önceden rüyada olduğumu anlayıp gidişatı ele geçirip isteyince uyanabiliyordum ama şimdi bilinçaltım gene benden üstün geldi, rüya sırasında kendimi çimdiklemek gibi işe yarıyan bazı yöntemlerim işe yaramıyor acısını çok iyi hissediyorum ve en kötüsü rüyalarımı hep ölerek bitiriyorum kalkınca bedenim acıyor ölüm şeklime göre nefesim kesiliyo anasınısatam ölecem bir sabah kalkarken en son şimşek çarpmıştı bembeyaz oldu etraf yatakta 1-2 dakika kamyon çarpmış gibi kalktım güçlükle nefes alıyor ve çocukken yaşatığım elektrik çarpmasına benzer bir acı çekiyordum, yarım saatte zor toparlandım.
post-apocalyptic bir dünyada gibiyim. terkedilmiş anap genel merkezi'ne gidiyorum bir kafileyle. (gerçi postapokaliptik bir dünya olmasına gerek yok anap'ın genel merkezinin terk edilmiş bir mekan olması için ama neyse)
binanın iki katlı bir girişi var ve girişin arkasında da gökdelen gibi bir bina yükselmekte (gerçek anap genel merkezinin aksine, benim rüyamda böyle bir yerdi en azından). binanın boyaları dökülmüş, bazı camlar kırılmış, çevresi otlarla dolmuş. terk edilmiş bir yer. binanın girişinin üst katına çıkıp bir süre dolaşıyoruz, henüz ana binaya girmiyoruz daha. girişin ilk katına inmeye karar veriliyor ama kafilenin indiği yer itfaiye direği gibi olduğundan ben ve iki kişi merdivenlerden inmeyi tercih ediyoruz. merdivenlerdeyken ne oluyorsa ben o iki kişiden de ayrılıyorum ve ana binaya giriyorum bir şekilde.
ana binanın koridorları aynı filmlerdeki gibi dağılmış, duvar kağıtları soyulmuş, her taraf tozlu falan. gayri ihtiyari bir odanın içine giriyorum. noir tarzda bir tuvalet burası. tuvalet, lavabo, dolap tam teçhizatlı ama araç gereçler hep eski. kaliteli, sıfır, ama eski. alman marka bir tıraş makinesi var mesela; prize takınca çalışıyor sadece. traş losyonları var, retro kutularda. bu tarihî ve garip tuvaletten çıkıp koridorun devamındaki bir odaya giriyorum. yine temiz, kaliteli ancak eski tarzda cibinlikli yataklar ve sade duvar kağıtları var.
odanın duvarlarındaki tablolarda nazi kongrelerinden fotoğraflar var. bir yandan da adolf hitler'in coşkulu konuşmaları yankılanıyor odada. odadan çıkmak için kapıya yöneliyorum ancak iki metrelik ve yüzü olmayan (slenderman gibi düşünün) bir nazi subayı beni engelliyor. boğmaya başlıyor beni, uzun bir kavgadan sonra galip çıkıp kaçmaya çalışıyorum odadan, acıyan boğazımı tutarak. odanın kapısı kayboluyor birden.
tam o sırada uyanıyorum, boğazımda müthiş bir acı, yatak odamın kapısı da (hiçbir zaman kapatmamama rağmen) kapalı. iyi altıma etmedim korkudan.
rüyada erasmus ögrenci degisim programı ile irana gitmek
bi kere erasmusun kapsamında iran filan yok bildiginiz üzere. ama tabi tüm saçmalıklar bununla sınırlı degil.
önce çok garip bi evdeyim. duvarlar rutübetli sarı boyalı filan.ev arkadaşım ortamı anlatıyo. sonra itfaiye diregiyle alt kata iniyorum. iran sokaklarını geziyorum. memleket hasretiyle yanıp tutuşup nasıl bir mantıksa solugu da starbucksta alıyorum.
bi tane white chocolota mocha alıyorum. güya onlar makineden verilmiyormuş öyle soguk halde ambalajlıymış. sadece iki tane kalmış.
yerime geçiyorum. kahvemi içerek ders çalışacakken bi çocukla göz göze geliyorum. begeniyorum laf atıyorum orda bitiyor neyse ki.
