1.sınıftayken derste konuşmayalım diye sınıf öğretmenimiz erkekli kızlı oturtuyordu sıralara.benim yanımda emre diye bi çocuk oturuyordu.gayet yakışıklı sevimli iyi aile çocuğuydu.içten içe hoşlanıyordum çocuktan.bir gün gene dersteyiz. Emre yavaşça bana yaklaşıp.ya hede hödö benim acayip çişim geldi.öğretmenden izin alsam gönderirmi beni dedi.bende evet gönderir git söyle dedim.gitti söyledi hocaya.ama hoca izin vermedi.geldi oturdu gene yanima.bir kaç dakika sonra gene yavaşca yaklaşti bana.altıma yapıcam dedi.bende güldüm.ben gülünce hoca yanimiza geldi.noldu dedi.bende emre altına yapıcakmış dedim.hocada dayanamadi gonderdi emreyi tuvalete.aradan 1 dakika bile geçmeden emre pantolonu ıslak ağlayarak sinifa geri geldi.yazik yetişememiş tuvalete.o günden sonra içimde emreye karşi en ufak bi şekilde hoşlantı kalmamışti.ee bi sidikli ile evlenemezdim değil mi?
bir keresinde yurt dışından bizim yaşlarımızda bir çocuk gelmişti. türkçeyi pek bilmiyordu ama bazı kelimeleri seçebiliyordu. bizimle derse katıldı. herkesin ilgi odağıydı. dersten sonra tenefüste, herkes çocuğun başına toplandı. çocuğa sürekli aynı soruyu sorup şok oluyorduk. kendisinden türkçe olarak 10'a kadar saymasını istiyorduk. çocuk da başlıyordu ''bir, iki ... on '' saymayı bitirince biz sanki çok zor bir şey yapmış gibi şaşıp kalıyorduk birbirimize bakıp gülüyorduk. biz onların dilini bilmediğimizden, onun bizim dilimizi ezberlemesini çok çok zor sanıyorduk. çocukluk işte şimdi o sorsun ben 1000'e kadar sayayım. *
hani sabah andımız okurken sıra olurduk ya, sıra olurken de aynı hizada olmak için ellerimizi önümüzdeki diğer ilkokullunun omuzlarına koyardık. işte ben omuzlarına ellerimi koyacağım kişi kız olmasın diye dua ederdim. çünkü çok utanırdım, ki hâlâ öyleyim.
dünya kupası maçları başlamış öğlen saati oynanıyordu okula zorla yolluyor babam yiyorsa gitme. efsane brezilya maçı var 4. dersten itibaren hocaya diyorum ben hastayım eve gönderin beni diyorum olum biliyorum maçı izleyecen git yerine diyor. çok ısrar ediyorum ama dedim ben o maçı izleyecem arkadaş sende bana izin vercen bu sinirlendi otur lan yerine diye bi bağırdı tüm sınıf altına etti amk bende tık yok öyle mi hocam son sözünüz bu mu dedim öyle lan manyak git otur dedi masasının yanında sınıfın dolabı var tebeşiri silgiyi kitalparı koydugu ben bu dolabın camına bi yumruk attım cam tuz buz benim el pert cebimden harçlığı çıkarttım pazartesi günü diye babam çok vermişti al dedim bu camın parası benim elim kesik ben gidiyom eve adam öylece kaldı bir şey diyemedi tüm sınıf bakıyor böyle ben aldım çantayı koşarak eve gittim annem gördü aaayyyy diye bağırdı ne oldu falan dedim dolaba doğru düştüm elim kesildi hemen evin ordaki dispansere gittik dikiş sardılar eli oturudm maçı izliyom nasıl keyifliyim yine ertesi okula gitmedim babamı çağırmışlar okula anlatmış hoca olayı babam eve geldi bi şey diyemedi adam .
herkes ilkokulda süt dökmüş bir kedi olduğu ,daha bir velet olduğu için anlatmaya değmiycek anılardıldır. ilkokulda sümüğü akan sıra arkadaşımdan banane.
bi kız vardı adı bende kalsın, bunun muhabbet kuşu mu ne varmış ölmüş.
sabah beridir ağlıyor tenefüslerde. aklına getirip getirip içleniyor mazlum.
sınıfın diğer kızları toplanmış başına, resmen ölü evi gibi ağlaşıyorlar.
dedim nooluyo? dedi kuşum öldü.
bir gülmüşüm arkadaş. abimler bana başka bi kuşu da öğretmişlerdi haliyle.
kuşun mu öldü diye güldüm durdum, kız bayılmıştı ağlarken üzüntüsünden.
lan sende kuş ne gezer diye güldüydüm ya la.
yazık. üzüldüm bak şimdi.
