkede yasiyor oldugumuzdan calismak durumundayiz.kendimizi gelistirelim, okuyalim,lisans, master, doktora yapalim deyince gec kaliyorsun hayata.bunlari yapan insanlar zaten ihtiyaci olmayan insanlar bizim gibi bir an once is hayatina atilalim para kazanalim derdinde degil idealist insanlar, hal boyle olunca ortada ne yapacagini bilmeyen,kararsiz, kendine guvensiz, yeteneklerinin farkinda olmayan, mutsuz insanlar toplulugundan baska bir sey olmuyor.
bazen alakasız bi kitabın arasına bi gün anlayabilecek birilerinin ummadığı bi anda bulup okuyabilmesi için tutulan notlar koyulur eski yıpranmış kağıtlara. ve yine bazen öyle bi denk gelir ki, yaşarsın okuduğunu.

"Sen gitmek nedir bilir misin çocuk ? Yok, yok bilmezsin ama senin yerine de düşünmek istemiyorum. Belki de bilirsin. Hiç gittin mi sen ? Hiç gittiler mi senden? Ve içinden geldiği gibi yazabildin mi? Off diyerek her neyse boş ver diyebildin mi?
Hayatında binlercesi varken, o birine takılıp kaldın mı sen hiç?
Gitmekmiş… Sen ne bilirsin gitmeyi çocuk. Oyun mu sandın sevilmeyi. insanları kırmayı bardak kırmakla bir mi tuttun! Bırak, at çöpe aklında ne varsa, sen sözünü kesmeye devam et insanların. Ben onları çok iyi biliyorum de. Aferin çocuk. Gecen gündüz olsun.
Hiç karanlık görme sen e mi? Daha da görmem seni. Daha da sevmem. Anlamaya çalışma beni. Anlarsan kaybolursun bende. Bir sen kalmaz sende. Her neyse benden bu kadar, kaybolmak nedir, gitmek nedir öğren. karşıma almam öyle herkesi. Sen beni ne sandın be çocuk. Bir kelime bile fazla sana ya. Yine sayfalar yazdım. Hadi geç git. Yada sen kal. Sen bilmezsin gitmeyi… Bana bırak her şeyi sadece izle... gitmek nedir onu öğren. Sevmek sana fazla gelir."
Küçükken kardeşim dondurmanın nasıl yapıldığını sorduğunda ona kar yağdığı zamam yere bulutların indiğini ve dondurmacıların bunları tek tek toplayıp içlerine neyli olmasını istiyorsa ondan, şeker ve buz koyduklarını söylerdim. inanırdı.

Geçen gün yanıma geldi sinirli sinirli. Noldu dediğimde ise dondurmanın bulutlardan yapılmadığını daha yeni öğrendiğini söyledi. Baya uzun bir süre dediğime inanmış ve kar yağdığı zaman dondurma yağıyor diye sevinmiş.
Çocuğun hayallerini yıktım... **
sıkıntımı geçirebilecek bir ilaç bulamadım.
Vücudumda sakallarım ve malum bölgeler hariç kıl olan tek yer alt bacaklarım. Geçenlerde gittim marketten ağda ve ağda bandı aldım. Girdim duşa erittim ağdayı sürdüm güzelce. Bastım bandı. Tuttum nefesimi. Bi çektim. ........ Dudağım uçukladı sözlük. Sağ bacağımın yarısı ağdalı gerisini almaya cesaret edemedim. Burdan orasına burasına ağda yaptıran kadınlarımıza kızlarımıza sesleniyorum. Allah akıl fikir versin...

