bugün

geçen doğum günümü yaptığım askerliğin bakaya davası yüzünden nezarette geçirdim. hastaneye kontrole giderken uyuşturucudan aldıkları bir adama kelepçelediler, bir süpermarkete kasatura ile dalıp 4 görevliyi yaralayıp sonra da 10 paket lark alıp çıkan bir adamın arkasına oturdum. pazar gününe denk geldiği için nöbetçi hakim bekledik. hanfendinin keyfi öğleden sonra üçte geldi. benim açlıktan midem delinmek üzereydi. hayat işte.

düzenimi ve çevremi oturttuğum istanbulda anlık bir yalnızlık hissiyle kariyer.net ten izmirde bir işe başvurdum. sanki nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi. kabul de edildim. sonra gitmedim. hüzün işte.

son işyerinden sıkıntılı ayrıldım. sıkıntının kaynağı da benim üstelik. neden yaptığımı bilmeden atarın teperin kralını yaptım patrona. paralelinde iş de aramadım. sonra yolları ayırdık. şimdi işsizim. buhran işte.

dizi izler gibi her gün bir james bond filmi izlemeye başladım. vakit bolluğu işte.

yine sıkıntıdan bir gün arabaya atladım. bir radyo açtım. yol ayrımlarında o an çalan şarkıdaki kelimede a harfi varsa sağa, e harfi varsa sola döndüm. ikisinin birden olduğunda sıralı ilerledim. ikisi de olmayınca sağa döndüm. anadolu yakasında başıbüyük diye bir yere getirdi şarkılar. isme gel. neyse. yüksekte deniz gören adaları sıralı izleyebileceğim bir yerde durdum. manzara güzeldi. şans işte.

umut sarıkayanın hikayelerinde bazen acayip hüzünleniyorum. kıymalı poğaça verdiği köpeğin onu takip ettiği, ona üzülüp peynirli poğaça alıp hayavana verdiği, hayvanın koklayıp yemediği bir hikayesi var. o anda umut sarıkaya hayvana: ben de aynı senin gibiyim. kıymalı poğaçadan sonra peynirlilere burun kıvırıyorum. ama şunu anlaki köpek kıymalılar çok az ve rastgelme olasılığın çok düşük diye bağırıp hayvana sarılıp ağlıyor. o hikayeden çok etkilendim. o sevgilimden neden ayrıldığımı hatırladım. daha da hüzünlendim. keder işte.

insanlara bilmeleri gerektiklerinden fazlasını söylüyorum. buna düşüncelerim de dahil. bir çoğu negatif olduğundan sıkıntı oluyor. bir de genelde uzun vadede düşüncelerim doğru çıkıyor. şom ağızlı pezevenk oluveriyorum bir anda karşımdakinin gözünde. böyle böyle bir kaç harbi adam dışında çevreyi de kuruttum. n'apıyım anasını satayım. bazen beynimle dilimin arasında düğüm olmuyor. boşboğazlık işte.

eski sevgililerimden birine sormak istediğim bir şey var. doğru da söylese yalan da söylese kafamdaki bir kamyon yükü dökecek ama kız evlendi. zamanında soraydım iyiydi. mallık işte.

hep aldıklarıma, edineceklerime anlam yüklüyorum. ulan bütün gün evde oturdum canım sıkıldı. bir arabam olsaydı böyle olmazdı gibi. millet birbirine draw something den bilmemneden bir şeyler yolladı. kendi aralarında zaman geçirdi filan. lan dedim bir akıllı telefonum olaydı ben de takılırdım. şimdi ikisi de var. değişen bir şey yok. depresyon işte.

