küçükken normal boyutlarda kapıları açılan, beyaz minübüs gibi bir arabam vardı çok severdim lan onu, kayboldu, biri aldı kesin onu çok ağlamıştım o zaman çok. *
şu an ise oyuncak otobüs koleksiyonum var en güzeli mercedes-travego onu seviyorum, güzel bişey lan.
ayrıca; orjinal maket otobüs varsa alınır.
yürütürken bir yandan da marş söylediğim mavi üniformalı kurşun askerlerim, yılların eskitemediği kırmızı legolarım, metalik kovboy tabancam ve kemeri, leğende yüzdürdüğüm gazete kağıdından yapılma minik kayıklar ile asker olan babamın beylik kılıcı.
henüz 6 yaşındayken alışverişe çıktığımız bir yorgancıda görmüştüm o minik köpek şeklindeki yastığı. "bunu alalımm" diyerek hemen annemin koluna asıldım. annem beni kırmadı. bu şirin köpeğe bumi diye de isim koymuştum. bumi, bir oyuncaktan daha çok arkadaşım gibidir.
uzaktan kumandalı f1 ferrarim, ismini bilmediğim şu sıralar alışveriş merkezlerinde olan küçük arabalar yolu istediğimiz gibi inşa edebiliyoduk tam tarif edemedim şimdi, bide şişirilebilir havuzum.***
oyuncak ev-mutfak gereçlerim, ufak askerlerim, karnına bastırınca ağlayan bebeklerim, gulyabanim. En çok sevdiğim de, her yerinden kırılıp takılabilen yarış arabam. Penceresi bile farklı bi havayla açılıyodu.
Yazdığımı okudum da, ben bile cinsiyetimden şüphe ettim, sizleri düşünemiyorum.
uzaktan kumandalı tankım. rus pazarından almıştık, üzerine taş koyar 'acaba taşıyabilecek mi lan?' diye deneme yapardım. suya sokardım, önüne engeller koyardım. işkencelere fazla dayanamadı tabi.