bir gün bir kalkıyorsun dedenin öldüğünü öğreniyorsun, bir gün bir kalkıyorsun babanın öldüğünü öğreniyorsun, bir gün bir kalkıyorsun sen gitmiş senden bu yüzden yeni bir sabaha uyanmak biraz mutsuz oluyor. yalnızlığın dahada derinine iniyorum.
efendim ben deniz gurbette çalışan, ailesinden uzakta yaşayan bir gencim.
ailemin yanına gittiğimde işe gitmek için sabah 5 te kalkıp 5.30'da yola koyulmam gerekiyor. işte olay tam da burada başlıyor. metrobüse ulaşmak için bir yürüyüş parkı var onu geçmem gerekiyor. sessiz sakin nezih bir yer olmasından mütevellit tinerciler burada geceliyorlar.
ben oradan geçerken tinerciler sadece saati sorup (sanki işe gidecek niye soruyorsa saati ama olsun saati söyleyince bir yerim eksilmiyor) uyumaya devam ederken, iki tane serseri köpek var nasıl havlamaya başlıyorlar beni görünce. ulan ne görüyorlar anlamıyorum. deli gibi koşuyorlar.
tabi bende her seferinde bir 3,5 durumu oluyor ama allahtan uzak köpekler, onlar koşup beni yakalayana kadar ben hızlı adımlarla parktan çıkıyorum. onların görüş mesafesinden çıkıyorum. köşeyi dönmeyi akıl etseler ağzıma sıçacaklar ama zekamı kullanılıyorum ve onları atlatabiliyorum.
Su an yatakta yatıp tavana mal gibi bakilan andır. Okula gidilmez, zaten gidilsede bir sikim anlasilamayacaktir. Yarin sinav vardir ama kolunun kaldırcak halin yoktur çünkü kalbinizden vurulmussunuzdur, ölmeyi beklersiniz.
Yakin gecmis. Bir bunalima girmisim sormayin lan. Gecenlerde bi kac saat uyumayi basarinca, nasil bir sevinc doldu icime anlatamam.
Cok uzun zamandır uyuyamamistim çünkü. Evet bu kadar.
yüksek lisans mülakatına girerken en yüksek puanlı 3. kişiydim. sonuçlar açıklandığında listede 7. sıradaydım. sonradan öğrendim ki rektörün yeğeni girmiş benim yerime. yani bu ülkede bir yerlere girmek için illa bir dayın olacak.