Sozluk yazarlarının cocukluk anılarıdır. 23 nisanda şiir okuyacaktık. 3-5 kişi tek sıra halinde bekliyorduk. Elimizde de şiirin yazılı olduğu kağıt var. Sıra bana geldiğini fark etmemişim dürttüler beni uyarma baabında. Heyecan yaptım kolumu kaldırıp kağıttan şiiri okuyayayım derken elimi önümdeki kızın gotune sokmuştum. Utanç vericiydi.
Yanlis hatırlamıyorsam 5 veya 6 yaşındaydim.Beydag diye bir yerine akraba ziyaretine gidiyoruz.Tabi o zamanlar altımızda araba olmadıgından dayımın arabasıyla gittik.
Arabada yengem falanda vardı.
Her neyse lafı fazla uzatmayayım yolda giderken doğal olarak Uyumuşum tam boyle hafif hafif uyandım yengem olmadıgı halde bana yoldaki tilkiye bak demişti onu demesiyle benim dilin tutulması bir oldu sonrasında 1 yıl hic konuşamadım haplar ilaçlar psikolojik tedaviler hak getire.
Ama sonra ilk basta kekeleyerek sonrasında ise eskisi gibi konuşmaya başladım.Ama berbat günlerdi.
Not:Allah düşmanımın basına vermesin
Amcamın alkol tükettiği günlerdi. Bir gün amcamın köydeki odasında televizyon izliyordum,sonra içimi bi ateş bastı susadım bi baktım amcamın komidininin üstünde camdan bi surahiyle bardak var. Zaten 5 yaşındayım bardağı tepeleme doldurdum sonra tek dikişte içtim gözlerimden yaş gelmete başladı ağzım burnum yamuldu bu nasıl bir tat en son bağırdığımı hatırlıyodum. Annemin dediğine göre amcam beni hastaneye götürürken ona ağız dolusu sövmüşüm halada sövüyorum amk.
5 yada 6 yaşlarındayım ve babama çok düşkün olduğum dönemler, yazın sıcagı somadayız yapışmışım babamın boynuna sarılıyorum ama boğacak gibi bikaç kere ikaz etti canım bi dur kızım bi dur en son tuttu beni avradına siktimin çocugu sıcağın ortasında ne yapışıyosun diye falan sonra yıllarca akrabalar tarafından anlatılan bi efsaneye dönmesi falam felam.
çok küçükmüşüm ben. çok da fakirmişiz. ama ilk göz ağrısıyım annemin babamın. ne desem yapmaya çalışırlarmış. gak desem süt guk desem yumurta yani. bi' gün karpuz görmüşüm komşunun çocuklarının elinde, sokakta yiyorlarmış. tutturmuşum bende yiycem diye. babamın da zırnık parası yok. bir gün, iki gün yok! ne ben vazgeçmişim ne babam para bulabilmiş. sonra bir gün babam işten gelirken sokağın başında görmüş beni. bi çöp tenekesinin yanında. elimde çöpten bulduğum karpuz kabuğunu kemiriyorum. der ki ilk defa o gün ağladım. sonra tabi tekrar iş yerine dönüp basmış patronun gırtlağına, ne hikmetse ibine buluvermiş parayı. öyle bir karpuz almış ki babam benden büyük. fotoğrafı da var. çocukluk anımdır, notum olsun.
köydeyken dedemlerin yavru kedilerine kuzenimin de verdiği gazla yuva yapacaktım materyalleri hazırladım tahtaları buldum keseyim dedim baltayla oduna bi vurdum odundan seken balta ayak baş parmağımı ortadan ikiye ayırdı acıyla merdivenlerden yukarı çıkıp teyzeme seslendim ağlayarak koşun diye, kesilmiş parmağımı ikiye ayırıp arasına bakmıştım çok sayıda kılcal şeyler vardı. neyse beyaz bir bezle bağlayıp sağlık ocağına gittik kapalıydı ben acıdan mayıştım tabi sonra arabaya atladık şehirdeki hastaneye gittik yolda iken söylediğim söz "oh be köyden kurtuldum" oldu. ulan neydi o kötü anı öyle.
Evdekilerden habersiz arkadaşlarla yüzmek için gittiğimiz sahilde boğulma tehlikesi geçirmiştim, gittim geldim gibi birşey oldu ki çok şükür şuan hayattayim baya baya tuzlu suyu gömmüstüm ciğerlerime..
küçükken hep çöpleri karıştırırmışım nasıl bi oyun tarzı ise. annem beni hep çöpten alır ben seni çöplükte mi doğurdum diye kızarmış.yazık lan bana hadi beni geçtim anneme yazık kadıncağız millete mahcup olup duruyormuş.
zaten küçük minik bir şeydim. avluya giren kedi de biraz iri yarı, bi de siyah olunca haliyle korkmuşum. hatta korkmanın bokunu çıkarıp eve inek girdi dede böğğğ diye zırlayarak içeri kaçmışım. tabi memleketin göbeğinde ne ineği diye dışarı çıkınca bunlar, gerisini anlatmaya dilim varmıyor. 18 yaşımdayım evdekiler hala anlatıp anlatıp dalga geçerler.