sözlük yazarlarını derinden sarsan şiirler

entry189 galeri0 video4
    39.
  1. (bkz: bir nevi 33 yaş şiiri) ne diyeyim yılmaz erdoğan için bilmem ki! adam kendi çocukluğu diye benimkinin aynısını yazmış.
    0 ...
  2. 38.
  3. KÜLÜMÜN iÇiNDE KÜLÜN...

    Ben senden önce ölmek isterim.
    iyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...
    Fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin.
    Ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki savruk bir gelin yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.

    Nazım Hikmet Ran
    0 ...
  4. 37.
  5. Ben Seni Seviyorum Bunda Bir Kasıt Yok

    acınası tesadüflerle ayrılıyorsun molekülden,
    hüzün hastası bir hayvansın
    şiddetli baş ağrılarıyla çalkalanan
    çok kurak iklimlerde, büyük sinir krizlerinde
    ağır işkence görmüş şehirlerde
    saadetin zarif, adaletin ince.

    bir miktar alkol ve ürperti alıyorsun
    kelimelerin karardığı peşin hükümlerde.
    şahsi sevişiyorsun şiddetin bütün bitki örtüsüyle.
    gözlerin ucuz, tutkun ucuz, direncin ucuz
    tehlikeli bir yalan gibi duruyorsun
    ruh yoksulluğunun harikulade iskeleti üzerinde.

    tutulamayacak yeminsin, yemin ederim,
    her insana gerçek aşkı öğretecek bir külfetin var
    ve
    alelacele asılmış bir çocuk militan
    gibi şaşkın ama onurlu bakıyorsun
    yükseldiğin gökyüzüne.

    ben seni ayakta alkışlıyorum
    hep ayakta alkışlıyorum seni ben
    yollarda yürürken alkışlıyorum
    sinemalarda, üçüncü sınıf oyuncularda alkışlıyorum
    afrika'nın içlerine doğru alkışlıyorum
    vuruşurken alkışlıyorum seni ben
    evet, hüzün hastası bir hayvansın
    acınası tesadüflerle ayrılıyorsun
    kainata gösterdiğin sahte hüviyetinden.

    o nasıl bir hale
    bana cimri, başkalarına bonkör bedeninde;
    bir acı votka tadı yakalıyorum dilenen bakışlarında
    'suçsuzum' diyorsun, 'tarzım bu' diyorsun
    aç bir kurt gibi iniyor yüzüne hüzün
    kirpiklerin alnına deyiyor
    bende deyiyorum alnına cevapsız sorularımla
    uykum geldi diyorum
    seni sevmekten uykum geldi
    jilete abanıyorum
    korkuya abanıyorum
    tek arkadaşım yok öbür tarafta çünkü!

    çek perdeleri, kapat ışıkları
    bu telaşlı yokoluşun fosforu aydınlatır bizi
    uykum geldi diyorum
    tutulamayacak yeminsin, yemin ederim
    heryeri keserim, herkesi, herşeyi keserim
    bıçağımı taşıyan elde kader çizgim de gizli!
    bitiyor
    sancıda safları sıklaştıran o garip haz bitiyor
    bir kez olsun samimi bak
    bak! gecenin eteklerine eşkiya ayrılıklar siniyor!

    acınası tesadüflerle ayrılıyorsun molekülden
    ateşler içinde bırakıyorsun sana biriktirdiğim suyu
    oysa hiç sansım kalmadı
    yeniden doğmak için, bana ait olduğu belirtilen külden.

    al bu külü de götür
    al bu külü de götür, diğer taraflara üfle
    muzaffer bir hain gibi ayrıl
    tertemiz hayal hikayemden.

    Küçük iskender
    0 ...
  6. 36.


  7. SEVGi DUVARI

    sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi
    kumkapı meyhanelerine dadandık
    önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
    çöpçülerin elleriyle okşardın beni
    yalnızlığım benim süpürge saçlım
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
    baktım gökte bir kırmızı bir uçak
    bol çelik bol yıldız bol insan
    bir gece sevgi duvarını aştık
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki
    başucumda bir sen varsın bir de evren
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

    CAN YÜCEL
    0 ...
  8. 35.
  9. öyle bir hayat yaşıyorum ki,
    cenneti de gördüm, cehennemi de.
    öyle bir aşk yaşadım ki,
    tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

    bazıları seyrederken hayatı en önden,
    kendime bir sahne buldum oynadım.
    öyle bir rol vermişler ki,
    okudum okudum anlamadım.

    kendi kendime konuştum bazen evimde,
    hem kızdım hem güldüm halime,
    sonra dedim ki, "söz ver kendine"

    denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
    sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
    uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin,
    korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.

