Ailecek film izliyorduk. Filmde hüznün maksimuma ulaştığı bir sahne var ama öyle böyle değil yani. O sahnede bir kadın mutfakta ağlaya ağlaya bir şeyler hazırlıyor. Biz de birtakım yorumlarda bulunuyoruz. ben, babam; herkesin işte bir derdi var vb. derken annemin yorumu:
" mutfak da mutfak yalnız. Ne ferah ne geniş."
Ne içersiniz diye sorduğum bir beyefendi "soğuk çay" cevabını verince mutfaktaki teyzemiz benim aceleden içmeyi ertelediğim içine de şeker attığım çayı tuttmus adama getirmiş. Adam da yarila yarila çayı içti bitirdi. Tek söz söylemedi.
yazarların yaşadıkları, onları gülmekten kıran olaylardır.
Misal benimkisi;
Uyuyordu teyzem. Koltukta arkası dönük şekilde. Odada ikimiz vardık sadece. Tv izliyordum ben. Sessizdi ortam. bir anda dizi oyuncusunun "emine" diye bağırması üzerine uyuyup kaldığı koltuktan aniden kalkıp düştü teyzem.* Iki saniye baktı, anladı. O da bende kahkahalara boğulduk..**
Fenerbahçe ordu evinin etrafında gezinirken nöbet tutan askeri heykel zannetmemle başlamıştı her şey sözlük. Atatürk mü yoksa inönü heykeli mi diye dibine kadar yaklaşmıştım. ben yürüdükçe "heykelin" de kafasının benim yürüdüğüm yöne doğru gitmesiyle gerçek oldugunu fark etmiş üstüne bir de "laan gerçekmiş bu" diye bagirmistim gecenin bi vakti. asker de "korktun muuu ihihii" diye tepki vermişti hey gidi... dakikalarca gülmüştük. yetmezmiş gibi konuşması yasak askeri konuşturmuş bir ilke imza atmıştım o gece...