sözlük yazarlarının favori şehirleri

entry525 galeri5
    30.
  1. 31.
  2. 32.
  3. 33.
  4. istanbul istanbul olalı sevmişimdir.
    1 ...
  5. 35.
  6. ankara'dır.

    "bir insanın en sevdiği şehir nasıl ankara olur?" dediğinizi görüyorum ve arttırıyorum, bence de olmaz.

    ama şehirler yalandır bir yerde. senin sevdiklerin, senin hatıraların, senin evin, senin varlığın, senin çocukluğun neredeyse, sen farkında ol ya da olma en sevdiğin şehir orasıdır aslında.

    şuan o sevdiğiniz şehirlerin içini boşaltın, sevecek ne kalır ki geriye?

    ankara gridir, ankara belki sıkıcıdır, ama ankara gerçekten çok sıcaktır, bakınca. konuşurken gözlerimizi kaçıracağımız süper manzaralarımız, denizimiz, altında fotoğraf çektirecek köprülerimiz, cami manzaramız falan olmadığından, konuşurken hep birbirimizin yüzüne, gözlerimizin ta içine bakarız. bizim işimiz hep insanladır.

    ruhsuz, çok gri derler benim şehrime. insanları sıkılgan, yüzleri solgun. öyledir de belki, ama o insanlardaki yaşanmışlıktır bir yerde ankara'ya asıl ruhu veren, ruhsuzluktan ziyade.

    ben ankara'da yaşadığım seneler boyunca hiç çılgınlar gibi eğlenmedim. kulüplere falan gitmedim, ardından çorbacıda takılmadık. en fazla kampusun oralarda kavurmalı pilav yiyip ardından bira içer müzik dinlerdik. buydu bizim eğlencemiz. gece hayatının ne olduğunu yazın görürdük daha çok.

    her köşesinde yaşanmışlık -daha doğrusu o istanbul için bahsedilen entel, hisli, uu beybi yaşanmışlık- belki yoktu benim şehrimde. sokaklarda birbirine küfür edip çılgınlar gibi kavga eden sevgililer, köşede onlara inat yapar gibi öpüşen çiftler, bir yanda onları sevgiyle ve imrenişle izleyip gülümseyen insalar yoktur belki. mutlaka vardır da, ben istanbul'da gördüğüm kadar görmedim onlardan. ama benim şehrimde insanların çok ciddi sorunları olurdu içsel olarak, bu yüzlerine yansıdığında da şehrime sıkıcı derdiniz siz. asıl yaşanmışlık bizim yüzlerimizdeydi ve ankarayı sizin için katlanılmaz, bizim için de güzel yapan şey tam olarak buydu.

    son 3 yıldır ayrıyım ankara'dan. istanbul'un karmaşasındayım.

    bütün arkadaşlarım oradayken, en sevdiğim insan olan babam oradayken, annem yemeklerini ankara'da yaparken, yeğenim dertlerini bana değil de aslı isimli arkadaşına anlatırken, ablam onunla ne yapacağını düşünürken ben onların yanında değilim.

    istanbul'da yalnız yaşıyorum. okula gitmiyorum, koltuğumun üzerinde evlendirme programlarına prim veriyorum. evden sadece çarşıya ev alışverişine çıkıyorum. arada bir alışveriş merkezine falan gidince afallıyorum. garipsiyorum. taksim'e zorunlu olmadığım sürece çıkmıyorum. çarpıntım azıyor. bu şehir, bu şehrin insanları beni hasta ediyor. o kalabalıkta, insanlar üzerime üzerime yürürken, eğer yalnızsam artık onlara omuz falan atmaya çalışıyorum ki biri dönsün bir şey desin, kavga edeyim. döversem allah bereket versin, dayak yersem de hiç değilse rehavetimi almış olurlar. böyle şeyler düşünüyorum.

