toplamda içinde sadece 3 gün bulunmuş olmama rağmen behzat komserimi izleye izleye sevdiğim ve içindeki normal olmayan adamlardan olmak istememe neden olan bir gri şehirle olan bağımdır.
çocukluğumun, ergenliğimin, genç delikanlı yıllarımın ve şimdi de olgun yaş olarak tabir edilen yıllarımın geçtiği liseli yıllarımda ankaragücüm için sokaklarında dayaklar yediğim, aramızda oluşan bağın, içerisinde yaşamaktan ibaret olmadığı bir anne bir baba bir sevgili kadar derinlere işlediği 50 den fazla şehir görmeme rağmen Allahtan tek dileğimin sokaklarında ki herhangi bir evde ölmek olduğu, denizsiz, kuru ayazıyla meşhur, kendine has jargonu olan canımdan çok sevdiğim insanlar kadar kıymetli olan gri şehrim. aramızdaki bağı anlatabilmişimdir umarım.
Pavyon kültüründen utandığım, gırtlaktak konuşarak atarlı olduğunu düşünen beyinsizlerinden uzak durmaya çalıştığım 10 yıllık bir ilişkim var Ankarayla...
Hastaneden ibarettir efendim. Kardeşim orada o kadar süre hastanede yattı ki eve geldiğinde 5 cm uzamıştı bir dedem orada vefat etti. bir diğeri orada iyileşemedi beni köyüme götürün dedi ölümü köyünde bekledi. gel de şimdi ankarayla bağ kur o hacettepe üniversitesi otoparkında az ağlamadım hani.
her 3 ayda bir, 2 günlüğüne gittiğim şehirdir. hep bürokrasi, yalan dil. başbakanlık orada, mecbur. bizim de hesap vermemiz gereken yerler var, ne yapalım? hiçbişiy.