6.sınıfta gördüğüm rüyadır.
okuldan çıkmışız. o sıralar takıldığım arkadaşım duygu ve kendini bizden daha büyük gören rapçı kız bensuyla dolaşırken fenci hadi ben sizi eve bırakayım dedi. bizde bindik arabaya (yoldan giderken arkadaşlarımın babalarını görme faslını geçiyorum ne alaka lan)
ilk önce duyguların evine gittik. hava nedense birden karardı. fenci ortalıktan kaybolmuştu. bende korkudan ağlamaya başladım. rapçı kız bensuda üstünde siyah, canavar baskılı uzun tişörtüyle, el hareketleri yaparak şarkı söylüyordu. derken içeriye bir çoçuk tabancayla girdi. evin penceresini açtı. ve karşıda ağrı dağına benzeyen üstünde erimeyen karı olan bir dağ vardı. * çoçuk tabancayı sıktı ve kurşun karlı dağın zirvesine doğru adeta zoomlanmış gibi küçülmeden gitti. daha sonra bensuda ortalıklardan kaybolmuştu. yerler sanki yıkanmış gibi siyahtı. saat sabahn 5 iydi. bende yalnız başıma annemler şimdi beni çok merak etmiştir diyerek eve döndüm. eve girdiğimde abam *televizyon izleyip bir yandan da darı *yiyiyordu. dışarıdan sesler gelmeye başladı. sokaktakiler beşiktaş formalarıyla fenerbahçe beşiktaş macını kutluyorlardı. daha sonra annemler arabayla geldiler. nerden geldiniz diye soruğumda. babanın teyzesine çiğliye gittik demişti. sonra uyanmışım.
Lacivert bir duvar boyasi aldim. Hic bilmedigim bir odayi laciverte boyadim. Sonra "ay oda cok bogucu oldu, rengi biraz acayim." dedim kendime. Gittim boyanin icine varligindan emin olmadigim renk acici maddeler koyup mavi renk elde ettim. Sonra duvarlari maviye boyadim, maviyi cok severdim...
post-apocalyptic bir dünyada gibiyim. terkedilmiş anap genel merkezi'ne gidiyorum bir kafileyle. (gerçi postapokaliptik bir dünya olmasına gerek yok anap'ın genel merkezinin terk edilmiş bir mekan olması için ama neyse)
binanın iki katlı bir girişi var ve girişin arkasında da gökdelen gibi bir bina yükselmekte (gerçek anap genel merkezinin aksine, benim rüyamda böyle bir yerdi en azından). binanın boyaları dökülmüş, bazı camlar kırılmış, çevresi otlarla dolmuş. terk edilmiş bir yer. binanın girişinin üst katına çıkıp bir süre dolaşıyoruz, henüz ana binaya girmiyoruz daha. girişin ilk katına inmeye karar veriliyor ama kafilenin indiği yer itfaiye direği gibi olduğundan ben ve iki kişi merdivenlerden inmeyi tercih ediyoruz. merdivenlerdeyken ne oluyorsa ben o iki kişiden de ayrılıyorum ve ana binaya giriyorum bir şekilde.
ana binanın koridorları aynı filmlerdeki gibi dağılmış, duvar kağıtları soyulmuş, her taraf tozlu falan. gayri ihtiyari bir odanın içine giriyorum. noir tarzda bir tuvalet burası. tuvalet, lavabo, dolap tam teçhizatlı ama araç gereçler hep eski. kaliteli, sıfır, ama eski. alman marka bir tıraş makinesi var mesela; prize takınca çalışıyor sadece. traş losyonları var, retro kutularda. bu tarihî ve garip tuvaletten çıkıp koridorun devamındaki bir odaya giriyorum. yine temiz, kaliteli ancak eski tarzda cibinlikli yataklar ve sade duvar kağıtları var.
odanın duvarlarındaki tablolarda nazi kongrelerinden fotoğraflar var. bir yandan da adolf hitler'in coşkulu konuşmaları yankılanıyor odada. odadan çıkmak için kapıya yöneliyorum ancak iki metrelik ve yüzü olmayan (slenderman gibi düşünün) bir nazi subayı beni engelliyor. boğmaya başlıyor beni, uzun bir kavgadan sonra galip çıkıp kaçmaya çalışıyorum odadan, acıyan boğazımı tutarak. odanın kapısı kayboluyor birden.
tam o sırada uyanıyorum, boğazımda müthiş bir acı, yatak odamın kapısı da (hiçbir zaman kapatmamama rağmen) kapalı. iyi altıma etmedim korkudan.
merdiven altında karşılaştığım 62'den tavşanların birden ayaklarına takılan gözlerimin, tavşanların ayakların ters olduğunu idrak ettikten sonra hızla kaçmaya başlamamla hayatıma giren ilginç rüyadır.
hızla koşarken üzerinden atlamak zorunda olduğum geniş çukura düşüp yere çakılana kadar arayabileceğim birilerini bulmak adına sarıldığım cep telefonumdan da güner ümit'le turnike programını aramam da cabası. tabi güner ümit beni kurtaramadı fakat ölmeden önce kutulardaki yıldızları bularak ardımda küçük çaplı bir miras bırakmama yardımcı oldu.
sonra çakıldım.
ve öldüm.
kollarında cennetti gördüm.
senden sonra söndüm.
yakan yok..!
önceden rüyada olduğumu anlayıp gidişatı ele geçirip isteyince uyanabiliyordum ama şimdi bilinçaltım gene benden üstün geldi, rüya sırasında kendimi çimdiklemek gibi işe yarıyan bazı yöntemlerim işe yaramıyor acısını çok iyi hissediyorum ve en kötüsü rüyalarımı hep ölerek bitiriyorum kalkınca bedenim acıyor ölüm şeklime göre nefesim kesiliyo anasınısatam ölecem bir sabah kalkarken en son şimşek çarpmıştı bembeyaz oldu etraf yatakta 1-2 dakika kamyon çarpmış gibi kalktım güçlükle nefes alıyor ve çocukken yaşatığım elektrik çarpmasına benzer bir acı çekiyordum, yarım saatte zor toparlandım.