(bkz: yazılası başlıklar)
Başımın belası ismail diye birisi vardı. Acayip pis kokardı. Yani çingene bile belki ondan temizdir.
Birgün öğretmen aklına nerden gelmişse, başka adam yok gibi, "siz beraber oturun" dedi. Sokak bebesi yaşımda, "yıkan gel, kokuyorsun" diyorum ,herifin hiç umrunda değil.
Iki oldu, üç oldu, biz birbirimizle dalaşmaya başlayınca, öğretmen bizi ayırmak yerine, sınıfın en arka köşe sırasına gönderdi. Çocuk başladı bana küfür etmeye. "lan sus" diyorum, hala aynı devam ediyor. sıradan kalkarken beraber ellerimle sıranın altından tutup, arkaya doğru bi devirdim. Çaat kafası arka duvara vurunca karpuz gibi yarıldı. Öğretmen, bunu hanımına pansuman yaptırmaya götürdü. Herif bana da çöplük bekleme cezası verdi. Vay amk böyle bi gün olamaz.
bunun bi bebe var. piç geldi, öğretmenlerin yakalayıp çöpe attığı "bilyeleri alacam" diye. Çöplük duvarın dışında aşağı yukarı 1.5 metre falan düşükte. Çocuk inat amk. Zorla girecek oraya. Kolundan tuttum "giremezsin, baban yasakladı" diyorum ama dinlemiyor tabii.
"Ne oluyor? !." Diye bi ses geldi. Bi baktım, hassiktir ! babasının sesi; o korkuyla çocuğu bi bıraktım, rahmetli kemal sunal'ın, şener şen'i pencereden havuza attığı sahne gibi, bebe çöpün içine poffurt diye düştü amk.
Lan tamam düşüyorsun da, insan biraz dikkat eder. Kolunu incitmiş sipa. Babası bunu kucakladı fırladı gitti. Bende bokunu yemiş karga gibi bu işin içinden nasıl kurtulurum diye düşünüyorum.
Okuldan kaçmaya karar verdim. Tam avludan çıkacam, kapıya doğru gidiyorum. Bu kafası yarılan puşt yanında birini daha örgütlemiş bana bi saldırdılar, kaçtım duvardan atlayıp kaçarım diye. Birisi peşimden geliyor, öbürü de okulun etrafını dolammış ben duvara fırladım, karşımdaki karşımdam arkamdaki de arkamdan çıktı, ulan duvar yüksek geldi atlayamadım. Köye hayvanlara su verdikleri çeşmenin olduğu yerde birleştik. O hışımla ben önümdekini (gene kafası yarılanı), arkamdaki de beni duvardan düşürdü. Bebe duvarın öbür tarafına su havuzunun içine, bende aynı anda bu tarafına kuru yere düştüm. Sağ yanağımın üstüne düşünce, yüzüm soyulmuştu.
Velhasıl güzel kardeşlerim, hiç iyi bir ilkokul dönemim olmadı.
2.sınıftayız okumanın amhına koymuşuz çarpma falan dehşet akıyoruz.beslenme saati geldi.hoca adı nebahat ulan zaten ismi kabahat amk neyse süt içmeyeni dövüyordu gavur karı. bizim okula da köyden servisle gelen bir arkadaş vardı kamil lan çocuk şeker mi şeker ama süt sevmiyor amk şansa bak! bu sikik sorunlu nebahat süt içmiyo diye bizim kamili kulağından kaldırıp tahtaya vurmaz mı lan hayatımın ilk osuruluklu tırsışlarını orda yaşadım. Abandım süte 1 değil 2 içtim gerçi sikik nebo beni kaldıramazdı kamilin 2 katıydım ama insan tırsıyor işte. o gün bugündür beslenme saati diye bişey duyduğumda hafif bir osurukla beraber tebessüm oluşuyor. hayat işte tırsış gülümsemeye döndü ama osuruş değişmedi swh. not: şaka lan osurmuyom swh. ama yaşasın kamilin özgürce sütü içmemesi ve yaşasın dayak yiyerek ezilen kamil swh.