    ankara'nın düzenine bu kadar alışmışken bu istanbul karmaşası hakikaten de yutuyor beni, nefes alamıyorum. yanımda kimseyi istemediğim zamanlar oluyor. tamamen yalnız olmak istiyorum bu şehirde, çünkü her zerresinin bana zarar verdiğini hissetmek bir kenara, net olarak görebiliyorum.

    en çok ankara'yı seviyorum, çünkü benim evim orası. çünkü babam orada yaşıyor, çünkü benim çocukluğumun, gençliğimin izleri ankara'nın sokaklarında. istanbul'un ikiyüzlülüğünde değil.
    2 ...
  7. 36.
  8. 37.
  9. (bkz: mekke)
    (bkz: medine)
    (bkz: kudüs)
    (bkz: paris)
    (bkz: roma)
    (bkz: londra)
    (bkz: new york)
    (bkz: moskova)
    (bkz: st.petersburg)
    (bkz: madrid)
    (bkz: los angeles)
    (bkz: toronto)
    (bkz: belgrad)
    2 ...
  10. 38.
  11. 39.
  12. ülkenin hemen hemen tüm şehirlerini gezmiş birisi olarak izmir.
    bir incede sinop.
    1 ...
  13. 40.
  14. melbourne
    seattle
    new york
    tokyo
    istanbul
    trabzon
    1 ...
  15. 42.
  16. 43.
  17. 44.
  18. 45.
  19. (bkz: stockholm)

    gitmek, gezmek, görmek, yaşamak istediğimdir.
    2 ...
  20. 46.
  21. 47.
  22. 48.
  23. 49.
  24. 50.
  25. istanbul, bakü, prag, tallin ve izmirdir.

    kassel de güzel bir şehirdi orda büyümek güzel.belki ondan yaşanılası gibi geliyor bana.
    0 ...
  26. 51.
  27. 52.
  28. (bkz: cape town) neden mi ?

    avrupada 100 dolar verdiğiniz malı aynı kalitede 25 dolara bulabileceğiniz cennet mekan. dünyanın en güzel doğal manzaralı kentlerinden biri. diğer bir adı "mother city" ister havadan ister karadan ister denizden gelinsin bu şehirde göze ilk çarpacak ve büyüleyecek ilk şey masa dağı'dır. 1086 metre yüksekliğe sahip bu dap şehrin simgesi haline gelmiştir. fish and chips yenilesi, ümit burnuna çıkılası, waterfrontta gezilesi harika şehir.

    uçağımız cape town’a inmek üzereyken “cennet burası olmalı” dedim. tarifi olmayan güzellikte bir kumsal, masa dağı’nın görkemli manzarasının eşliğinde uzanıyor. 2 saat sonra kendimi aynı manzaraya, bu sefer masa dağı’nın üstünden bakıyor buldum. 1086 m yükseklikteki bu dağa teleferik ile çıkmak mümkün. masa dağı adını, masa gibi dümdüz olmasından alıyor. tepede “şeytan tepesi” ve “aslan başı” denen iki ayrı spot bulunmakta. gün batarken bulutlar, sanki masallardaki gibi bir yumuşaklıkla tam üstümüzden, dağın kıvrımları arasından süzülüp gidiyor. elinizi uzatsanız siz de o buluta bineceğinizi hissediyorsunuz birden. dağın tepesi, aynı zamanda bir ulusal park. etrafta babunlar ve yılanlar kendi sakin yaşamlarına devam ediyorlar. burası sanki ayrı bir gezegen, herkes çok mutlu ve çok dost.

    cape town’un bir kısmı çok zengin. öyle evler var ki, insana kendini beverly hills’de hissettiriyor. herbiri inanılmaz güvenlik önlemleri ile donatılmış malikaneler. bunların biraz ilerisinde ise varoş kesim var. sadece zencilerin olduğu bu kesimde ise fakirlik hat safhada. her ne kadar apartheid (1948-1994 yılları arasında hüküm sürmüş olan ırkçılık) nelson mandela ile kalkmış gözükse de, dolaştığınız her yerde bu ayrımın varlığı iliklerinize kadar işliyor.

