şu kısacık hayat nasıl yaşanmalı . gezerek mi, kitap okuyarak mı, dindar olarak mı, kendini bir şeylere tamamiyle adayarak mı. doğrusu var mıdır bunun . cevabını bulamadığım ve kafamı karıştırmasından bıktığım sorudur kendisi.
istanbulda insanların ev alması aklıma takılıyor. Biraz olsun yaşanılabilir muhitlerde 2+1 evler bile 400den başlıyor. Bu kadar parayı nasıl biriktiriyolar aklım almıyor.
Hoşlandığım şahıs da benden hoşlanıyor mu acaba? Çünkü anlamıyorum be sözlük. Benimle konuşma çabaları kafamı karıştırdı. işin kötüsü de soğuk davranıyorum. Kendim olamıyorum işte. Savunma mekanizması devreye giriyor hemen.
yakın zamanda tekrar hissedebilmeye başladım. konuşurken kendimi hem çok mutlu hissettiğim, hem de çok kötü hissedebildiğim biriyle tanıştım. kıskanma duygumu bile geri getirebilen biriyle. aslında kıskanç değilimdir, sahiplenme konusunda da oldukça kötüyüm. bir erkeği kıskanıyorsam bunun ciddiye alınması gerekir. aksi halde kapılarımı sonsuza dek kapatabilirim, hayır, kapatmakla kalmaz kilitlerim bile. çünkü kıskanmak beni yıpratır ve mutsuz eder. bu da benim kendimi koruma yöntemim. acının yükselerek duyum eşiğimi yok etmesi gibi, birini çok fazla kıskanırsam ona karşı olan tüm ilgimi yitiriyorum. bu kişiye karşı da öyle olmasını istemiyorum. aşk gibi, o da üç harfli. adını ansam gelir mi?
arkadaşlar aklıma bir şarkı takıldı gece gece. ancak bulamıyorum. biraz eski yabancı şarkı. gitarla müziğini tıngırdattım biraz. şarkıyı bilenler söyleyebilir mi lütfen?
Kasiyerlerin neden poşetlere aşırı bağlı olduğunu anlamıyorum.
Peşetler bitince yenisini vermek istemiyorlarmış gibi bir hisse kapılıyorum...
Siz aldıklarınızı doldururken hmm yeter ona o kadar poşet diye düşünüp bizi dikizlediklerinden kıllanıyorum...
Korkuyorum sizden kasiyerler!
Editto: eksilemekte haklısınız. Çünkü küresel ısınma var.
Kalk ve boşa yanan o ışığı kapa koca oğlan.