ilkokulun ikinci sınıfındayız. öğretmenimiz, ben onun yanına oturcam, o benim yanıma oturmasın kavgalarına bir son vermek için herkesi tahtaya kaldırdı ve kendi kafasına göre bir oturma düzeni belirledi. ben sema ve özlem üçümüz bir sırayı paylaşmaya başladık. ben ortada oturuyorum. her neyse, öğretmenimiz okuma parçalarını özenle ve gür sesle okuduğum için bana okuturdu. yine bana seslendi oğlum falanca yazıyı oku dedi. demesiyle türkçe kitabımı evde unuttuğumu anlamam bir oldu. çaktırmadan özlemin kitabından okumaya çalışınca kitabını eliyle kapadı, aynı hareketi sema da tekrarlayınca mal gibi ortada kaldım. öğretmenimiz bir süre sonra neden okumuyorsun oğlum deyince kitabımı evde unuttuğumu söyledim. yanıma geldi ve bana bir tokat attı. o günü o anı o dakikayı hayatım boyunca unutamıyorum. ilk kez öğretmenim beni dövmüştü, ilk kez ağlamıştım ve ilk kez bu kadar gururum kırılmıştı. eve gider gitmez okulu bırakacağımı söyledim, ve bir haftada gitmedim okula. ta ki öğretmenimiz bizim eve gelip beni ikna edene kadar. sema ile özlemle bir daha asla konuşmadım. ondan sonraki tüm eğitim hayatımda hiç azar işittiğimi hatırlamıyorum.
üç ya da dördüncü sınıf. tam hatırlamıyorum. sınıfta ufak tefek üflesen uçacak bir kız vardı. herkes kızla dalga geçerdi. tabi ben de, aklım ermiyor ne bileyim kötü bir şey olduğunu.
yine günlerden bir gün ben kızı almışım karşıma dalga geçip nihahaha sesleriyle gülüyorum. neyse efendim dersler bitti. okul çıkışı. o telaş o kalabalık herkes eve gitmenin verdiği sevinçle koşturuyor. ben de takmışım çantamı evin yolunu tutmuşum. derken nereden geldiğini anlamadığım bir güç çantama aşağı doğru bastırdı ve ben yerle bir oldum. aman allahım o da neydi?! herkes bana bakıyor kahkaha atıyordu. ben utancımdan kanayan dizimin acısını hissetmiyordum bile. toparlandım, ağlaya ağlaya utanç ve acı içinde kalktım. kim yapabilirdi bunu? tabi ki dalga geçtiğim kızın bizden iki yaş büyük ablası. bana yaklaştı ve bir daha kardeşimle dalga geçersen daha kötü yaparım seni dedi. kafa salladım tabi ben de ne diyeceğim ki.
işte o gün bugündür kimsenin dış görünüşüyle dalga geçmem.
fen öğretmenine 'kadınların yumurtaları kanla atılıyorsa erkeklerinki nasıl atılıyor?' diye sormuştum. başka bir şekilde atılıyor dedi ama nasıl olduğunu yıllar sonra öğrendim. nasıl dalga geçmişlerdi ama. zaten ilkokulda hiç arkadaşım da yoktu.
sınıfça pikniğe gittiğimizde top oynarken top bana gelince orda bi amcanın köpeği bana doğru koşturunca ben tabi tabana kuvvet yardırayım derken biraz ilerde çamur bi bölüm vardı farkında olmadan otarafa doğru koşmuşum bir de baktım yüzüm gözüm çamur yerdeyim. pikniği zehir etti o it.
ilkokul 4. sınıftaydım, öğle araları uzun olurdu, biz de 3 arkadaş o öğle arası bi arkadaşımızın evine gitmeye karar vermiştik.
fatma diye bir arkadaşımız vardı, pek sevmezdik, özellikle de ben hiç sevmezdim. o da geleceğim diye tutturmuş, peşimize takılmıştı. kimse gelmesini istemiyordu fakat ben ona açıkça kızmış gelmeyeceksin diye bağırmıştım. fatma da bu kadar laftan sonra peşimizi bırakmıştı ve biz 3 arkadaş yola devam ettik etmesine de bir de baktık az yukarıdan bir koç, üzerimize doğru koşarak geliyor. biz koşmaya başladık, iki arkadaşım okulun bahçesine koştu, ben de o panikle onlardan ayrılıp bakkala koştum. koç da onları bırakıp benim peşimden gelmez mi, ölecek gibi olmuştum neyse ki bakkalcı koçu durdurdu. biz de fatmadan özür dileyip hep beraber arkadaşımızın evine gittik.
henüz 12 yaşındayım.