Bir keresinde eski sevgilimin benden nefret eden eski obez sevgilisinin manken gibi olup etek giydigi, benimse obez oldugum ve Las Vegas'daki kumarhanelere benzeyen bir yerde kavga ettigimizi gormustum. O kadar garip otesi ki uzerinden neredeyse uc ay gecti hala aklimda kalmis.
hemen hemen bütün rüyalarımdır. abartısız ve istisnasız... hatta ben bundan film yaparım diyorum. ileride ünlü bir film yazarı olursam şaşmayın gençler. etkisinden kurtulamadığım çok fazla rüya olmakla birlikte buraya gerçek yaşamla ilintili olanını yazmak istiyorum.
çok lüks bir sitedeyim binalar bembeyaz önü lebi derya deniz. sitenin altı kayalık. sitenin önünde geziniyorum, yürürken ince geçit gibi bir yoldan yürüyüp lüks cafelerin olduğu siteye ait olan bir bölüme geçiyorum filan. çok etkileniyorum keşke buradan ev alsak diyorum.
velhasılı kelam bu mu ilginç amk dediğinizi duyar gibiyim. bu yaz antalya'ya gittiğimde tekne gezisi için kaleiçine ulaştım. daha önce hiç gelmediğim bu yerde biraz geziniyim derken önü lebiderya deniz olan o siteyi ve yanındaki cafeli kısmı gördüm. bu nedir a dostlar? çok ilginçti lan...
sevdiğim adamın yanına ankaraya gitmiştim behzat ç. nin ilk tanıtım filmindeki gibi arabadan şarkı açıp çiftetelli oynuyorduk. uyandığımda kendimden tiksindim.
tanım : yazarların çok garip rüyalarıdır. Genelde uyuduktan sonra görürler.
Neyse efendim rüyayı bu sabah gördüm. Gerçekten çok ilginçti evdeydim tuvalette karanlıkta bekledikten sonra içeri girdim ama başım sanki sanki hayvan başı gibiydi at başı gibiydi. Rüya annem ile babamda bende bir gariplik sezmişlerdi. Sanki dinsel mesajı olan bir rüyaydı. Neyse tam rüya sırasında ezanın sesise uyandım cuma namazını kaçırmışım. Hem üzüldüm hemde gördüğüm rüyanın etkisiyle ne bilim tırstım biraz... Hayırlara çıksın...
an itibari ile gördüğüm rüyadır.
dışarıdayım. ibrahim kendirci bizim mahhalledeki kadınlara birşeyler soruyor. ablamda sağlık ocağı durağına yürüyemez uzak diyor. bende otobüs soruyor diyorum. sonrada ne kadar mütevazi falan diyorum. sonra geri dönüyor. bucada ev tutum diyor. bende içimden temizlikçi olarak bir kadın aradı demek diyorum. annem ben ve o dolmuştayız bu arada dolmuş paramızıda o veriyor. sonra çok sevdiğim ama artık sadece birbirimizi gördüğümüzde selamlaştığımız mervelerin damına çıkıyoruz. gülüyoruz yine çoçukluğumuzdaki gibi. mahalledeki diğer çoçukları çekiştiriyoruz. sarılıyorum ona. çünkü çok seviyorum. hava kararıyor. kapının önünde 2-3 gün önce yemek verdiğim ama bir daha gelmeyen kediyi görüyorum. koşup gidiyorum arkasından ama yetişemiyorum. sonra o kedinin büyüğü eve girmeye çalışıyor. ben bağırıyorum anne anne diye. ama kimse gelmiyor. evde bütün lambalar yanıyor ve kalabalık. ama kimse gelmiyor. sonra annanem gelip terlikle eziyor kediyi sanki böcekmiş gibi. ben içeriye giriyorum ve benim odamın kapısını kırıyorlar annem hapşuruyor. yeni mobilyalar falan var herkes orda. kapı kilitli kalmış anneme su içiriyorlar. astımı vardı onun yeni mobilyalardan tıkandı diye düşünüyorum. herkes ağlıyordu. sonra uyandım..... bu ne lan.
