kendimi savunmaya üşenmek. çok garip bir huy.
mesela; bir olay oluyor. haklı taraf benim, biraz açıklamaya kalksam karşı tarafta "özür dilerim, yanlış anlamışım." diyecek biliyorum. ama yok, susuyorum. karşımdaki insan dır dır konuşurken, ben sadece dinliyorum. ben, cevap vermeyince o, daha da sinir oluyor... acayip zevkli oluyor...
aç ve/veya uykusuzsam yanımdaki insan canım dese canın çıksın anlayıp boğmaya yelteniyorum. öyle huysuz öyle uyuz bir adam oluyorum. iki ihtiyaçtan biri mutlaka giderilmiş olmalı sözlükçüm. **
t shirtlerin yakaları, dikişlerinin birleşim noktalarıyla böyle pıt pıt oynamayı çok seviyorum ve bu özellik birinde varsa benle konuşsun çok mutsuzum, sınavlarda falan çok dikkat çekiyor.*
mesela bisküvi yiyeceğim tabaktan. elime önce bir bisküvi geldiyese ve akabinde daha güzel bi tanesini gördüysem, "lan acaba hangisi tamamen beni yansıtıyo.. bunun şekli daha bi lesterpolfus gibi. bunu yemeliyim ki hayatım boyunca mutlu olayım. ama ya diğerinde de çok güzel fırsatlar varsa?.."
evet efendim ben hepten manyağım. doktora gidersem deli raporu vermesinden biraz korkuyorum. gitmiyorum.
deli olduğumu düşünenler var. ama deli değilim. sadece normalden farklı davranıyorum. belki benim normalim bu niye onlar kabul etmiyor. her gün arayıp doktor bekliyor diyorlar. s*kecem doktoruda onlarıda.
bir hayalimi tam olarak gözümde canlandırabiliyorsam, o hayalin kesinlikle olmayacağına inanırım. bu nedenle, gerçekleşmesini istediğim konularda hayal kurmamaya çalışırım. gözümün önüne gelse bile, hemen başka bir şey düşünüp, aklımdan uzaklaştırmaya çalışırım. bir nevi kandırmaya çalışırım yani, olsun diye.
aynı koltukta yarım saatten fazla oturamamak. on beş, yirmi dakika oturduktan sonra evde turlama ihtiyacı duymak. eğer bulunulan yer kafe gibi oturmam gereken bir yer değilse mesela arkadaşın eviyse mümkün olan maksimum zamanı ayakta geçirmek, insanların inatla sizi oturtmaya çalışması ama ayakta rahat hissetmek. bu huyun özellikle uzun otobüs, gemi, uçak vb yolculuklarında tam bir işkenceye dönüşmesi.
düğmeye basma tutkunluğu. özellikle "basma" denilen düğmelere basıp n'olacağını görme hastalığı var bende. mesela dolmuşçuların kapı açma düğmesine basmak istiyorum en çok. o parmak ucuyla dokunuş, "çısss" sesiyle kapının açılması, sonra tekrar kapanması... ben de yapmak istiyorum ben de!!!
bacaklarımı birbirine dolayarak oturuyorum ama çok rahat be arkadaş zayıf olsan sana da rahat gelirdi hem!.ayrıca birşeyler düşündüğümde mutlaka ayak parmaklarımı kımıldatıyorum.