Yer: Ankara'da bir ilkokul.
Tarih: eylül ayı ( yıl hesabı ile uğraşamam şimdi )
Sene başıydı. Öğretmen sınıf başkanı seçilmesi gerektiği konusunda sınıfa bir açıklama yaptı. berkceyhan1234 durur mu? Saniyesinde koydu adaylığını enayi... Onunla beraber bir kız daha adaylığını koydu. Belki burada bir parantez açmamız gerekecek, adaylığını koyan kız birinci sınıftan beri sınıf başkanlığı yapmakta olan öğretmenin kuzusu diye tabir edilen çalışkan ve başarılı öğrencilerden. Ben gibilerini oyuncak diye oynar anlayacağınız. Neyse... Başkan gizli oylamayla seçilecekti ve seçimlerin yapılmasına 3 ders vardı. Koskoca 3 ders. Düşünsenize ne propagandalar yapılır o 3 derste... Tabi bu berkceyhan1234 enayisinin kafasında saniyesinde ampuller yandı. Yanmaz olaydı... Berkceyhan1234, teneffüs zili çalar çalmaz 7 kişilik tayfasıyla çalışmalara başladı. Bir arkadaşı eline kağıt ve kalem alıp kendilerine oy verecekleri not etmeye başladı. Diğer altı kişi ise kantine indi. Birkaç paket çubuk kraker ve eti puf benzeri bir zımbırtı alındı. Sınıfa çıkıldı ve bu malzemeler sınıf ahalisine dağıtılmaya başlandı. Yine BerkCeyhan1234 cephesinden 2 kişi oy vermeyeceğini söyleyenleri tehdit ederek zorla listeye isimlerini yazdırdılar bu kimselere. Sonuç fevkaladenin de fevkindeydi. 20 kişilik sınıfta 17 kişinin oyu kazanılmıştı. Bu açık ara farkla başkanlık demekti. Berkceyhan1234 ve tayfası 1 saat evvelinden zafer kutlamalarına başlamıştı. Hatta ve hatta arkadaşlarından bazıları ona başkanım diye hitap etmeye başlamıştı. Fakat o da neydi? Seçime 15 dakika kala oylar gitgide düşmeye başlamıştı. Berkceyhan1234'ün kafasında 2 soru vardı. Neler oluyordu, ve bunun sorumlusu kimdi? 10 dakika kala berkceyhan1234'e oy veren seçmen sayısı 12'ye düşmüştü. Halbuki onlar kendilerine bir parti ismi dahi belirlemişti. "emekçi sınıf partisi"... Vaatleri arasında konuşanları tahtaya yazmamak vardı. Peki bu nasıl olurDu? Her şeye rağmen üstünlük halen daha onlardaydı. Büyük seçime artık 5 dakika kalmıştı. Yanlızca 5 dakika... Dakikalar geçmek bilmiyordu. 3,2,1... Ve, derken öğretmen sınıfa girdi... Çok sinirliydi... Yüzünden okunuyordu adeta... Herkes merakla öğretmenin konuşmasını bekliyordu.
" sınıfta bir grup varmış " diyerek konuşmaya başladı. "oy vermeyenleri zorlayıp oy verenlere kraker dağıtıyormuş" diyerek devam etti konuşmasına. "Bu grubun başındaki her kimse onu seçimden men ediyorum!' dedi sinirli bir ses tonuyla. Berkceyhan1234 tayfasının o an dünyası başına yıkıldı. iyi ama öğretmenin nasıl haberi olmuştu? Olmazdı, olamazdı... Ama olmuştu... Bizi ispiyonlayan o kimliği belirsiz şahsiyet her kimse halen daha kendisini en nadide sözcüklerimle anarım. Ve eğer kendisi şu anda bu yazıyı okuyorsa ona iki çift lafım var: "sakın ola karşıma çıkma. Seni dövmekten beter ederim..." bu da böyle bir anımdır...