köyde arı sokunca babaannenin "sabun bu sabun" diyerek koyu yeşil bir sıvıyla eli kaplaması. ilginç bir şekilde acıdan ağlamam gerekirken sıvıyı incelemeye dalmam. Sordum öğrendim üç yaşındaymışım. Hatırladığıma inanmadılar ama mekanı tarif edince güven oyu aldım geldim.
soğuk bir kış günü, bir yerden bir başka yere doğru hareket eden küçük bir grup, önde mahşeri bir kalabalık, karmaşa, elinde telefon birine ulaşmaya çalışan bir kız,byerde yatan bir adam, altındaki deliğin hemen farkedildiği bir ayakkabı, telefonu elinden düşüren az önceki kız, olarak betimlenebilen görüntüdür. o günün öncesini hatırlayamıyorum. belleğimdeki en eski görüntü bu. sonrasını da hatırlamak istemiyorum. çünkü insanlığımdan utanıyorum. güpegündüz bir insan öldürüldü. sırf türk olmadığı için öldürüldü. öldürenin tek vasfıysa türk olmaktı. hâlâ olayın sorumluları dışarda. günah keçisi yaptıkları bir çocuk ve iki azmettirici hariç hepsi elini kolunu sallaya sallaya geziyor. ve hatta birçoğu üst düzey makamlarda bu ülkenin değerlerini tüketiyor. o babasına telefonla ulaşmaya çalışan ancak yerdeki ölü bedenine ulaşabilen kızı da yerde yatan adamın tabanı delik ayakkabısını da hiç ama hiç unutmayacak bu küçücük beynim.
yürümeye yeni alıştığım bi kış döneminde abimlerin zorla yaptığı kardan adama arkadan sinsice yaklaşarak yıkıp kaçmaya çalışmıştım. başta kimsenin hatırlayabileceğime inanamadığı bu olayda çevredeki her şeyi saydığımda -afedersiniz ama- ailem göt gibi kalmıştı. işin ilginç yanı bana bu olayı kimse anlatmamıştı.
5 yaşındayken gece komşu kızıyla (çok fena hoşlanıyordum) kar topu oynamamızdı, ertesi sabah da kardan adam yapıp gülmekten öldüğümüz gün. hayatımın en güzel günüydü lan.
annemim yıkadığı melamin bardağı kurusun diye sobanın yanına koymamı istemesi, benim bardağı sobanın üstüne koymam ve anne bu bardağın dibi renk renk olup köpürüyo demem. yaş muhtemelen 4. 25 sene önce vay amk.
Uyanıp bahçeye çıktığımda, beni gören babamın babaannesinin ay ay sabah gülü uyanmış demesi, benim de gururlanmam mutlu olmam, anneme göre yaşım iki ve ya üç müş. Kadın sonrasında hiç yok, ölmüş o ara. Rahmetli.
5 yaşındayken annem çok ağır hastaydı, sürekli hastaneye gidip gelirdik; hiç unutamıyorum ya. Anneannem, dedem herkes oradaydı. Annemi yataktan kaldırırlardı hastaneye götürürlerdi falan. Ayakları tutmuyordu, gözleri az görüyordu. Sonra bişeyler oldu sanki sihirli değnek değdi, annecim bir kaç yıl içinde tamamen toparladı. Aradan çok uzun yıllar geçti. Şimdi hala çalışıyor, geziyor, gülüyor; mutluyuz valla ailecek. Gece gece dram ya, hatırladım, üzüldüm, şükrettim..
marmara depreminden 1-2 ay öncesiydi . o zamanları fazla hatırlamam ama ablamla bana babam yeni bisiklet almıştı. ikimizin bisikleti de sarıydı. bmxler vardı ya hatırlayanlar bilir. babam ablama tek bir uyarı yapmıştı. '' kızım bayıra gitmek yok. evin önünde sür.'' diye. ablam dinlemeyip gitmiş. eve mahalleden çocuklar getirmiş ve balkona seslenmişler. ablamın t shirtü sarıydı ve üzerinde uzun kulaklı dişlek bir köpek olan çizgi film karakterinin baskısı vardı. hani şu ünlü bir fareli çizgi film var ya işte orada ki. o t shirt kana bulanmıştı. ablamın kaşı açılmıştı. bir de kolun tutuyordu ki zaten kırılmış. ablamın gözünde tek bir damla yaş yoktu. sonradan bana söylediğine göre çok korkmuş ondan gıkını çıkartamamış. işte en eski görüntü balkondan şahit olduğum bu durum. o evde de zaten başka görüntü yok . depremde yıkılmış. ondan sonraki en eski görüntü de deprem gecesi ve sabahı zaten. evde değilde köydeydik deprem olduğunda. gece serada yattığımızı hatırlıyorum çok kısa bir kesit. sabahta herkes Teşrik tekbiri getiriyordu bizim köydeki komşunun kapısının önünde. o değil de işin acıklı kısmı eğer köyde olmasaydık babamın dediğine göre yatağımın üstüne düşen gardrobun altında olacakmışım. yaşam çok ince bir çizgi gerçekten de.
4 yaşındaydım. (seneyi söylemeyelim yaş ortaya çıkar ) istanbul'dan babamın memuriyeti dolayısıyla gümüşhane'nin bir ilçesine şark hizmeti için taşınıyorduk. hatırladığım tek kare ise rahmetli amcamın (taksiciydi kendisi ) sarı taksisi ile evin önüne geldiği an. çok seneler sonra acaba gerçekten öyle bir şey oldu mu diye babama sordum evet dedi amcan taksisiyle gelmişti. hayatımın en eski karesi budur.
90 lı yılların başları olsa gerek. henüz 7-8 yaşlarında bir veledim. annemlerle girdiğimiz bayan giyim mağazasında kayboldum. nasıl korkuyorum nasıl telaşlıyım ama anlatamam. tek bir tanıdık sima yok onca kalabalığın içinde. tinerci mi olucam diye düşünmeye başladım ciddi ciddi. derken kabinleri tek tek kontrol etmek geldi minik ve bir o kadarda fırlama aklıma. birinci ikinci üçüncü kabin derken onu gördüm. minik kafamın yaklaşık 2 katı kadar o memelerden bahsediyorum.heyecandan takla atıyordum resmen.elim ayağıma dolandı dostlar. ve yemin ediyorum hanımefendiye şöyle dedim hiç unutmam.
+sizi izleyebilir miyim.?
unutursam kalbim kurusun...