bugün

içinde bulunduğum topluma yemin ederim deli oluyorum. Gündem afyon'dan ayfon'a geldi 1 günde. Sikeyim sizin milliyetçliğinizi de, hassasiyetinizi de, terörü lanetleyen sözlerinizi de.
biten tükenmez kalemi yazdırmaya çalışır gibi istiyorum seni, inatla. kendimi karalar gibi, nefesimle içini ısıtır gibi, görünmez kalpler çizer gibi istiyorum .
insan sevdiğine trip atar. tamam kabul tribi yerim, alttan alırım, tribiyle severim falan ama hergün hergün de trip atılmazki be arkadaş! bıkkınlık veriyor artık ya ota boka trip! nası olsa alttan alır benim aşkım der atar tribini bakar dalgasına demi? yok abi yok kız milletini anlayabilen beri gelsin ya. gelemez gerçi yok öyle biri. al işte gece berbat oldu yine. gidip uyusam diyorum aslında ama uykumdan da bişey anlamıcam. canım sıkkın sözlük canım..
siyasi şeyler okuyup üzülmeyeyim orda takip ediceklerimi ben belirliyorum nasıl olsa diye twitter açtım. arkadaş nasıl oluyosa bi şekilde yine siyasi yazanları takip ediyorum. sonra vekillerin falan yazdıklarını görüyorum daha beter üzülüyorum. kendi kararıma uyamadığımı farketmek de kötü oluyo bi yandan.
iki duble viskiye 130 lira bayıldım sözlük hala acıyo.
istediğim yalnızca birşey var ve onu kımse bılmıyo.
bi yeri yara olunca mızmızlanan insanları sevmezdim, başıma verdi. ulan kedi götünü görmüş yara sanmış benimkinin ki de o hesap. alt tarafı yanık mk kolu koptu sanki, imdat ulan imdat!
Fanta'ya sarı kola diyen insandan zarar gelebileceğine inanmıyorum.
ölüyorum haberin yok. çok net.
Beni dışarıda görseler derler ki, gençleşmişsin lan. Halbuki içeriden bir o kadar yaşlandım.

Saçlarım da gitti, sakallarım da. Bu ta ne zamandan beri kendime geleceğini söylediğim günlerin başlangıç noktası, habercisiydi. Saç da uzar sakal da, kökü sende diyebilirsiniz, ama öyle değil işte. Artık değil. Eskisi gibi değil artık. Omuzlarıma dökülen saçlarım da, kirliyle karışık top sakalım da benim gençliğimin ve pervasızlığımın simgesiydi. Rahatlığımın. Sorumsuzluğumun... Fakülte yıllarım son buldu. Girmek üzere olduğum yeni dünyada, babamın tabiriyle "o derbeder, o isyankar havaya" yer yok. Onlar da benim şu görünüşümü çirkin buldu. Ama onlar da biliyor böyle olması gerektiğini.

Hayatımın bu yeni sayfasında, bu dönüm noktasında olduğumu bilmem bana kendimi yaşlanmış hissettirdi. Aynada kendimi gördüğüm an içimde o ağırlığı hissettim. Eski halimin gitmek zorunda olduğunu kabullenmek bile yetmişti buna.

Sadece kabuk değiştirmek benimkisi, özümde hala aynı insanım. Ama yeni kabuğuma alışmam biraz zaman alacak.
kredi kartı çıkartalım derken yemin ederim imzamdan tiksindim sözlük. bankacılara acıdım gerçekten.zilyon tane sayfa imzalattılar. imza atmaktan tiksindim yani.
öğrenim hayatında bir 'üst' için girilen sınavlarda hala aynı konulardan imtihan ediliyor olmak saçma geliyor sözlük.başka bir sistem uygulanmalı. ben alanımda ilerlemek için 5 sene öncesine gidip, neyi ölçtüğü konusunda bir fikrimin olmadığı sınavlara girmek durumundayım. getir önüme alanımla ilgili soruları, yine yap sıralamanı herkes yoluna gitsin. o bilgiye ulaşma aşkı öyle yoğun ki içimde! onun için çalışırım, defalarca kez de olsa çalışırım ama bir mantığı olsun yaptığınız işin.
5 dakika ders 40 dakika tenefüs başlığını yanlış okuyarak altına ilkokullara da geldi yazdım lan. ne malım amk. ara sıra tabii.
ne çok şeyden kaçmışım, haklı olarak... zaten durmadan kaçmak da istiyorum, arkama bakmadan. bazen öyle bir utanç duyuyorum ki, üstümü örtmek, o görünmez battaniyenin altında saklanmak istiyorum.