Edit:ne eksiliyonuz lan itiraf ediyoz işte. Yalan mı söyleyek. *
Kaç yaşında olursam olayım, bir kış gecesi lapa lapa kar yağıyorsa; çıkıp karda yürümeyi, buz üzerinde kaymayı, biriken kardan birazcık alıp yemeyi hep seveceğim..
hayalimde hep boğaziçi üniversitesi vardı.
boğaziçi üniversitesi benim için bir ikondu:
sanki orayı kazanırsam hayatım çok güzel olacak
dünyanın en mutlu insanı olucam
sanki ailem değişcek ve yerine daha anlayışlı ve ileri görüşlü olanı gelicek
sanki bütün sorunlarım düzelecek gibi bir ikondu.
insan çok sonradan anlıyor ki bu ikonunun yanlış olduğunu...
o üniversite hayatımda hiçbir şeyi değiştirmyecek
her şey tüm melankolkliği ve bohemi ile devam edecek.
artık beklenetim de pek yok...
çünkü üniversite konusunda 2 kez dünyam yıkıldı...
Bir daha da dünya kurmaya halim yok...
1 aydır hayatımda kötü kötü giden olaylara son noktayı koydum sanırım. daha doğrusu başkası* koydu.
dur bakalım 3 gün sonra da iş için imzayı koyarsak tam olacak. çok da iyi olacak.
kendini beğenmiş, bulunmaz hint kumaşı olduğunu zanneden insanlar çok canımı sıkıyor sözlük. artık ya hayatımdan çıkartıyor ya da görmezden geliyorum. akıl verenlerden ama dinlemeyenlerden de bıktım. hepsinden uzaklaşıyorum.
sadece mutlu olmak istiyorum. bunca zaman boyunca da sadece bunu istedim. para, pul, eğitim tamam hayatı güzel ve rahat yaşamak için önemli ama hangisini götürebileceksin ki yarın öbür gün yanında? ben bu yüzden sadece mutlu olmak istedim. etrafımdaki insanlarla mutlu olabilmek. sonra hepsi tek tek gittiler. kırdılar, parçaladılar yok ettiler ve gittiler. o zaman anladım ne kadar zor bir şey istediğimi. ama hala istiyorum. sadece mutlu olmak istiyorum, mutlu olalım istiyorum.
her şeyi bildiğini sanan, hatasızmış gibi ahkam kesen, yaşayan insanlar ile arama mesafe koydum. masama otururlarsa, yaklaşırlarsa göndermiyorum ama onları aramıyor, sormuyor, hayatımda istemiyorum.
kendi hatalarını, yozlaşmalarını görmezden gelip başkalarından üstün olduğunu, onlarla dalga geçebileceğini sananlardan nefret ediyorum. denk geldiğim anda uzaklaşıyor, bir dahaki sefere görmezden geliyor, yakınımdaysa dinlermiş gibi yapıp hemen uzaklaşmak için can atıyorum.
sürekli insanlarla bir arada olmak ruha iyi gelmiyor. sık sık uzaklaşmak, kaçmak lazım hepsinden.
dediklerim için pişmanım. yok başkasını sevemem derken. yanıldım. Iptal. Başkası sevmeye başladım evet. sana da mutluluklar demiyorum.
Hiç kimse bölmez beni, hiç kimse tamamlamaz...
Az önce feci bi cinayet işledim. Yatağımın altından çıkan küçük örümceğin üzerine acımasızca böcek ilacı sıktım. Ve örümcek vahşice can verdi. Pişman değilim. Çünkü böceklere karşı fobim var.
ellerimin tüm çizgileri kısa çizilmiş erken öleceğim.
tavanda lanet bi örümcek var. nerde benim supermanim?
Her şey iyi güzel. Rahatım yerinde, iyi bir yaşamım var, ailem bana çok iyi koşullar sağlıyor, sağolsunlar. Ama bazen çok fena bunalıyorum sözlük, hayattan, etrafımdaki insanların sığlığından, politikadan. Özellikle etrafımdaki insanların sığlığınan. Deve kuşu gibi, hepsinin kafası toprakta, hayata karşı 3 maymunu oynuyorlar. Erkeklerin tek amacı nasıl, nerden ve ne zaman hatun kaldırırız, kızların tek amacı ise hangi parfümü kullansak, hangi kıyafetleri giysek erkekler bizi daha çok beğenir.bazen çok taşıyor, suratlarına tükürüklerle bağırarak haykırasım geliyo be sözlük, ama yapamıyorum.

Çoğu zaman, kafam atınca, bende Jack Kerouac gibi alıp başımı otostopa çıkmak istiyorum. Başka hiç bir derdim olmadan, günü gününe yaşamak,sadece yazmak ve düşünmek istiyorum.beynim çatlayana kadar düşünmek. Kalemim kırılana kadar,mürekkebim bitene kadar yazmak.havaalanına gidip, en yakın uçuş için bilet alasım geliyor bazen.düşünmemeliyim aslında, yapmalıyım ama oğlum ne gerek var şimdi boşuna para israfi diyorum. Bazen değişik şeyler hayal ediyorum, geçmişe gidiyorum, geri geliyorum,geleceğe gidiyorum nafile,tekrar geri geliyorum. Bazen kendi kendime varlık felsefesi yapıyorum. Kendimi 1 sattir düşüncelere dalmış, aynı yere bakarken buluyorum. Bi seferinde bi cafede arkadaşımı beklerken bi kıza bakakalmışım, ama yanlış anlama, brn transa geçtiğimde orda kimse oturmuyordu. Sonra ben ana geri döndüm, kızı farkettim, utandım,başımı çevirdim, kız da ters ters bana baktı.