    cape town’da mutlaka “victoria & alfred waterfront”a gitmenizi tavsiye ederim. burası liman bölgesi. ama asil bir victorian hava taşıyor. açık havada yer alan amfi tiyatroda yerel halkın yaptığı kabile danslarına tanık olmamanız mümkün değil. öyle alıp götürüyor ki, ritme ayak uydurup, siz de dans etmeye başlıyorsunuz. özellikle tavsiye edeceğim mekan ise hem sıcak servisi hem de kaliteli canlı müziği ile “quay four”. burada para konusunu da çok sorun etmeyeceksiniz. çünkü herşey inanılmayacak makul fiyatlarda karşınıza çıkacak. (en pahalı içkiler dahi 3 usd civarında)

    yine merkezde yer alan akvaryum, çok çeşitli hayvanları ile ziyaretçilere bir görsel şölen sunuyor. derin su hayvanlarından, penguenlere, foklara kadar her hayvan var. akvaryumun karşısında “art crafts center” diye lokal bir hediyelik eşya dükkanı bulunmakta. burada da yörenin orijinal eşyalarına göz atma fırsatı bulabilirsiniz.

    güney afrika’nın en güneyi, ümit burnu..... uzunca bir yolu otobüsle aldıktan sonra, kablolu tramvaya bindik. sonra da sayısını hatırlayamadığım merdiven çıkarak yine kendimizi gökyüzünde bulutların arasında bulduk. bir farkla: solumuzda hint okyanusu, sağımızda atlantik okyanusu. bir uçurumun tepesinde yer alan bir fener evi.... ve siz o fenere sırtınızı vererek her iki okyanusu kucaklıyorsunuz......

    hout bay adası, cape town’un biraz açığında. buraya gitmek için yolunuzun üstünde bulunan cennet plaj camps bay beach’den geçiyorsunuz. araba ile tepeden inerken gözüken bakir plajın görüntüsü herkese unutulmayacak bir manzara sunuyor. ardından tekneler ile hout bay adası’na açılıyoruz. maksat adaya çıkmak değil, burası bir fok cenneti. teknemiz kayalıklara doğru yaklaştığında yüzlerce fokun kalplerimizi ısıtan danslarını görüyoruz. arada balıkçıl kuşları geliyor ve foklar ile birlikte güneşleniyor. tam bu ortamın sarhoşluğunu yaşarken sağ tarafımızda 2 büyük balinanın su fışkırtarak bize eşlik ettiğini farkediyoruz. kimseden çıt çıkmıyor. hepimizin sanki büyülenmiş gibi uzun süre bizimle seyreden balinaları seyre dalıyoruz.

    boulders beach, ya da kısaca penguen cenneti diyebiliriz. bu sahil kasabasında sayısız penguen, kumsalda güneşleniyorlar. eskiden insanların dokunmasına izin veriliyormuş. ama artık sadece bir yürüme parkuru boyunca sahili turlayıp, resim çekmeniz mümkün. bazı penguenlerin tüyleri uzun, bunlar bebek penguenler. bazıları ise yarı dökük tüyleri ile çok sevimli bir görüntü oluşturmakta. bunların da yeni yeni palazlandığını anlıyoruz.

    boulders beach’e giderken yolda simon’s town diye bir kasaba var. mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. hem yarı değerli taşları ile ünlü bu yerde farklı şeyler görebilir, hem de huzur dolu saatler yaşayabilirsiniz. burada da cape town’da olduğu gibi hollanda mimarisi hakim. özellikle reformist kiliseler görülmeye değer.

    http://getir.net/fsnr
    http://getir.net/fs71
    0 ...
  29. 54.
  30. 55.
  31. yozgat city. manchester city , bi de real madrid.

    ay bunlar takımmış ya lan.
    2 ...
  32. 56.
  33. 57.
© 2025 uludağ sözlük