bu kısım pek itiraf olmasa da, bir an için, yalnızca kısa bir an için mutlu, huzurlu olmak istiyorum.
şehirler arası yolculukta slow bir şarkıda seni düşünerek yolculuk etmeye bayılıyorum.
annemin ve ev arkadaşımın uyurken mırıldadığımı, bir şeyler anlattığımı söylemelerine alışmıştım sözlük. ama ev arkadaşımın son anlattığı çok koydu. yüz üstü yatarken aniden dirseklerimin üstünde doğrulmuşum ve tam karşıya bakarak büyük bir sevinçle "davetiyeye mavetiyeye gerek yok,koşa koşa giderim ben zaten" demişim. "koşa koşa" kısmında popomu sallayarak. çok korkuyorum sözlük,nereye gidiyordum acaba öyle?
şu sözlüğün

en sıradan

en basit

en beceriksiz

en düz

yazarı benim

açtığım başlıklar kimsenin şeyinde olmuyor

sözlükte troll diye adlandırılan yazarların başlıkları 20 entry den fazla antry alıyor

ben siftahsız dükkan kapatıyorum

demek ki yazamıyorum

hayır kinaye ironi filan da yapmıyorum

karma derdim oldugundan da değil bu entry

aklıma geldi yazayım dedim.

şimdi de keramettin bize anadolu kulüplerimizden gelişmeleri aktaracak

evet keramettin söz sende.
ufakken bisiklet tekerleklerinde ki süsleri çalardım. Şimdi büyüdüm tabi ki daha büyük şeyler çalmıyorum amk.
özledim seni sözlük çok sık girip yazamıyorum sana yazar arkadaşlarla özelden sohbeti bile özledim be.. işe başladım tüm sosyal hayatım bitti anasını satıyım sabah 8 aksam 6 gidip geliyoruz yorucu oluyor gelip yemek yiyip sohbet çay felan derken ne sözlüğe ne sevdiğim yabancı dizilere vakit ayırabiliyorum. yat kalk iş güç.. özledim lan çook..
aslında hiç benimle değildi o. sadece ben yanımda görmek istedim. farklılıkları hep içimde gizledim. imkanları zorladım. beraber çok anımız da yoktu bizim. ama olanları hep içimde büyüttüm. başka görmek istiyordum. onunla bambaşka hayallerim vardı. bir insan bir insanı neden sevdiğini bilmez mi? ben bilmeden seviyordum. belki sözleri belki bi bakışı. ama bilmiyordum işte. ne en mutlu anlarımı paylaşabildim ne de hüzünlerimi. ama en mutlu anlarımda hep o olsun istedim. ağladığımda bi o olsun istedim. hayal dünyasında mı yaşıyorum neyim. çok berbat bir zamanımda girdi hayatıma. beni belki de saçma sapan bir ben olmaktan alıkoydu. ama o yetmemiş işte. sadece sözde seni seviyorumlar olmuyor. olduramadım. çok farklı bir şeydi onla yaşadıklarımız. çok farklı çok hoş sözler işittim. ama o kadar azlar ki. ne istediğimiz gibi oldu bugüne kadar? ne zaman sonsuz mutluluğu bulduk? aslında sonsuz mutluluğu da aramıyordum ya. biraz ilgi işte. lanet olası biraz ilgi. çok şey değil. ilgi. ama diyorum ya bambaşkaydık biz. biz olamadık. kendimizi kandırdık. çevremizdekileri de oyunumuza alet ettik. ve oyun bitti.
kimsenin görmediği kuytu köşelere geçip "angaranın bağları" dinliyorum. hee ama sorsalar red hot chili peppers tabi.
hayatta en zor olan, her şeyin mükemmel göründüğü zamanlarda mutsuz olmakmış meğer.
böyle dönemlerde insan çevresindekilere neden mutsuz olduğunu açıklayamıyor çünkü.

yargılanıyor. neyin eksik? bu da dert mi? bu soruları duymamak, bu soruları yanıtlamaya çabalamamak adına susmak. mutsuz, yorgun, tarif edilemeyen bir huzursuzluk içinde olmak ve bir türlü anı yaşayamamak.