işte sözlük, saatlerce, sayfalarca, telif hakkı talep etmeden yazabilirim, ama senin canını sıkmış olurum, boş yere. Bir sonraki serzenişimde tekrar konuşuruz, hoşçakal.
ilkokul 5. sınıftı. yıl sonu yaklaşmış öğretmenimiz sözlü notlarını yavaştan vermeye başlamıştı.

diğer dersler için sözlü notu kullanmak çok da zor değildir düşündüğünüzde. ders içerisindeki durumunuza bakarak sözlü notu verebilir bir sınıf öğretmeni. fakat bir okul düşünün müzik sınıfı ve imkanları olmasına rağmen ancak ortaokula geçince müzik öğretmeni olabiliyor öğrencilerinin.

böyle bir okulda sınıf öğretmeni nasıl sözlü yapabilir?

müzik hakkındaki akademik bilgisi do-re-mi-fa-sol-la-si den ibaret olan bir sınıf öğretmeni üstelik? zekasına pratikliğine ve büyük sorunlar, sorumluluklar karşısındaki aldırışsız tavırlarına hayran kaldığım öğretmenimiz ne de güzel bi çıkar yol bulmuştu oysa. hala hatırlar ve güzel güzel yad ederim o günleri.

- eveeett. bugün müzik sözlülerinizi vereceğim çocuklar. rıfkı gel yavrum şu listeyi duvar tarafından başla herkesin adını yaz getir bana bakayım.

(mevzuda geçen rıfkı benim ve sınıf başkanıyım ayrıca. yazımda kendimden bu isimle bahsedeceğim.)

+ geldim örtmenim bugün okula gelmeyenler var ama?

- tamam oğlum gelmeyenleri de yazmazsın, en sona eklerim ben.

(yersiz, abartılı bir heyecanla dolma kalem ve kağıt alınır, verilen görev yerine getirilmek üzere, iş bilincine sahip görev tutkunu bir müfettiş edasıyla pencere tarafına ağır ağır alnı dik şekilde yürünür.)

- rıfkı?? yavrum?? beni nerenlen dinliyorsun oğlum?

+ anlayamadım örtmenim listeyi doldurmamı istemediniz mi.?

- yavrucum öyle dediydim de hangi taraftan dedim?

(kızardım mı bi güzel. bütün hava cıva fosss. lan işin asıl kötü yanı yıldız gancığı kikiri kikiri gülüyordu diğerleri neyse de. yıldız sınıfın benden sonraki çalışkanıydı. acayip kıskanç bi kızdı arka sıramda oturuyordu bir de. o zamanlar bişey bilmiyoz tabi daha çocuğuz. kızlar en azılı düşmanımız biz erkeklerin. elimizden gelse bi kaşık suda boğacağız hepsini o derece. sürekli öğretmene ispiyonlarlardı biz erkekleri işleri güçleri buydu başka bişey yok. yıldız da en çok benle uğraşırdı. arkadan kafama vurmalar, önlüğümden içeri silgi atmala, kitaplarımı başka sıraların altına saklamalar. yıldız kızların liderleriydi görünümde ben de erkeklerin. çalışkanız ya anasını satiym başkanız bide. başkanlık demişken, öğretmenimiz ilk dönem beni başkan yapıyor idiyse ikinci dönem yıldızı yapardı. aramızdaki çatışma bundandı biraz da. yıldızın başkan olduğu dönemlerde tahtada konuşanlar listesinin en başında hep benim olduğumu söylememe gerek yok sanırım.)

(duvar tarafına doğru yöneldim o ciddi yürüyüşümden güya taviz vermeden. başladım listeyi doldurmaya. sıra geldi yıldıza.)

rıfkı: ulan şimdi şuraya şıllık diye yazmak vardı ya adını, korkuyoruz işte.

yıldız: örrttttmmmmennnniiimmm örrttttmmmmennnniiimmm rıfat başkanımız adımı kötü kelimeli yazacakmış bişey der misiniz.?

rıfkı: lann hişşttt heyy heyy sususususssssusss kız sususss saçmalama.

(bir yandan ağzını kapatmaya çalışarak. tabi geç kalındı yıldız öteceğini öttü bile.)

örtmen: rıfkı gel yavrum buraya ge bakiym.

rıfkı: örtmenim tamam geleyim ama tam olarak öyle değildi anlatayım isterseniz.

