Kardeşimin durumunun ağır olduğunu öğrendiğim o gece.
Sabah yoğumbakım ünitesinin önüne gidip onu görmek için yalvarmak içeri girdiğimde beni kucağına alıp oradan Oraya ATAn kızdığımda benimle uğraşan 17 yaşında dünyalar yakışıklı kardeşim orada makinalara bağlı yaşam savaşı veriyordu.
Dışarı çıktığımda sadece babamın yıkılışını izledim.
Hayatım boyunca bir ay o kapının önünde beklediğim.
Yaşaması için dua ettiğim hiçbir anı unutamayacağım.
Artık korkularım çok büyük.
Belki hiçbir zaman beni kucağına alıp oradan Oraya savuramayacak.
Belki koşamayacak, yürüyemeyecek.
Ama güzel gözleri bana bakacak.
Sevdiğiyle sınanmasın kimse...
halı saha maçında karşıdan gelen eleman tarafından kaval kemiğine şut çekilmesi. öyle bir acıydı ki 1 hafta yürüyemedim. izi de hala duruyor 5-6 yıl geçmesine rağmen.
yaş 13
yavru golden retriever aldık eve.
ismini "recep" koydum.
yaş 16
her yere bu köpekle gidiyordum.
en iyi arkadaşım oldu.
babam birkaç kez evlendi boşandı.
sonunda pitbull'u olan yelloz bir cadıyla evlendi.
pitbull bu kadın hariç herkese her şeye havlıyor.
kilit altında tutuluyor.
bir gün evin önünde otururken bu pitbull kilitten kurtuluyor.
koşarak gelip üstüme atlıyor.
beni yere seriyor, dişlerini geçirmeye çalışıyor.
derken recep yetişiyor, pitbull'un üzerine atlıyor.
onlar kavga ederken kaçıyorum.
arkama bakarken pitbullun recep'i boğazından kavradığını görüyorum.
köşeyi dönüyorum.
delirmiş pitbull beni yakalamak için sokağın diğer ucuna doğru koşup gözden kayboluyor. bir daha da görmüyorum.
evin önüne gidip ölmüş köpeğim için iki üç saat ağlıyorum.
recep'i gömüyoruz.
oğospu kadın pitbull'u kayboldu diye beni suçluyor.
bir hafta geçiyor.
acıkıyorum.
makarnaların olduğu dolabı açıyorum.
o da ne?
evdeki tüm makarna stoğu gitmiş.
televizyonu açıyorum
recep dolar milyarderi olmuş.
horozbu çocuğu, makarnalarımızı çalabilmek için kendi ölümünü tezgahlamış.
annemin torbalardan halı yaptığını izlediğim andır. sene 1999, iflas etmiştik. babam o sıralar mazot işine girmişti. eski bir kamyonla mazot getirir satardik. bayramdan bir gün önceydi ve evde yere serecek halımız olmadığı için babamın o çaresiz bakan gözleri dolmuştu. annem birden kalktı ve kamyonun kasasında bulunan mazot kokulu torbaları çıkardı ve yıkadıktan sonra kesip biçip yere serilecek hale getirdi. o gün hayatın ne kadar acı olduğunu bir kez daha anlamıştım sözlük. şimdi durumumuz iyi ama o halının üstündeki mutluluk yok.
Bir sabah evde ailecek kahvaltı yapıyoruz. Telefon çaldı. En yakın ben olduğum için ben baktım telefona. Arayan en büyük dayımdı. Herkes bana bakıyor o ara. Kim aradı acaba diye ?
-Enes sen misin ?
-evet dayın benim.
-annen , baban nerde ?
-evdeler.kahvaltı yapıyoruz.hayırdır ?
-sana bir şey söylecem ama annenin yanında söyleme. Ahmet dayın fatsada kaza geçirmiş. Durumu ağırmış. Babana, dedene söyle. Ama annen duymasın kötü olur.
Telefonu kapattım. Şoktaydım. Ben bunu bizimkilere nasıl söyleyecektim. Hiçbir şey olmamış gibi lavobaya doğru gittim. Ardından babamı çagırdım ve durumu anlattım. Babamda dayımı tekrar aradıktan sonra durumu anneme en uygun şekilde anlattı. Annem durumunun ağır oldugunu öğrenince sinir krizleri geçirdi. Dayımın durumunun kötü olduğuda yalanmış. Küçük dayım aradığında zaten vefat etmiş. Küçük dayımda telefonda söyleyememiş durumu. Bunuda babam tekrardan aradıktan sonra anlayabildim. Annem durumu hastahaneye gidince anladı.
Asıl önemli durum ise kaza geçiren dayımın küçük oğlunun 1 gün sonra nişanının olmasıydı. Bütün akrabaları asıl kahreden durum birazda buydu. Oğlununu nişanını , düğününü ve en önemlisi torununu göremeden bu hayattan çekip gitti.
Not :Dayımın telefondan kaza haberini aldıktan sonra uzunca bir süre telefonlara bakmaktan çekindim. Her telefon çaldıgında kötü bir şey olacak hissi yaşadım. Her telefon çaldıgımda Dayım aklıma geldi.
Allah günahlarını affetsin. Allah sevdiği kulları arasına alsın.