Yaşadığım hiçbir olayı talihsizlik olarak görmüyorum ama illa buna örnek olay verecek olursak otobüs durağındaki bankın kırık olduğunu görmeyip aniden oturmamla ucunda oturan kızı yola düşürmem olmuştur ama bu talihsizlik onundur benim gibi bir büyükbaşın oturacağını nerden bilebilirdi.
-hayattan bıkmış halde çektiğim valizin çat diye elimden kayıp sanki sinirle çarpmışçasına yere düşmesi.
-Mallıktan metroda verilen anonsu yanlış anlayıp durakta inmemiz tabii metro henüz hareket etmeden yaptığımız saflığı anlayıp şimdi rezil olacağız ikinciyi bekleyelim diyerekten vakit kaybetmemiz.
-kullananlar iyi bilir, Marmarayın Cağaloğlu çıkışında kendinizi sırat köprüsünde hissedeceğiniz uzunlukta ucu bucağı zor görünen yürüyen merdivenler vardır. Elde valiz arkadaşa "ya şu valiz buradan düşse ne kötü olur" dedikten belki de birkaç dakika sonra elimdeki valizin merdivenlerden yuvarlanması ve benim ona yuvarlanırken tarlası yanmış köylü gibi bakmam. Ve sinirle gelen bir gülme isteği...
-yaşlı bir amca tarafından takip edilmemiz.
--kapanış--
Not: bunların hepsinin bir buçuk saatlik bir sürenin içinde olma tatlişliği peki?
birkaç hafta önce ev taşıdık.
taşınırken eşyaların arasından rahmetli dedemin çantası çıktı, dedim ki ben bunu kullanayım, severim eski eşyaları kullanmayı hem de hatırası var vs vs...
bugün ilk defa o çantayla dışarı çıkmaya karar verdim. çantaya eşyaları koyup, ağzını kapattım.
telefonum, anahtarım, sigaram, param ve bilumum birinci derece ihtiyaçlarım çantamın içinde.
evden çıkmak üzereyim, kapıyı kilitleyeceğim,
çantaya gitti elim ki o da ne;
çantanın iki haneli bir kilidi var!
ve benim delilerce acelem var.
kuaföre gittim derdimi anlatıyorum, bir yandan da bütün kombinasyonları deniyorum, kuaför,
"-e dedene sorsana." demesin mi...
yıllardır gittiğim canım kuaförümün bir aynştayn olması beni nasıl mutlu etti anlatamam. *
sonuç: kapıyı kitlemeden çıktım, kuaföre borcum var ve insanlara rezil oldum.
şifre ise "50" imiş.
sayın dedecim, sorarım sana "50" ne yahu?
kimsenin doğum yılı bilmem nesi değil?