bakırköy'e gidip doktorlara sıkıntımı anlatsam belki içimden geçenleri niye geldin demez yatırırlar belkide.
kalbim hızlı çarpıyor. çarpıntıdan uyuyamıyorum. anksiyete dedi doktor ve daha bir sürü şey. bir kutuda hap. ne yani bu 20 mg lık haplar mı çare olacak bana. hiç sanmam. erteleyecek mi? kutu bittiğinde bu his silinecek mi? başlamalı mı ilaca? hiç bir fikrim yok yine.

gözlerim dolu dolu oluyor bazen durduk yere. sonra burnumun direği nasıl sızlıyor anlatamam ama hayat çok sıradan devam ediyor. kendi kendime iç savaş verirken bir yandan da normal bir yaşantı sürüyorum. sabah kalk hazırlan işe git, çalış, eve gel, dışarı çık, çay iç, sigara iç. ama hiç keyif alama. kime kötülük ettim de böyle boş beleş bir insan oldum yargılıyorum bazen kendimi.

anne kendimi hiç iyi hissetmiyorum diyorum. iyi hissetmemek için bir sebebin yok züleyha. takılı kaldığı yerden çıkar kafanı ve hayatına devam et diyor.

ne yani hayatım bir bisiklet mi benim? keyifle sürerken bisikletimi, zincir atıyor sanki. in bisikletten ayağını arka tekere sürterek durdur önce. sonra zinciri tak yerine. ve devam et bu kadar basit mi? yapma anne.

zinciri yerine taktıktan sonra eline bulaşan o yağ lekesi ne olacak peki. artık bisikletin jantlarına yıldızlar, renkli fosforlu çıkartmalar da takılmıyor baksana. ki hiç bisikletim olmadı benim.

kızlarla türk kahvesi içmeye gittik geçen. herkes sıraya girdi fal baktırmak için. herkes o kahve fincanından bir harf bir yol bekledi belki. ben sıraya girmeye tenezzül bile etmedim. benim bir beklentim olmadığını düşünmedi kimse, "züleyha var ya ne kızsın sen böyle kıyamadın di mi 25 lirana" dediler. 25 liraya umut satıyorlar sözlük haberin var mı?

dışardan bir bak nasıl mükemmel bir hayat. pazartesi cuma cumartesi yüzme, her cumartesi pazar için özel planlar, annem babam sağ, hasta sökel yok, bu yüzden mutluluktan ölmeliymişim ben.

peki neden mutsuzum, ihtiyacım olan 20 mg dan 20 beyaz hap mı? yani vücuduma 400 mg kimyasal destek girince ölecek miyim mutluluktan?

hiç inandırıcı değil, çok komik.

ki gülümsüyorum da çokça.

bir de bu ara bir bebek sevme isteği içimde. allah'tan arkadaşlarım doğuruyor peşi sıra. gidip seviyorum. anlık br mutluluk doluyor içime. hani o bebeği annesinin kucağında gel gel yaparak kucağına almak. annesinin kucağındaki bebek tarafından tercih edilmek nasıl güzel geliyor bana. ben uyutayım dedim geçen bir bebeği. yatağa yatırdım yanına uzandım. pışpışlarken onu ben uymuşum. kulağımı bir şey tırmaladı o sıra. bir baktım ufaklık o küçük elleriyle kulağımla oynuyor. gülüyor kendince şapşal. o gün çok mutluydum. o bebek ağlamadı. annesini istemedi. ne kadar aptalca ama doğru. şimdi sana yalan söyleyecek değilim.

http://fizy.com/#s/1267rd
bunu buraya yazmalı mıyım bilmiyorum ama yarın benim için kilometrelerce uzaktan gelen bi erkekle buluşcam.uzun zamandır böyle panik olmamıştım.uyuyamıyorum sanki ben aşık olmak istiyorum sanki beni birisinin koşulsuz şartsız sevmesini istiyorum.
bu kadar.
ismini unuttuğum kişilerle konuşurken genellikle ismi yerine "dostum" diyorum, sonra hadi birileri şunun ismini söylese de hatırlasam diye bekliyorum.
bazı kiskanç orospu cocuklari ve kaşarlar yuzunden sozlukten gidebilirim.

allah belanizi versin !!!