sözlük yazarlarının geçirmiş olduğu ameliyatlardan geriye kalan tatlı-acı hatıralardır.
--spoiler--
rapido burun ameliyatı için sabahın köründe uykusuz olarak ameliyathaneye girer. gözlerinden uyku akmaktadır. ameliyat masasına yattıktan sonra içine bir korku düşer. lan hadi masada uyuya kalır da kalkamazsam!! ***** neyse der bari uyumayım diye ayağımı sallayım. herhalde kokudan biraz hızlı sallamıştır ki bir sesle beraber vucudunda bir baskı hisseder
doktor: hasan efendi gel buraya çabuk. şu bacağı tut *
rapido : ne oldu doktor bey? ayağımı kim tutuyor??
doktor: hasan efendi tutuyor. ayağın titremesin diye
rapido : e ben onu isteyerek sallıyordum zaten. *
--spoiler--
önceleri hemşirelerin hepsi fıstık gibiydi diye hatırlarım hep. ama daha sonra narkoz ve bilimum benzeri türev ilaçların kafan güzelse herşey güzel etkisini keşfettiğimde, bir süre sonra bağımlılıktan tekrar hastahaneye ama tabii başka bir servise yattığımda fıstıklar hakkında epeyce düşünecek zamanım oldu, duvarları süngerle kaplanmış hücremde kendim ve diğer benlerle beraber kaldığımda.
ortaokula giden sonkuzu, kış tatilinde kazara sağ bileğini kesmiştir. annesi, babası işte olan sonkuzu'yu, komşuları hastaneye yetiştirmiştir. acilen dikiş atılması gerekmektedir. bileğinin sökük diker gibi dikileceğini anladığından hık mık etmektedir. fakat yaranın durumu vahimdir. o esnada hastabakıcı ile aralarında bir diyalog geçer :
- oğlum, rahat dur bak. hem okullar başlıyor, sonra yazı yazamazsın.
+ olsun ya, ben zaten solağım kiiii !**
vücudunda, patlamak üzere olan bir kistle tatilde hoplayıp zıplayıp, eve dönen tepoş, kırk yılda bir bronzlaşmanın keyfini sürecekken, kendisini ameliyat masasında bulur. durum acildir. panik atağı olan bronz tenli hasta, ameliyat masasına yattığında, tepesinde alçak sesle konuşan anestezi uzmanları sebebiyle evhamlanır. arkaya doğru horoz gibi dikilip, "bir şey mi var?" diye sorar. "yooo" cevabını alır ve yatar. arkadaki fısıldaşma devam edince, yine şimşir gibi dikilir ve "siz benden bir şey saklıyorsunuz. bakın, şimdi buradan kalkarım" der.
sonrasını hatırlamaz. onu susturmanın tek çaresi olan genel anestezi işlemi gerçekleşmiştir. bu kadar çene yapana kadar, kist de patlamıştır zaten.
kasık fıtığı ameliyatı olunacaktır, ahmedinejad buz gibi ameliyathanede ameliyat masasının üstünde yatmaktadır kendisine yapılacak olan iğne ve serumları hazırlayan iki hemşire ile konuşmaya başlar;
ahmedinejad- burası çok soğuk
hemşire- birazdan hissetmezsin korkma
ahmedinejad- hımm
hemşire- ne ameliyatı olucaktınız?
ahmedinejad- kasık fıtığı, siz bilmiyormusunuz?
hemşire- biliyoruz da, iç çamaşırınızı çıkartmamışsınız. (bu sırada iğne hazır vaziyette elinde,hemşireler gülmektedir)
ahmedinejad- şey, utandım galiba
hemşire- ben şimdi çıkartırım ama (iğneyi enjekte ederken)
ahmedinejad- cevap vermek ister ama gözünü açtığında hastane odasında yatmaktadır, üstelik hemşire dediğini yapmış iç çamaşırını dizlerine kadar indirmiştir.
bi ışık gördüm, biri bana ordan ''geeel, geeel..'' diye..
ile başlaması muhtemel bir anı. sinüzit ameliyatı da olsa ölüm-kalım savaşı verdiğine inanmış da olabilir kişi.*
basit bir bademcik ameliyatı pilotta refakatçi.
hakkaten çok değerli hastamız ameliyattan çıkmış narkoz etkisinde yarı baygındır.
o an nasıl olduysa değerli bademcikzedemiz aniden ayaklanmaya çalışmış, yataktan kalkıp gitmek istemektedir.
tüm sinirler boşalmış bir vaziyette hem hastamız yatmaya ikna edilmeye çalışmış hem de tarafımdan kahkahalar atılmıştır.
daha sonra değerli hastamıza "ya kalkmaya çalıştın hatırlıyor musun" diye sorulduğunda verdiği cevap bir kez daha kahkahaya sebep olmuştur.
