japon balıgı. büyükten kucuge dogru büyüklükte sıralanıyolardı. büyük olan hep kucuklerınkınıde yıyıodu. bende dıgerlerı doymuyo dıye daha cok yem verıyodum. ertesı gun bakınca ters dönmus oluyolardı.
japon balığı. moda'da eskiden rıhtımda olan hayvanat bahçesi gibi bir yerden alıp gelmiştik babamla.küçük bir poşetin içerisinde iki japon balığı. siyah ve turuncu.
minik su kaplumbağasıdır. lisedeyim akşam üstü eve geldim, oturma odasının ortasında akvaryum içinde çevresine şaşkın şaşkın bakan bir kaplumbağa duruyor. yanına gidiyorum ama benden kaçıyor. koşuyorum anneme istemiyorum, götür başkasına ver, iade et, diye yalvarsam da alerjiye iyi geliyormuş hem de sinir stresi alırmış evde hayvan. atmadı vermedi de kimseye. neyse yemini vermeyi suyunu değiştirmeyi öğretmiş aldığı yerdeki adam. öğretti bana da. ben bakacam artık. kendisi buz gibi suya koyuyor ben hafif ılık olsun diye falan uğraşıyorum. çok kızıyorum hayvanı üşütüp öldürecek diye. çeşme suyu koyuyor ben gidip içme suyuyla değiştiriyorum ki minik de temiz sudan içsin. yemini ilacını veriyorum ama hayvan besleme konusunda yine de çok bilgim yok. kış geldi kış uykusuna yatar dediler okuldan, besleyenler varmış. ben de çok rahatsız etmiyorum. ses gürültü çıkaranı öldürecem nerdeyse uyanmasın diye. o kışı atlattık. artık odama girdiğimde ilk yaptığım şey kaplumbağama bakmak.
neyse yaz günü okulun son günleri eve geldim misafir de var içeride selam verdim odama geçtim. üstümü değiştirip kaplumbağama bakacam bugün ne yaptı yemini aldı mı suyu kirlenmiş mi falan diye. deniz kabukları koymuştuk içine akvaryumun. o da hep altına girer orda uyurdu ya da dinlenirdi. seviyordu kendi deniz kabuğunu. her seferinde hafifçe sallardım akvaryumu o da ayağını hareket ettirir, kendine çekerdi. yaşayıp yaşamadığını kontrol ederdim bir nevi. uyandırdığımı anlayınca da çıkardı kabuğun altından yemini verir, arada da konuşmaya çalışırdım. uyuyordu. hafifçe salladım yine, ayağını çekmedi bu sefer hatta kabuğun dışında kalmıştı gevşek duruyordu. daha sert ama yine de hafif sarstım. hareket yok. gözlerimin altının nemlendiğini hatırlıyorum. çok üzüldüğünüzde içinizden istemsiz gelen o haykırma isteğini hatırlıyorum. bir göz damlasının o kadar hızlı yanağımdan aşağı süzülebildiğine hala inanamıyorum. ve bir de çok ağladığımı hatırlıyorum.
kaplumbağamı gömdüm. ölü haline çok bakamadım sadece götürdüm ve kimsenin bilmeyeceği bir yere gömdüm. hayatımda o günden sonra söz verdim kendime bir daha hayvan beslemeyeceğime ve besletmeyeceğime. kendim için ve hayvanlar için.
bir arkadaşım vardı, adı hüseyin. aynı sınıfta okuyorduk. bir gün kantinden sosisli sandviç almıştım, onu paylaşmıştık. sonradan anladım ki bu hüseyin pkk sempatizanıymış. ilk beslediğim hayvan hüseyin dir.
ben 3, 4 yaşlarındayken köyde koyunlarımızdan biri ikiz doğurmuştu. Genelde ikiz doğuran koyunlar, yavrulardan birini sahiplenirken diğerini dışlar. bu sefer de öyle olmuş, anne koyun bir yavruyu emzirirken diğer yavruya üvey evlat muamelesi yapmış, koyunun sahiplenmediği o yavruyu beslemek te bana nasip olmuştu.
Babaannem hergün sağdığı inek sütünden bir kısmını ayırır, sonra da biberona doldurup bana verirdi. Ben ise sabah uyanır uyanmaz o biberonu kapıp doğruca kuzunun yanına gider, bir güzel karnını doyururdum.
O kuzucuk beni görür görmez nerede olursa olsun hoplaya zıplaya yanıma gelir, büyük bir iştahla biberondaki sütü içer, sonra da peşimden bir an olsun ayrılmazdı. Köyün içinde ben önde o arkada gezer dururduk.
Aylar böyle geçerken anne koyunun sahiplendiği diğer kuzu öldü. Bu sefer de vicdan azabından mıdır nedir artık, benim beslediğim kuzuyu sahiplenmeye başladı. Bu kuzu besleme macerası da böylelikle benim açımdan kötü, kuzum açısından da iyi bir sonla nihayete ermiş oldu.
Hikayenin devamında baya acıklı* şeyler de var ama oralara pek girmek istemiyorum*.
balık besledim ilk olarak. Fazla beslemiş olmalıyım ki, şişti şişti ve öldü.
Şerefsiz balık madem toksun neden yedin onları. Kaç gün vicdan azabı çektim senin yüzünden.
lan bizimkiler hayvan beslemeye izin vermezlerdi o yüzden 1-2 saatlik ilk ve son beslediğim hayvan su kaplumbağası olmuştu. sonra göndermişlerdi garibanı.