(yürürken bunları dedikten sonra hocanın yanına vardım)

örtmen: ulan bi adam olmadınniz laynnn bi adam olmadınız leeyynn. ne istiyorsssunuz birrrbbirinizddeeen layynn? git özür dile yıldızdan.!!

(bir yandan tuttu kulağımdan döndürüyor vicdansız köpek yetmiyor, diğer yandan söyleniyor pezevenk. neyse el mahkum gittim yıldız gancığının yanına zoraki bi özür diledik. dedim ya gancık diye kendisi için kullanableceğim en hafif tabir bu. zaferini kutlayacak ya pis pis sırıtıyyor zaten bu da yetmiyor şıllığa.)

yıldız: duymadıım biraz daha sesli söyler misin ne dediğin anlaşılmıyor bile. (kikirikirikiriirkikiriririkirkiri.)

rıfkı: özzzööörrrr dileeeriiiimmm.!

yıldız: peki tamam sorun değil olur böyle bazen kaçar insanın ağzından sorun diil. (dedim ya şıllık ya tam şıllık. madem olur böyle şeylerse niye yırtındın o kadar a gancık.! neyse hatırladıkça sinir oluyoum o gülüşüne.)

(Aldım kağıdı elime bi yandan ağrıyan sızlayan çınlayan kulağımı ovuşturarak bi yandan da yıldıza içimden saydırarak doldurdum listeyi hocanın masasına bıraktım.)

örtmen: eveeett gel yıldız bakalım tahtaya.

yıldız: peki örtmenim. (çıktı zaferini kazanmış bir şıllık pardon komutan edasıyla salına salına yürüdü tahtaya. tebeşir almaya eğildi hocanın yüzüne baktı sonra.)

örtmen: kızım şimdi müzik sözlüsü yapıyoruz en iyi bildiğin türkü şarkı ne ise bize onu söylüyorsun.

(görüyon mu gavuru nasıl da kibar kibar konuşuyor yıldızla. biz piçiz sanki. başkanım lan ben koskoca başkan.! sonra seviniyorum birden ne! türkü mü söyleyecek şarkı mı söyleyecek yıldız mı söyleyecek.? o çığırtkan sesiyle hem de ha. sıra bendeydi olum gül gülebildiğin kadar şimdi.)

yıldız: örtmenim ben pek iyi söyleyemem ama madem sözlü notu. herkes şarkı söylicek ama dimi örtmenim.?

örtmen: tabi kızım tabiki herkes söylicek. ilk seni zevkle dinliycez ama. (hoca bu kelimeleri söylerken yıldızın kikirikikiri gülmelerini görmüştü sanırım çünkü pek bi alaylı üslupla kurdu cümlelerini.)

yıldız: peki örmenim başlıyorum o zaman. gözlerimi kapatsam olur mu arkadaşları görünce gülmem geliyor da.

(bak şıllığa ya anladı sanki hoca görmeden hareketler çekeceğimi. e anlasın gerçi artık 5 yıl oldu.)

Ayvası var narı var
Bahcası var bağı var

Ayvası var narı var
Bahcası var bağı var

Atamızdan yadigar
Bizde atabarı var

Atamızdan yadigar
Bizde atabarı var

(ulan hani nerde o şirret sesli yosma nerde bu bülbül sesli mahalle dilberi. Lan.! nasıl olur! bu türküyü nerden biliyor hem. vay şılllııık. bi yandan hevesim kursağımda kalmış diğer yandan da fark ediyorum ki ben türkü şarkı hiçbişey bilmiyorum. kızla dalga geçecektik bide bak sen olana.)

Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar

Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar

Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar

Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar.

(burda sustu birden, baktı güldü biraz, kafasını yere eğdi, utanır gibi yaptı ama biliyom ben utanmadı şirinlik yapıyor şıllık.)

- örtmenim buraya kadar biliyorum olur mu? isterseniz anneme söylerim iyice ezberleyip gelirim yarın.?

(ah canım nasılda şirin şirin çıkıyor kelimeler ağzından bakar mısın. tanımasam şu fettan şirret kızı ben bile inanıcam masumiyetine öyle şirin.)

+ tamam kızım yeter bu kadar ezberlemene gerek yok gerisini, 90 veriyorum. 10 puanı da eksik söylediğin için kestim.

- örtmenim ezberleyip geleyim yarın nolur nolur.?

+ yıldddııııızzzz. ikiletme kızım 90.!