"hastabakıcı bademciklerini terliğinin içine koyarım demişti kalkıp onlara bakacaktım"
chewezingeer'ın kolu kırılmıstır * ameliyat gerekmektedir . olay çukurova universitesi balcalı hastanesinde geçmektedir ameliyat icin bekleyen chewezingeer , ameliyathanenin hemen girişinde henuz bitmiş baska bir ameliyatın temizligine denk gelir . yerde kan bol miktardadır ve o kanı temizlemekte olan hizmetli ıslık calarak onu temizlemektedir . ancak o ıslık aynı anda bir cep radyosunda calan sarkıyla aynı ezgilerde devam etmektedir .
sarkı ise orhan gencebay'dan batsın bu dünya. bu duygularla kucuk chewezingeer ameliyata gozyasları arasında girer ve koluna 2 adet insaat demirini andıran metaller takılır . **
kesekagidi için intikam çanlarının yıllara rağmen susmadığı, susturamadığı anılardır...
şöyle ki...
kesekagidi henüz 9 yaşında, çocukluğunun baharındadır. annesinin, ne yaptıysa o dönem bıraktıramadığı bi alışkanlığı vardır , her dakika çekirdek yer... bu zehir kanına nerden girmiştir bilinmez, annesi çok uğrasır bıraksın diye beceremez, ama sinsi planlarını hep yapar hep uygular.
günlerden bir gün, ki aynı dönemlere tekabül eder ; 9 yaş... kesekagidi bir sancıyla annesine koşar, dayanılmaz olunca acilen hastahaneye gidilir ve apandist ameliyatı başarı ile geçer. 2 gün sonunda kesekagidi ve ailesi evlerinin yolunu tutar. çocuğu yatırırlar evde bir divana... sonra zaman geçer ki; sinsi anne elinde ameliyatla alınan apandistle çıkar gelir kesekagidinin yanına...
-bak bu senin apandistin doktor amca gönderdi görmen için
-bakayım annecim... ama çekirdek kabuğu var bunda
- ben sana demiyor muydum o çekirdeği yeme başına bir iş gelecek diye, yediğin çekirdeğin kabuğu saplanmış apandiste, bak bu hale geldin
-ıııııııııı
sinsi anne kesekagidini çekirdekten vazgeçirebilmek için doktordan aldığı apandistin üzerine bir çekirdek kabuğu saplamıştır ve kandırmıştır... çocuk aklı inanmıştır ve çekirdek yememiştir sonrasında...
ancak anneye öyle sadakat doludur ki, olaydan sonra büyüdüğünde bile o kabuğu oraya annesinin sapladığını bilmez.... sorgulamaz çünkü anne demiştir doğrudur...
zaman gecer kesekagidi üniversiteyi kazanır 18 yasındadır. kantinde bir arkadasıyla sohbete başlarlar ve sohbet gelişir...
- evet ya ben de çok çekirdek yemişim ve apandistime saplanmış o yüzden bir ameliyat geçirmiştim ben de
-ne çekirdeği ya ne saplanması kesekagidi annen seni kandırmış olmasın
-hııı
kahkalar kantinde yankılanırken , gururu kırılmış ve sadakati ölmüş olarak sinirle telefonu alır eline ve annesini arar...
- anne o çekirdeği sen sapladın di mi
- ne diyorsun anlamadım ki
- ben çekirdek yediğim için olmadım ameliyat di mi
- ahahahahahahahahah ( anne şevkle kahkahalar atar), sen orda mısın hala?
ve o gün bugün kesekagidi evin sazanı ilan edilir ... aradan yıllar geçmesine rağmen zaman zaman konuşulur alay edilir... kesekagidi ise hala ağzını bile açamaz...
geçen bi ameliyata girdik arkadaşlarla. hiç unutmamam o günü. bir görsen varya koptuk resmen. nasıl neşterdi o öyle. doktorda almış eline makas kesip duruyor oramı buramı. *
tanım: olmayan anılardır. hiç ameliyat olmadım ben. **
ciddi tanım: başa gelmesin anılardır. temennim kimse sağlığından olmasın.
skolyoz ameliyatına hazırlanıyoruz. artık dakikalar kalmış, heyecan dorukta. ne diyorum lan ben ? öhm. şey işte, yatırdılar sedyeye, başladılar oramdan buramdan iğne sokmaya, damar yolu açmaya, kan almaya falan... "arter alacağım!" derken venöz alan doktorlar mı dersin, damar yolu bulamayan hemşireler mi dersin... hepsi en az ikişer kez yaptılar aynı işlemleri. "ulan" dedim, "ameliyat öncesi böyleyse, ameliyat nasıl kim bilir ?"
velhasıl, tüm işlemler tamam, artık doktorum da geldi, ameliyata hazırlanıyoruz tam gaz falan. bir baktım bir boru, bir de iğne... iğneyi damarıma, boruyu suratıma aynı anda dayadılar. herhalde narkoz hangisi anlamayayım diye. ve ameliyatlık koyun, yavaşça uykusuna daldırılıyor artık :
+kaç yaşındasın ?
-eheh, 15 yaşındayım.
+ooo, iyi bakalım, hangi takımı tutuyorsun ?
-(hortum suratta, iğne damarda, kafa bi' milyon) galatasareaaaüüü...*küt*