"ertelemek inkar etmenin en ölümcül yoludur" diye bir söz var. hastasıyım bu sözün. bazen düşünüyorum. neden hayatı erteliyorum? acaba yaşadığımı inkar mı ediyorum? söylenecek fazla bir şey kalmadı bu benim işte.
uyuyamıyorum. niye bilmiyorum ama intihar edesim var sanki.
anlatacak çok şeyim var ama susmam gerektiğini hatırlatan şeylerin sayısı daha fazla. biliyorum ki doğru zamanı beklemek en iyisi.
9 ay öncesine kadar değişime ölümüne karşı olan ben, bugün anladım ki değişmeyen tek şey değişimin kendisiymiş.
gerizekalılığa mallığa doymuyorum sözlük. sürekli kendi rekorumu kırıyorum bu konuda.
susmanın konuları hiç tükenmiyor sözlük.
lanet olası aptalı hala unutamadım.
kendime güvenmiyorum oh be söyledim lan senelerdir içimde tutmaktan sıkıldıydım. gerçi hoş söyledim de ne oldu amk.
müslümanlara zerre kadar itimadım kalmadı. arakan için uğraşıyorum. zalim olanın işi baltalamak için mühimmatı zaten çok. ama müslüman da "seninle uğraşamam" diyince insan hayata küsecek duruma geliyor. ananızı sikeyim gösteriş budalaları.
bazen fazla cesaretliyim her konuda...bunun sonunda üzülmek olsa bile...
açık ve net itiraftır gece 01:00 dan beri içiyorum yeni yeni etki etmeye başladı... kendime şaşıyorum.
ulan şu kızları bi türlü anlayamıyorum. aslında teknik olarak işi çözmüş gibi hissediyorum. mesaj atmam üzerime gelirler gelirler, sonra bi mesaj atarım romantik bişey olur ondan sonra geri adım atarlar. abi bunu beklemiyorsan niye facebook'ta beni aşka inandır falan yazıyosun bunu ciddiye alıp attık heralde. hay kafama sokim ki bunu ciddiye aldım. yeniden mesaj atacam ama bu gayet romantik olmayan gayriresmi bi mesaj olacak.
niyetiniz neyse önce söyleyin. ona göre davranalım di mi. bekle beni istediğimi almadan gider miyim zannettin. çok fena hırs yapmış durumdayım sözlük. neyse çok yazdı hadi görüşürüz.
facebook ta 'daimond dash' oynuyorum.
ilkokulda en ön sırada oturan çocuk bendim.
afedersin sözlük ama ta amk ben böyle işin, böyle yaşantının!
1 saat de 500 entry girebilecek potansiyele sahibim.
marketten lazım olur diye fazladan poşet alıyorum. evet bunu yapıyorum!
sevgilimle beraber karayip adalarına gidip bir daha geri dönmek istemiyorum.karayiplerde sevgilimle beraber kokteyl yudumlayıp güzel şarkılar dinlemek istiyorum.
şu anki sevgilimle sadece cinsel açlığım için birlikteyim.
bi bursalı olarak beşiktaş taraftarıyım.
porn sitelerde 'old' bölümü favorimdir.
bi ara bütün vücut kıllarımı kesmiştim.
yeter bu kadar rezil oldum.
lise yıllığımı yırtmak istiyorum! ama zamanın parasıyla 70 lira verdim kıyamıyorum!
itiraf ediyorum hiçbir sevgilimi gerçekten sevmedim tek niyetim yataga atmak.
bu aralar çok saçma pop şarkıları dinlediğim oluyor ne biçim bir insan oldum çıktım ben ya.

neysee kısaaaa kieeeesss kısaa kieess.

allah ım çok iğrenç aslında ama boşluk insana neler yaptırıyor.bu entry den çok pişman olcam biliyorum.
Birilerinin onun için bir şey yaptığı kişi olamadım
birilerinin onun icin şarkı yazdığı kadin
birilerinin onun icin siir yazdığı kadın
Fedakarlıkların adı olamadım, fedakarlıklarımın adı oldu.
Birilerinin onun için bunu yaptı dediği kişi ben hiç değildim.
önce kasedi takıyoruz.

http://fizy.com/#s/12hgn8

hayat,

yaşamın temel bir gülünçlük, manasızlık içerdiğini kabul eden, tüm varlıklardan üstün insanın, sonunda öleceğini bilmesine rağmen maddi/manevi yaşam mücadelesi verdiği, komik çabaları, ummaktan vazgeçmemeyi, üzüntü kaygı bilimum hissiyatı içerir.

bazen amiyane tabirle ipler elinizdedir, zaman zaman atfettiklerinizin karşılığını almak da mümkündür.

sonra sarkastik olaylar karşısında gerçeği yakalamaya çalışırken bulur kendini birey. kendi denetimini sağlayamadığı anları bertaraf etmek ister. robotlaşıp, sözümona bizi biz yapan rollere bürünürken, kişinin/varlığın/idealin sanal kahramanı olmaya çalışır. sanal kahramandan kasıt, facebook, twitter, skype kafası değil.

sevgiyle, sevdikleriniz ve size verilen değer ile güzel, kaybettiğiniz yitip solan anılarla kötüdür.

milyon dolarlık soru,

hayat bir oyunsa,

iyi bir oyuncu olmak mümkün müdür gerçekten?

hayat bir anlamda karikatür madem, ' küpeli adam ' misali aydan dünya manzaralı bir arsa alıp, pink floyd'dan the dark side of the moon dinlesek, ne hoş olur.

eski yazı metinleri, göçler vesair yanında, şehirlerdeki bisiklet kullanıcı sayısı bile kültür tespitinde çok önemli bir unsurmuş. şaştım kaldım pirim.

mesafe ilişkileri önemli hayatta, insan ilişkilerinde, abartmamak kaydı ile resmiyet gerekli bir olgu. düşünüyorum mesela kişilere anonim hitap etmek ciddi abartı mıdır acaba? konu uzun, neyse boş geç.

sadece sözlükte değil, gerçek hayatta da her bireyin ' ben ' butonu var aslında, oylanan oylanmayan davranışlar her zaman kaydedilmiyor hepsi bu.

bazen rüzgarın tersten esmesi sadece frenlemez, toz olup yitip gidebilir herşey/birey. ürkütücü mü? değil.

murphy yasalarına göre yaşayan tipler tanıyorum. " ters gidebilecek herşey, ters gidecektir. & Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi " felsefeye bakar mısın?

hisler susadığında kalbin atış şekli değişmeli. lakin ben, hissizliğin önüne geçemiyorum, çaba sarfedersem hakedilmiş yıkımı yaşıyorum. sanırım üretkenlik bir yere kadar.

ve haybeye yazmayı seviyorum gerçekten.

sevgiler ulu.
çok kolay aşık oluyorum, bu yüzden bir salağım.