Hava yeni yeni kararıyordu. Yağmur yağdı yağacak. Herşey ters gidiyor. 'Güzel bir gün ölmek için' çalıyor arka fonda. Gittim mutfağa aldım bir bardak su ve ne kadar ilaç varsa.. Güzel birde not yazdım sonu elvedayla biten. Geçtim salona açtım müziği son ses. Içtim tüm ilaçları tek tek.. Bu bir intahardı..
(hikaye yazarım dedim dedim inanmadınız bakın şimdi ne oldu)
6 ay boyunca hergün ağlamak ve değiştiremediğim bir cok şey yüzünden bir gece yatağımda yine bir kabustan uyandıktan sonra elimde dolapta bulduğum her türlü hapla intihar etmeye kalkıştım. tüm hapları ağzıma attım, ama yine hep olduğu gibi ölmekten korktum, hayat'a dair umutsuzum diyordum hep demek ki değilmişim ki, hepsini cıkardım. kendimden nefret ettim, intihar etmeyi bile beceremiyordum. ağlayarak uyudum, ağlayarak uyandım.
Bir binanın çatısındayım; aşağıda gördüğüm insanlar ufacık gözüküyorlar benim bulunduğum yerden. Karınca gibi sürüler halinde yürüyorlar sokaklarda. hayatta galip gelebilmesi için, hepsinin bir birinden üstün olması gerekiyor. Rüzgar da hafif ileriye doğru itiyor beni, vücudumun istediği de bu yönde ona eşlik etmek istiyor sanki. Kendimi aşağıya bıraktığım da saatlerce hava da süzüleceğim hissi var içimde olacaklardan çok uzak. Kendimi bırakıyorum. Huzur içinde yol alırken, düşmem çok ani oluyor. ne gözümün önünden bir film şeridi geçiyor ne de acı var, sadece sonsuz huzur.
bir yaz okulu macerasından sonra yabancı dil yeterlilik sınavını geçemezsem intihar edicem dedim ki bunu derken ablam, erkek arkadaşı ve benim bir iki arkadaşım vardı. ertesi gün sonuç açıklandı ve ben geçemedim tabi sen ablamsın anneme git bunu de bak sen şu işe. annecimde ciddiye aldı hoppa psikiyatriste. ben muafiyete bari girerim derken okulu komple bıraktım oturdum YGS ye hazırlandım. nerden nereye görüyo musun?
Ölmek istiyorum. istiyordum, ama şimdi düşündüm de, daha 15 yaşıma yeni girdim ve tatmadığım zevkler, yaşayıp en yakın arkadaşlarıma bunun anısını anlatmadığım anılarım olacak, daha doğru dürüst anım bile yok, sevişmedim bile hiç öpüşmedim, sevgilim olmadı, hiç aşık olmadım.
Sarhoş olmadım, sonrasında pişman olacağım, daha sonrasında da gülüp geçeceğim çok az olay yaşadım. Etkisinden günlerce kurtulamadığım çok az film izledim. Neden bitti dediğim çok az kitap okudum.
Her şey bir yana hissedebileceğimiz şeyler 4-5 duygudan ibaret diye düşünürdüm hep, dünyanın en güzel kadınını görürsün ( görme duyundan alabileceğin en zevk bu kadar ), dünyanın en güzel kadınıyla yatarsın ( fiziki anlamda en hissedebileceğin bu kadar ), dünyadaki sana göre en güzel kadına aşık olursun ( hissedebileceğin en iyi duygu ). Bu kadarı bana yetmez hissedebileceklerim sadece 4-5 duyuyla mı sınırlı?
Şimdi, HAYIR. Çünkü daha saçmalamadım. Evet saçmalamadım, gerçek anlamda kimseyi aldatmadım, büyük bir yalan söyleyip ardında olacak şeylerden endişe etmedim, hiç mülakata girmedim. En önemlisi eşek şakası bile yapamadım, gıcık ve otoriter patronuna, seni terk eden sevgilinle bir süre sonra arkadaş olmana, ev arkadaşına biralarını senden habersiz eve bir kız atarak bitirdiğinde yapacağın tek şey var, eşek şakası. işte ben onu dahi yapamadım, yapana kadar ölmeye niyetim yok.
Ölümü karanlık, hareketsiz, hiçlik olarak tanımlarsak yaşamın bütün eksilerine rağmen var olan en ufak artıları bile yaşamı ölümden daha iyi kılar. Peki, eksiler ne? ilki bana göre hastalıklar ( yaşadım ), hayal kırıklığı ( sınav sonlarında bu hep oluyor ), felaket ( Türkiye de yaşıyorum yani evet çok gördüm ) işte bunlar ana eksi başları. Yaşamı sevmeye başlamamın sebebi çoğu eksiyi tatmış olmam ve artık artı istiyorum. Öpüşmek istiyorum ilk, nasıl bir duygu olabilir ki dudağımın hoşlandığım kızın dudağına değmesi. Evrenin sırrını çözmedim ben daha.
