milli devlet güçlü iktidarın kurulduğu,popülist siyastin sona erdiği,terörün ve etnik temelli bölücülüğün başının ezildiği,hainlerin itibar görmediği,türküm diyenin faşist damgası yemediği,dangalakların her köşebaşını tutmadığı,şerefli ve onurlu insanların değer gördüğü ve türk milletinin yeniden kendine geldiği güçlü bir türkiyedir.
şiddetsiz, sokaklara tükürenlerin çöp atanların olmadığı, gelene geçene bön bön bakanların olmadığı, herkesin kitap okumayı sevdiği ve lüks olarak görmediği, dizilerin hiç izlenmediği, gece bile sokakta rahatça dolaşılabilen, kadın-erkek ayrımcılığının olmadığı, adaletin teoride kalmadığı, herkesin dinini de dinsizliği de özgürce yaşayabildiği, çocukların evlendirilmediği, çalıştırılmadığı, karın tokluğuna çalışanla çırağan sarayında düğün yapanların eşitlendiği, herkesin yüksek ve eşit bir standartta yaşadığı mutlu bir ülke düşlüyorum. ama sanırım bu saydıklarım bir masal için bile fazla ütopik.
çağdaşlaşma yolunda hızla ilerleyen atatürk ilke ve inkilaplarını harfiyen uygulayan, ekonomik ve siyasi anlamda iç politika da düzeni sağlamış, dış politika da ise sözü dinlenir duruma gelmiş türkiye.
insan haklarına maksimum saygı duyulan, özen gösterilen, aynı zamanda çok sağlam bir adalet sistemine sahip, faili meçhullerin darbelerin olmadığı, benzinin-elektriğin-telekomünikasyonun oldukça ucuz, ekonomisi güçlü, borcu olmayan, farklılıklara hoşgörüsü ve saygısı olan, kültürel mirasına gerçekten sahip çıkan bir ülke benim hayalimdeki türkiye.
kapitalizm, yönetim, devlet, hukuk, askeriye, polis gibi kavramların yok olduğu. insanların kendi kendilerini yönettiği, toplumlara ait vicdan mahkemeleri bulunan, herkesin kendisinin ve birlikte yaşadığı toplumun gönüllü polisi, hakimi veya askeri olduğu, herkesin özgürce dinini veya istediği yaşam tarzını yaşadığı (laiklik vb. politika kavramları olmayınca doğal olarak ne dinsizin teisti ne de teistin dinsizi ötekileştirmediği), tüm bunların sonucu ister istemez zaten oluşan kafası çalışan insanlar topluluğu, herkesin para için değil, sadece kendisi veya yakınları için, toplumu için fayda olması durumunda çalışması (ev, bağ bahçe, hayvanların bakımı, çeşitli araçların ve hammaddelerin üretilmesi) dolayısıyla insanın kendine ve sevdiklerine vakit ayırabildiği, saçma hukuk veya bm, nato falan kurallarını takmadığı için herhangi başka bir ülkenin boyunduruğu altına girmediği vs. vs. bir türkiye.
Atatürkçü, şeriatçı, militarist, antimilitarist, komünist, marksist falan önce boşverelim.
Öncelikle türkiye' deki demokrasi sistemi şudur. 2 adet kurt ve 1 kuzu yemekte ne yeneceğini oylar. Olması gereken ise tam teçhizatlı bir kuzu ile 2 kurdun yemekte ne yeneceğini oylamasıdır.
Bu sözün ardından, işte olsa güzel olur denilecek, hayallerdeki türkiye şudur belkide :
insanların birbirlerine saygılı olduğu, taraflar ve safların belli olduğu, rekabet ve mücadelenin işle sınırlı kaldığı, eleştirinin insana değil işe yönelik olduğu, paranın daha çok üniversiteye, daha çok iş alanlarına harcanıp sınavlarla üniversitelere yerleşme saçmalığının kaldırıldığı, hayvan sevgisinin olduğu, ırkçılığın olmadığı, dinin bireysel yaşandığı, namazın niyazın şov amaçlı yapılmadığı, çözümü olmadan ''sisteme'' şekil yapmak için, boş bir şekilde baş kaldırılmadığı, iş ahlakının olduğu bir türkiyedir. Bu dünyaya kesinlikle ait değildir.
doğum tarihinin, ismin ve soyisminin kimliklere doğru yazıldığı **, kimliklerde din ibaresinin bulunmadığı, kan grubu ibaresinin dolu ve doğru olduğunun zorunlu olduğu, temel eğitime başlama saatinin sabahın körü olmadığı, öğretimin doğru bilgilerle düzgün bir biçimde yapıldığı, eğitiminde esasın aklı kullanmaya yönelik olduğu, üniversitelerde konuşma özgürlüğünün olduğu, cüzdanlarda nüfus cüzdanı, ehliyet, öğrenci kimliği, ulaşım indirim kartı ******, lisans, kredi kartı, banka kartı, kan grubu kartı, vergi kimlik kartı ve bilmediğim başka resmi kartlar yerine tek bir kartın kullanıldığı, 15 dakika çalışıp 15 günlük arıza veren sıramatik, bilgisayar sistemleri vs. yerine doğru düzgün çalışan sistemlerin kullanıldığı, 2 kişilik işi 15 kişinin yaptığı onuda eksik ya da yanlış yaptığı resmi kurumların olmadığı, en önemli statünün vatandaşlık olduğu, inanç ve etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmadığı, siyasi parti sayısının bir elin parmakları kadar olduğu *, bilimin inanca göre şekil almadığı aksine inancın bilime göre şekil aldığı, vatandaşın en önemli hakkı olan oy verme hakkını etnik kimliğine, inancına göre değil mantıklı bir şekilde parti politikalarına göre kullanıp yeri geldiğinde yumruğunu masaya vurabildiği, eğitim, sağlık, gıda gibi temel ihtiyaç kapsamındaki sektörlerde verginin olmadığı, diğer sektörlerde ise vergilerin makul düzeylerde olup denetimin sıkı olduğu ve vergi kaçırmanın büyük bir suç sayılıp hem yasal hem toplumsal cezalara tabi olduğu, engelli vatandaşların özürlü sayılmadığı, tüm yapılarda engelli vatandaşların düşünülüp projelerin ona göre hazırlandığı, ihtiyaç sahiplerinin kapı kapı dolaştırılıp dilenci pozisyonuna düşürülmediği, asgari ücret denen bir illetin olmadığı, her türlü bursun yeterli olduğu, rüşvet ve yolsuzluğun çok büyük suç sayıldığı, görevini kanunlara göre yapan memurlara baskı yapılmadığı, zorunlu askerliğin olmadığı, refah düzeyinin yıllık gelire göre belirlenmediği, üniversitelerinin bağımsız olduğu, öğretim görevlilerinin de en az öğrenciler kadar mantıklı olduğu, anayasasının kısa ve net olduğu, kanunlarının açık ve net olup kişilere göre yorumlanamadığı, cezaevlerinin otel olmadığı ve buradaki insanların bilgi ve becerilerine göre düşük ücretle çalıştırılabildiği, çocuk ve engellilere karşı işlenen her türlü suçun yaptırımlarının sınırları zorlayacak derecede ağır olduğu, idamın olduğu, medyanın yayın organlarını kendi çıkarlarına göre kullanıp suç sayılan olaylara bulaşmadığı sürece müdahale edilemeyen gerçek bir 4. güç olduğu bir türkiye.