Lacivert bir duvar boyasi aldim. Hic bilmedigim bir odayi laciverte boyadim. Sonra "ay oda cok bogucu oldu, rengi biraz acayim." dedim kendime. Gittim boyanin icine varligindan emin olmadigim renk acici maddeler koyup mavi renk elde ettim. Sonra duvarlari maviye boyadim, maviyi cok severdim...
bilinç altının ne kadar başarılı bir gerilim yazarı olduğunu kanıtlar.
hastaneden 3 yaşında dazlak kafalı bir kız çocuğu hastanız vardır. çok ilgilenmişsinizdir. adı elifnaz. rüyanızda alakasız bir mekanda bağdaş kurmuş oturmakta olduğunu görürsünüz. yanına gidip burda napıyorsun elifnaz diyecekken yüzü seğirip değişmeye başlar. meğer cinmiş. aklınız bi tarafınızdan çıkıverir rüya esnasında.
rüyamda edebiyatçıyla cs oynuyorduk. ben terörist o c.terörist. neyse vuruştuk falan ama acayip birşeydi. eh be kadın 84'ü 85 yapma sen sonra böyle acayip acayip rüyalar.
not: önce ben onu vurdum olm.
6.sınıfta gördüğüm rüyadır.
okuldan çıkmışız. o sıralar takıldığım arkadaşım duygu ve kendini bizden daha büyük gören rapçı kız bensuyla dolaşırken fenci hadi ben sizi eve bırakayım dedi. bizde bindik arabaya (yoldan giderken arkadaşlarımın babalarını görme faslını geçiyorum ne alaka lan)
ilk önce duyguların evine gittik. hava nedense birden karardı. fenci ortalıktan kaybolmuştu. bende korkudan ağlamaya başladım. rapçı kız bensuda üstünde siyah, canavar baskılı uzun tişörtüyle, el hareketleri yaparak şarkı söylüyordu. derken içeriye bir çoçuk tabancayla girdi. evin penceresini açtı. ve karşıda ağrı dağına benzeyen üstünde erimeyen karı olan bir dağ vardı. * çoçuk tabancayı sıktı ve kurşun karlı dağın zirvesine doğru adeta zoomlanmış gibi küçülmeden gitti. daha sonra bensuda ortalıklardan kaybolmuştu. yerler sanki yıkanmış gibi siyahtı. saat sabahn 5 iydi. bende yalnız başıma annemler şimdi beni çok merak etmiştir diyerek eve döndüm. eve girdiğimde abam *televizyon izleyip bir yandan da darı *yiyiyordu. dışarıdan sesler gelmeye başladı. sokaktakiler beşiktaş formalarıyla fenerbahçe beşiktaş macını kutluyorlardı. daha sonra annemler arabayla geldiler. nerden geldiniz diye soruğumda. babanın teyzesine çiğliye gittik demişti. sonra uyanmışım.
merdiven altında karşılaştığım 62'den tavşanların birden ayaklarına takılan gözlerimin, tavşanların ayakların ters olduğunu idrak ettikten sonra hızla kaçmaya başlamamla hayatıma giren ilginç rüyadır.
hızla koşarken üzerinden atlamak zorunda olduğum geniş çukura düşüp yere çakılana kadar arayabileceğim birilerini bulmak adına sarıldığım cep telefonumdan da güner ümit'le turnike programını aramam da cabası. tabi güner ümit beni kurtaramadı fakat ölmeden önce kutulardaki yıldızları bularak ardımda küçük çaplı bir miras bırakmama yardımcı oldu.
sonra çakıldım.
ve öldüm.
kollarında cennetti gördüm.
senden sonra söndüm.
yakan yok..!