Akıl hastası olduğumdan mütevellit her huyum garip. Gece uyumadan önce 50 adet saldırıya uğrama senaryosu yazıyorum. Hayatta kalabilmek için planlar yapıyorum. içtiğim ağır ilaçlara rağmen saatlerce sağa sola bakarak düşünüyorum.
Normal, çok normal bir andayken kötü bir olay olabileceğini varsayarak çözüm yolları aramak veya sonucu düşünmek, Gittiğim herhangi kapalı bir yerde; arka, gizli, çıkış kapısı olup olmadığını ve varsa da ne kadar uzaklıkta olduğumu merak etmenin de aralarında bulunduğu saçma huylardır.
-Kafama enseme dokunulmasını hiç sevmem
-Kendi isim olduğu halde tam saatlerde çıkmaya çalışırım
-yanımda/arabada mutlaka yedek hiç açılmamış çorap bulundururum, düşman ayağa bakarmış
-iki günlük yemek yemem, o gün yaptığımı o gün bitirmeye çalışırım, kalırsa köpeklerime veririm
Temizlik takıntımdan kaynaklanan her şeyi koklama huyum hele ki güzel kokan bir şey varsa manyak gibi saatlerce koklarım sürekli güzel kokulu kolanya filan sıkarım bulunduğum ortamdaki insanların ellerine, büyük boy el kremiyle filan geziyordum bi dönem güzel koku fetişim var galiba.
nerdeyse hep çorap giymek. uyurken bile. yoksa rahat uyuyamam.
tırnaklarımı uzatmak. kendimi güvende hissediyorum nedense.
kitap okumayı çok severim ama kitap severlerin genelinin yaptığı; kitabın sayfalarını kıvırmamak, birine kitabımı verirken ecel terleri falan dökmem. hatta geri de istemem.. sonuçta okudum o kitabı.
üzgünken, canım sıkkınken resim yaparım. mutluyken resim yaptığımı hiç hatırlamam.
günde 100 kez aynaya bakarım.
fotoğraf çekilmekten hoşlanmam ama video çekmeye bayılırım.
odaya yayılan meyve kokusuna bayılırım. oje kokusuna bayıldığım gibi..
ayak baş parmağımı yanındaki parmağın üstüne koymak. özellikle uyurken.
gün içinde mutlaka müzik dinlemek. ne kadar çok, o kadar iyi.
yaz kış demeden uyurken üzerime yorgan vs. atmak.
kapıların kapalı olduğundan emin olmak istemek.
bir şeyi yapmadan önce-markete gitmek bile olabilir-olabilecek her senaryoyu düşünmek. yoksa bir şey yapamam.
acele etmekten nefret ederim. bu yüzden yemek yiyemem, midem bulanır vs.
çizmelere zaafım var.
bir eşyaya bağlanmak istiyorum. manevi değeri olur derler ya.
ama hiçbir şeye bağlanamıyorum.
film izlerken yemek için yiyecek bir şeyler hazırlamak ama yiyecekler bitene kadar filmi izleyememek, odaklanamamak ve bunu hep yapmak.
Balıklarımla sohbet ediyorum. ilerlettim muhabbeti bu ara fikirlerini filan da sormaya başladım.
Bir de bebeklerim, kuzularım, aşklarım derken şuan hayvanlarım benim diye sevmeye başladım.
Yolda yürürken "normal davran normal davran" diye sürekli kendime telkinde bulunuyorum bu arada bi gülme geliyor ve gülmemek için yanaklarımı ısırıyorum kimse görüp deli sanmasın diye de yere bakarak yürüyorum.
inanması zor totemlerim ve batıllarım vardır. Yeni bir kıyafet aldım ve giydim örn: takım , o gün kötü bişeyle karşılaşırsam en az 2 ay giyemem onu bir daha, veya bir sokaktan geçerken kötü bir telefon konuşması yaptım diyelim , daha geçmem kolay kolay o sokaktan gibi, hayatı zehrederim yani kendime.
Evden çıkarken ocagi bir kaç kere kontrol ederdim. Daha sonra bu da yetmedi. Çünkü dışarda aklıma takıldı. Artık üstünü tamamen boş bırakıyorum. Kalabalıktan hoşlanmam. Yuksek sesten rahatsız olurum. Telefonum hep sessizdedir. Aniden çalarsa kalbim sıkışıyor. Mesafeyi severim. Yüzüme dokunulmasindan , el şakasindan hoşlanmam.
bitmemiş inşaattan kuma atlamaya çalışırım.
zil gördümü dayanamam basar kaçarım.
durup dururken heeeeeeeeeeyt var mı ulan bana yan bakan diye bağırırım.
paramı yere düşürür daha sonra bu para sizden düştü diyerek kız tavlamaya çalışırım, kafa zehir amk.
başkasının evinde duş alamam.
bana birisi sorulduğunda, mutlaka belediyeye gitti derim, espriyi anlamalarını beklerim ama anlamazlar. siktim öldü belediye gömdü derim. sonra baya gülerler mallar.
mesela bisküviyi burdan açınız denen yerden açmam, parçalayarak açarım, çünkü ben asi ruhlu biriyim.