- peki örtmenim.

(yıldızdan sonra 5-6 kişi daha çıktı kimisi türkü kimisi şarkı ne bulduysa söyledi. sıra bana geliyor napacam bilimiyorum kalp atmaya başlamış kaburgaları kırıp çıkacak. lan herkes de söylüyor iyi kötü bişeyler. biri de çıksın söyleyemesin en azından, yok ama.)

- atilla baksana la.

+ he başkan söyle.

- la sen biliyn mu türkü söyleyebilecen mi.?

+ biliyom la şu fıratın suyu var ya hani onun çoğunu biliyom onu söyleycem.

- fazladan bimiyon mu la bitane daha, ben hiç bilmiyom.

+ la bilmiyoduk ki hazırlıksız geldik ezberlerdim yoksa. bimiyom başka hiç. ilahi olur mu la acaba valla bak şeyi biliyorum. televizyonda çıkıyor ya la sürekli cürmüm ile geldim sana.

ey raaahhhmmeeeeeetttiiiii bol padiiiişaaaahhhh
cürmüüüümmm ileeeeee gelddddiiiiim saaaaannaaaaa.

- tamam lan tamam sus Allah belanı vermesin sesin de bok gibi zatn. ilahi olmaz olum örtmen kızar la.

+ aaa bakacan o zaman başının çaresine.

(bize kimseden de hayır yok belli. naparsak kendimiz yapacaz ama lan hakkaten tek cümle bişey gelmiyor aklıma sırada birazdan bende. lan yıldız sen söylemeyeydin iyiydi diğerleri neyse şimdi senin dalga geçmen var işin ucunda. matematikten türkçeden sosyalden geçemiyon beni tabi şıllık bulmuşken kaçırır mısın hiç fırsatı elbet geçicen dalganı gülüceksin katıla katıla.)

- rıfkııııı gel oğlum sıra sende.

(laaaannn laaannnn ne çabuk geldi sıram daha düşünemedim ki ben. ışıkta kalmış tavşan gibi mal mal bakakaldım mı hocaya)

- ne bakıyon oğlum gelsene sıra sende.

+ tamam örtmenim geliyorm.

(dizler tir tir titreyerek minik minik adımlarla çıkıyorum tahtaya. zaman kazanacam ya. ulan bilmiyosun işte bilmiyosun hiç, vahiy mi gelicek yolda yürü git işte.)

- başla oğlum daha 20 kişi var hadi.

(lan başlayim de neye başlayayım şimdi.)

+ peki örtmenim.

(zoraki iki kelime eder etmez bir şimşektir çaktı beynimde. hay g*tümde patlayasıca şimşek geldi beynimde çaktı iyi mi.? )

+ örtmenim mehter marşı söylemek istiyorum ben olur mu.?

(nerden geldiyse aklıma anasını satiym. neyse hiç yoktan iyidir diyorum. yeşilçam sağolsun. )

( Allah belanı vermesin lan mehter marşı ne lan hayvan herif ne mehter marşısı. adam türkü şarkı söyleyin diyor türkü şarkı.! Laf ağızdan bikere çıktı tabi bekliyoruz hocanın cevabını)

- olum manyak mısın sen yavrum ne mehter marşısı tek başına mehter marşı mı söylenir oğlum saçmalama. türkü söyle sen bize türkü söyle hadi.

+ örtmenim ben hiç türkü bilmiyorum ki ama bir tek mehter marşı biliyorum.

- ulan ne kas kafalı adamsın lan. söyle hadi mehter marşı söyle dingil seni.

+ saoln örtmenim söylüyorum.

ceeeddddddiiiiinnnnnn deeeeeeddddeeeeeeennnnnn
nesliiiiiiiinnnnnn babaaaaaaaaannnnnnnnnn

ceeeddddddiiiiinnnnnn deeeeeeddddeeeeeeennnnnn
nesliiiiiiiinnnnnn babaaaaaaaaannnnnnnnnn

( ben içerden dinliyorum kendimi yok lan fena değilim baksana. bilmiyozki kendimize sesimizin güzel geldiğini.)

heeeeepppppp kaaaaaaahhhhhhhrrrraaaaaaaaaammmaaaaaaaannnnn Türkkkk milleetttiiiii
ordularrrrrııııııınnnnnnn peeeeek çokkk zaaamaaaannnn

(demeye kalmadan bizim gavat atladı)

- kes lan kes pislik herif Allah belanı vermesin emi. karga kalmadı lan bahçede camlar titredi. bağırınca sesin mi güzelleşiyor avaz avaz bağırıyon bide. 700 küsür yıllık marşı berbat ettin osmanlının kemiği gıcırdadı mezarında Allahsız herif. annen sabahılan zurna yedirip göndermiş sanki.