Doğal olarak ölürsem 60-70 yılım var. Bütün bu artıları tamamlamak için bu süre yeterde artar bile. Bir süre sonra her şeyi tekrar etmekten bıkacağım ( okuldan derseler yüzünden değil aynı, hep aynı oluşundan sevmiyorum ) artık yapacak yeni bir şey kalmayacak, çözülecek gizemler kalmayacak, tadılacak en iyi yemeği tatmış, yaşanılacak tüm anıları yaşamış ve anlatmış, yapılacak en iyi sevişmeyi yapmış olacağım. Şu anda âşık olmanın veya sarhoş olmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmem gibi bir merakım olmayacak. O zaman yaşamanın, boşu boşuna yaşlanmamanın ne önemi var. Büyük bir deneyim küpünden başka bir şey olmam. Ama bununda bir artısı var arkadaşlarınla beraber yaşlanacak olman. Eğer yaşlanmayı ortadan kaldıran bir ilaç olsaydı dünyadaki tüm banknotların 10 katını bile verseler kabul etmem. Zaten ilerde yaşlanmak için genç olmuyor muyuz?
ergenliğimin buhranlarında, sevgilim ile kavga ettim diye süt tozundan yapılmış bir nevi sakinleştiriciden dört tane içerek ölmeye çalışmış sonuç olarak sadece iki saat uyumuştum.
ilkokuldaydım, öğretmen sırf yazım kötü diye türkçe dersinden 4 vermişti bende aldım bonibonları elime ,o zaman pahalıydı tabi onlar, 5-6 tanesine kıyıp doldurdum ağzıma sonuç vahim tabi.
sevgili annem ve babam öldüm diye üzülmeyin sakın!
öyle devam edin normal hayatınıza.
inançlarınızdan da taviz vermeyin sakın!
bana ulaşmayı falanda ümit etmeyin.
unutun gitsin, hayatınızın tadını çıkarın.
biliyorsunuz ben bu halimle cennete gidemem.
kardeşlerimi düşünün, onlar için mücadele edin.
onlara olumlu şeyler anlatın.
beni unutsunlar beni andıkları vakit:
abiniz delinin tekiydi dersiniz.
merak etmeyin onlar çabuk unuturlar.
sizin gibi olmazlar.
ama korkuyorum şimdi kötü örnek olmaktan.
halıyı kirlettiğim için özür dilerim anne.
bu evden hatta bu şehirden çıkın gidin.
ben hiç olmamış gibi davranın.
bütün resimlerimi yırtın.
bana ait ne varsa yakın gitsin.
çabucak gömün beni.
yapabilirseniz mezarıma da gelmeyin buna değmem.
ben kötü bir evladım.
size bir faydam mı dokundu?
ilerde size kol kanat gereceğimi mi düşündünüz?
aha ben işte yokum!
işte ben bu kadar kötü biriyim.
o yüzden unutun.
şimdi size neden intihar ettiğimi yazamam.
canım annem benimle beraber sevindin,
benimle beraber ulaşamadıklarım için ağladın.
Geride bıraktıktılarıma bakıyorum da, çok fazla göz yaşı, hep hayal kırıklıkları, yarım işler. Ben bu mektubu yazarken bile okunduğunda anlaşılamamaktan korkuyorum. Biliyorum ki ne annem ne babam ne de geride bıraktığım hayatta sahip olduğumu sandığım onca ahını aldığım nice kimseler... Tekrarlamaktan hoşlanmıyorum, ama biliyorum. Aram komşularla bozuk, bizim çöplüğün kokusundan dolayı, yokluğumu ilk fark eden bakkal rüstem olacak eminim, veresiye için özür dilerim... Sonra, komşular belediyeye şikayette bulunacak bir şüpheyle ceset bırakıp kaçtığımı zannederek, en olası ihtimal bu, bu tiple... Sonra Sen çöplüğü incelerken yatan naaşımın yanında bu kağıt muhteviyatını bulacaksın eline ilk aldığında herhalde aceleyle not almak için defterden dikkatsizce koparılmış önemsiz bir kağıt sanacaksın, belki delil poşetini bile çok göreceksin bu ufak anektoda. Sevgili kardeşim, önemsiz. Gerçekten, önemsiz ki önemli bir şeyler yazabilseydim bu kadar bıkkın bir şekilde son mektup, son söz, son an gibi hayatımın henüz bu uğraş yüzünden gelemeyen sonlarının intihar düsturuna uygun olarak kaydını yazmazdım. Sabrına tahammülümün son noktasındayım 5 liraya aldığım köpek öldürenin son kadehi, biraz kendini bilmez cesareti için. Paketimdeki son dal sigaram, biraz huzur için, dibinde kalmış mürekkebim ha gayret, sabra tahammülüm için, umudum uzun zaman önce bitti. Gerçek şu ki bir umut diye giriştiğim her iş, başlarken ki umudumu her defasında sömürdü, sermaye niyetine kullandığım her şey elbet elimdekini kendiyle tüketti, tanrım varsa bir sebep söyle yaşamam için, ya da bileğimi kesmeye bir cesaret ver ama nolur sadece bir sıfat gibi durma zihnimde. Uzatmayalım, son anım. Şarap, bitti. Sigara, bitti. Umut, çoktandır uğramadı, yaşama sebebim yok. Ve mürekkebin s.... * *
sayısız defa balkona, çatıya çıkıp aşağı baktım, hadi bu sefer rasim abla, bu sefer yap dedim.
veya arabaların hızlı geçtiği bir yolun kenarında durup öylece düşündüm.
ama en çok yaklaştığım, adını bilmiyorum, bir ilaç vardı, prospektüsünde fazla miktarda almanın öldürebileceğine dair birşeyler yazıyordu. aldım onu tam kafaya dikecekken kardeşim odaya girdi. yapmadım.
manyak mıyım neyim ben de ha. yaşa işte, ne ölüyon. *