otostopun adı daha türkiye'de duyulmamışken, yazın 3 ay tüm avrupayı otostopla dolaşmış, danimarka ve fransa'daki gençlik kamplarında boğaz tokluğuna okul boyamış ve kilise restorasyonunda çalışmıştım.
anılarımı bir akşam gazetesinde 5 gün tefrika halinde yayınlamış, kazandığım parayla tüm masraflarımı çıkardığım gibi, arta kalan parayla gömlek, kravat, kemer, çorap ve ayakkabı dahil takım elbise düzmüştüm.
yeditepe üniversitesi tarihinde yüksek lisans bursu için eleme sınavında en yüksek ingilizce puan alıp özel bursla ingiltere ye gönderildim,
london king s college de derece yaptım yüksek lisansta,
doktora kabul için alanımda 4 profesörün hepsinden +++ alan 3 kişiden biri oldum,
askerde 2 ayrı kulvarda bölük birincisi oldum,
ayrıca 1 adet madalya beraatim var,
tükiye nin en büyük holdinglerinin birinde en genç hukuk baş müşaviri oldum,
kendi alanımda kamu hizmetine giriş için yapılan komplike bir sınavda türkiye de ilk 10 a girdim.
şimdilik bunlar yeter sanırım.
lazımsa dahası da var da çok ego kasmaya gerek yok şu aşamada.
1 ocak 2023 yılında kral olacağım şekilde beni dönüştüren bir programım var. çok sert bir program. güneş doğmadan uyan, sporunu yap, sonra işe git, eve gel, yine sporunu yap, uyu. henüz hiçbir sik değilim. vücudum istediğim gibi, istediğim kilodayım. belim, kollarım, memelerim. her şey istediğim gibi. partnerim yanıma çok yakışıyor. fotoğraflarda güzel çıkıyoruz. kariyerim kısmen istediğim gibi ama müşteri seçebilecek maddi seviyede değilim. bikaç gün sonra üç ciltlik bir kitabın çevirmeniyle görüşeceğim. dünya üzerinde moda hakkında, modanın sosyolojisi hakkında, modanın gelişimi ve kültürel bağlantıları hakkında iddia ediyorum böylesine kapsamlı bir kitap asla yazılmadı. ben yaptım. yazdım değil. onu ben yaptım. tarihe geçeceğim. okullarda okutulacağım. kitap 2023 yılında iki dilli olarak çıkacak. öyle planlıyorum. ingilizce ve türkçe. benim ingilizcem berbat. çok kötüyüm o dilde. çevirmen bir servet istedi. arkalı önlü iki bin a4 sayfası. kocaman bir eser. heyecandan ölüyorum. mesele bitsin onun fotoğrafını atacağım buraya. deliriyorum gerginlikten. ve fakat şimdi bana dışarıdan biri baksa göreceği tek şey evden işe, işten eve dönen son derece basit yaşayan sıradan biridir. bu inanılmaz hoşuma gidiyor. en büyük başarım maalesef henüz gerçekleşmedi. ama gerçekleşecek. hep diyorum; "ben bir imparatorluk kuruyorum" diye. sessizce söylüyorum bunu. ben bir imparatorluk kuruyorum. "tamam" dediğimde görünür olacak. şimdi bir belirsizlik var. giyinme alışkanlıklarını tümüyle değiştireceğim. tümüyle. bir milat olacağım. dior kadar büyük.
ortadoğu ve afganistan'ın it-kopuk-hırt takımını ülkemde tutup besleyerek üstün ve elit avrupa halklarının geceleri huzur içinde uyumalarına katkıda bulunuyorum.
Arkadaşımın köyüne gitmiştim. Bir tane kedinin yemeden içmeden kesildiğini ölmek üzere olduğunu söylediler. "Neden böyle olmuş olabilir ki?" Dedim. "Tavuk yerken kemiği takıldı muhtemelen boğazına" dedi arkadaş. Kedilerin masajla iyileştiğini duymuştum çocukken. Boğazına masaj yaptım ve kemik düşüp gitti kedicik iyileşti, tekrar yemek yemeye başladı.
Can kurtarmak kadar güzel bir his yok.
Doktorlar her gün bu hissi yaşıyordur eminim. Ne şanslılar.
şu anlık yok ama ilerde okul açıp, açtığım okulun da türkiye genelinde en iyi okullardn biri yapma isteğim var. Bakalım hayat bu isteğe direnebilecek misin? (bkz: swh)
en az 2 kupa çay içen şahsımın, mutfakta bütün aile bireyleri için kaynatılmış olan çayı hep tek bardakla odasına götürmesi ve bir gün canına tak deyip usanınca "lan 2 kupa doldurup götürsene salak" fikri aklında kıvılcımlanır, böylece huzura kavuşmuş olurum. hatta termos kupa da aldım sona bıraktığım çay kışın soğumuyor artık. tabii geliştiriyoruz ne sandın.
aslında başka başarılarım da var, böyle insanlığa faydalı olan bir takım sıkıcı şeyler filan ama öyle şeylere ne gerek var canım. *