( lan bi sus hoca tamam anasını satiym ne bu kadar üstüme geliyosun.yapma hoca yapma tamam bi sus Allah belamı versin benim hay aklımı şey ediym ben naptım böyle Allah kahretsin beni. utancımıdan yerin dibine girdim lan. 34 mevcudun 33ü gülüyor katıla katıla. bi ben gülmüyorum. bak şıllığa bak nasıl da en çok o gülüyor. pislik ya pislik bu kız. hiç bozuntuya vermiyorum adeta bir mehterean takımının şefiymişim de kızılordu korosuyla sanat icra etmişim şimdi de haklı gururunu yaşıyormuşum gibi, düşün yani nasıl toparladıysam kendimi geçtim yerime oturdum. hiç ağzımı açmadım kafam dik sağa sola bakmıyorum, Atatürk resmine odaklanmış bakıyorum tahtanın üstündeki. bu hareketim biraz susturdu tabi sınıfı. ulan ben az değilmişim çocukken şerefsizim. )

derken derken okul bitti yaz geldi. ne sevinmiştik oysa tatilin geldiğine.

çok geç fark ettim. beşinci sınıf bitip ortaokulda hepimiz başka sınıflara dağılınca fark ettim. ben yıldızı seviyormuşum. yıldızsız okulun tadı yokmuş ki. yıldızsız okul bomboşmuş. ot gibiymiş okul. kimse arkadan vurmuyor kafama. silgi de atmıyor kimse gömleğimin içinden. bak üç sene oldu ortaokul bitti kimse yıldız gibi nefret etmedi benden. ben de kimseden nefret etmedim yıldızdan ettiğim kadar. herkes iyiydi güzeldi de bana nefret edecek biri lazımdı abi. kitabımı başkasının sırasının altına saklayacak biri lazımdı bana. tahtaya en başa benim adımı yazacak biri.

ortaokul da bitti gitti, lise başladı.

yıldız kimbilir nerde.
gerçi çoktan unutmuştum yıldızı ama nedense her okula başladığım yılın ilk günleri yıldız gelir aklıma.
bu gün de onlardan biri.
9. sınıf okulun ilk günü dersin adı edebiyat.
dersin hocası giriyor kapıdan içeri orta boylu esmer kavruk bi adam.
hakanmış adı.
tanışma faslını kısa tutup elindeki notlardan bişeyler okudu. dinlemedim hiç.

- oğlum sen sen en arkadaki kırmızı hırkalı olan.?

+ ben mi hocam.?

- evet sen. dinlemiyosun yavrum beni neden.?

+ haklısınız hocam özür dilerim dalmışım.

- gel bakiym oku şu romanın bi sayfasını düşünelim üzerinde.

- tamam hocam.

(gidip kitabı alıyorum hocanın elinden geçip tahtada ayakta okuyorum. okuduklarımı anlıyorum desem yalan olur kitabın alt sayfalarına doğru gelince kafamdaki fadimenin düğününü bitirip kitaba konsantre oluyorum. birden boğazıma bi yumru saplanıyor çok üzüldüğümde olana benzer bi şekilde yutkunmaya başlıyorum. bitiriyorum sayfayı okumayı kapağını kapatıp adına bakıyorum hemen.

- oğlum hayırdır beğendin bakıyorum kitabı, hasta mısın yoksa.?

+ hayır hocam hasta değilim, evet kitabı çok beğendim. başka okumayacaksak tenefüse kadar bende kalabilir mi.?

- kalsın. (teşekkür edip yerime geçiyorum. hemen okuduğum o son satırı buluyor ve bir daha bir daha okuyorum.

"Sevgi ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Birisinden nefret ediyorsanız ve bir gün onu yenemeyeceğinizi anladığınız zaman onu sevmeye başlarsınız. Ve yine birisini seviyorsanız ve bir gün onu yenebileceğinizi düşündüğünüz zaman ondan nefret etmeye başlarsınız"

(bkz: Peyami Safa - Yalnızız)

beni hiç yenemedi yıldız. ve seviyordu biliyorum. o ince çizgi var ya hep durdu işte oracıkta. keşke silseydik onu yıldız. çocukluk aşkım var diyemedim hiç. kimbilir, nefretimizin adı çocukluk aşkı olurdu belki.