bir keresinde yolda gördüğüm bir trafik konisini çalıp eve götürmüştümi. bir keresinde de sarhoşken bir apartmanın önündeki ufak ördek heykelini çalmıştım. bir keresinde de bir teknoloji mağazasından harici harddisk çalmıştım.
ablamla birlikte ayda bir veya iki ayda bir küçük kardeşimin biriktirdiği paraları çalıyoruz bir de üstüne bunlar bizim paralarımızdı sen çalmışsın deyip üste çıkıyoruz. mesela küçük kardeşim sağolsun geçen hafta ablama 2 tane yeni ayakkabı aldık. bu arada sebebi de bir yerde çıraklık yapıyor iyi para alıyor bir de neyse şu korona bitsinde daha çok çalışsın köle :d.
kendi bahçesindeki eriği, portakalı, mandalinayı çalmak
cidden yaptım bunu. küçükken bahçemiz olduğundan utanırdım. ne bilim arkadaşlarımın hepsi apartmanda filan yaşıyordu, çok farklıydı apartman hayatı benim için. çünkü ben geniş bahçelerde, portakal ağaçlarının içinde büyümüş biriyim. nerden bilebilirdim ki apartmanda büyümenin çokta iyi birşey olmadığını. apartmandaki çocuklara hep imrenirdim, onlar böyle apartmana girerken zil çalarlar, aynı apartmanda arkadaşları olur öğle yemeğinden onunla dönerler. fakat bana bak, hasan abiler, fatma yengelerle büyüdüm lan ben. onlar evlerinin önündeki betonda tertemiz top oynarken ben topum aman havuza kaçacak, aman ağaçta kalacak, aman aşşağı kaçacak korkusuyla büyüdüm. onlar t-shirt lerine keçeli kalemle isimlerini yazarken ben muz ağacının öz suyu ile kan lekesi yapar zombiyim ben diye dolanırdım ortada. (muz ağacının içindeki sıvının lekesi kan lekesine çok benzer, ama kurumuş kan lekesine) neyse ben arkadaşlara hep derdim bizim ev şurda şurda, 3 kat 7. daire diye. bunlarda beni apartmanda kalıyor biliyorlar filan. ama bizim ev uzak ya bizim eve hiç gitmiyoruz. ama bunlar birgün bizim evi merak edip beni takip etmişler, sebebi belli, gelip süpriz yapcaklar bana. hem okula gelmediğim zaman gelip görebilecekler beni. (bizim zamanımızda olay öyleydi okula gelmeyen adamın evine gidilirdi, noldu lan denirdi) ulan ben bunların takip ettiğini anladım bir an, arkama döndüm, gördüm lan sizi dedim. sonra bunlar sırıtarak geldiler (4 kişiler) sizin ev buralarda mı dediler, ben bi an duraksadım, ulan etrafta evde yok aklıma yalanda gelmiyor, en son bi hamleyle, yok ya ben buraya erik çalmaya geldim. şurda şöyle şöyle güzel erikler var filan. ama evimiz burda değil. (apartmanda yaşıyorum lan ben havası oluşturuldu). baktım erik lafını duyunca bu itlerin ağzının suyu akmaya başladı, bizde filan dalcaz dediler. sonra düşündüm bizimkiler görür mü, yok görmez. nerden görecekler amk erik ağaçları orta maldanda amk. ev bile görünmez ordan. biz çıktık maldanları, vardık erik ağaçlarının olduğu yere dayandık yiyoruz. olum çok yemeyin karnınız şişer diyorumda dinletemiyorum itlere. bu böyle gitti, baharda erik kışın portakal filan çalmakla devam etti kendi bahçemizden. ta ki babam, bizi ağaçta görüp, "arkadaşların mı" diyesiye kadar. ulan onca yıllık karizmam çizildi tek kelimede. yanarım da ona yanarım.
9 yada 10 yaşındayken mahalle bakkalında leblebi tozu satılırdı, herzaman para bulamıyorduk tabi. sakız alma bahanesi ile içeri girdim, şansa bakkalın küçük oğlu içerdeydi kaşla göz arasında leblebi tozunu cebe indirdim içimde tuhaf bir heyecanla karışık sevinç. çıkardım cebimden, tam açıyorum paketi bir an duraksadım gerisin geriye dönüp hızlı adımlarla bakkala girdim leblebi tozunu 'şak!' diye tezgaha vurdum, çocukla göz göze geldik birşey söylemeden çıktım. bi hatırladığım bu var ne temiz adammışım anasını satim.
kuzenimin bisikleti vardır lastiğinin sibobunda hep de kapak olurdu. benimki her zaman kaybolurdu. onun kapağını çalmışlığım vardır birkaç kez. sonra helallik istedim ve aldım. *
3 şekerli sakız, 5 falım, bir avuç misket, 1 cheetos, 2 doritos (büyük boy), 2 piknik bisküvi, 4 balon ve o zamanın parasıyla 250.000 tl. en son burçak yürütürken yakalandım artık. hepsi de aynı bakkaldan. şu köşedeki. sokağın başındaki varya.
köpüklü, üfleyince baloncuk çıkan şey varya, içkili bi akşamda bi efes xtra daha almaya gittiğimzde abimlerle, çalmıştım ondan. sonra saatlerce gülmüştüm.
idda bayiinden bildiğin faber castell grip 0.5 çaldım. hem de mavi renkli. hatta şu an elimde. ne işi vardı lan onun orda sikik kurşun kalemlerin arasında. bence bana dua etmeli. kendimi kurtarıcı gibi hissediyorum. emin ellerdesin grip...
ilkokuldayken kantinden çikolata çalardım. bir gün 50 kişi önünde kantinci tarafından rezil edilene kadar devam etti bu olay. o gündür bugündür bırak hırsızlık yapmayı çikolata bile yemiyorum.