    öyle bir hayat yaşadım ki,
    son yolculukları erken tanıdım.
    öyle çok değerliymiş ki zaman,
    hep acele etmem bundan,

    anladım...

    (bkz: friedrich nietzsche)
    2 ...
  10. 34.
  11. Bir tanem!
    Son mektubunda:
    "Başım sızlıyor yüreğim sersem!" diyorsun.

    "Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yaşayamam!"

    Yaşarsın karıcığım,
    kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
    yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
    en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı.

    Ölüm
    bir ipte sallanan bir ölü.
    Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm.
    Fakat
    emin ol ki sevgili;
    zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma,
    mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nazım'a!

    Ben,
    alaca karanlığında son sabahımın
    işitilmemiş bir türküyü duyacak,
    dostlarımı ve seni göreceğim,
    ve yalnız
    yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim...

    Karım benim!
    iyi yürekli,
    altın renkli,
    gözleri baldan tatlı arım benim;
    ne diye yazdım sana istendiğini idamımın,
    daha dava ilk adımında
    ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın.
    Haydi bunlara boş ver.
    Bunlar uzak bir ihtimal.
    Paran varsa eğer bana fanila bir don al,
    tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
    Ve unutma ki
    daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı.

    Nazım hikmet...
    1 ...
  12. 33.


  13. pia

    ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
    ellerini bir tutsam ölsem
    böyle uzak uzak seslenmese
    ben bir şehre geldiğim vakit
    o başka bir şehre gitmese
    otelleri bomboş bulmasam
    içlenip buzlu bir kadeh gibi
    buğulanıp buğulanıp durmasam
    ne olur sabaha karşı rıhtımda
    çocuklar pia'yı görseler
    bana haber salsalar bilsem
    içimi büsbütün yıldız basar
    bir hançer gibi çıkıp giderdim

    ben bir şehre geldiğim vakit
    o başka bir şehre gitmese
    singapur yolunda demeseler
    bana bunu yapmasalar yorgunum
    üstelik parasızım pasaportsuzum
    ne olur sabaha karşı rıhtımda
    seslendiğini duysam pia'nın
    sırtında yoksul bir yağmurluk
    çocuk gözleri büyük büyük
    üşümüş ürpermiş soluk
    ellerini tutsam pia'nın
    ölsem eksizsiz ölürdüm...

    attila ilhan

    ..................

    http://www.youtube.com/watch?v=kdC2dcvJBdg

    Geldim işte

    Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
    Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
    Su ve ateş, bir de gülünç yalnızlığım var sana
    Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller

    Suyu dinle, ateşi yak, özledim demek bu

    Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
    Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi
    intiharsa günahtır, külliyen yasak bilirsin
    Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları

    Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik
    Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur
    Tayyare pulları getirdim sana, evden kaçışlarımı
    istersen yok say bunları, tespih de yapabilirsin

    Beni vur saatin altında, seni seviyorumdur bu

    Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
    Kendini ölümlü sanıyor, onu getirdim ganimettir
    Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
    Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına

    Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
    Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
    Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
    Unutulmaya geldim işte, onarılmaya değil

    Kov beni kabilenden, ama bekliyorum demek bu

    Ahmet Telli
    0 ...
  14. 32.
  15. çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
    seyir defterini başkası yazsın.
    çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
    beni o limana çıkaramazsın...

    Nazım Hikmet
    0 ...
  16. 31.
  17. kelebekleri çok sevdiğini
    her dile getirişinde
    kelebek olmak isterim
    büyük bir arzuyla
    ömürlerinin çok kısa
    olduğunu bildiğim halde
    (bkz: kosankarga)
    0 ...
  18. 30.
  19. Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
    Nasıl korku verir sessizlik insana;
    insan nasıl konuşur kendisiyle;
    Nasıl koşar aynalara,
    Bir cana hasret,
    Bilmezler.

    ORHAN VELi KANIK
    0 ...
  20. 29.
  21. 28.
  22. dur!
    yumuşak
    beyaz
    kıvrılışlarınla
    beynime giriyorsun
    kemiriyorsun!
    oraya giremezsin!
    onu kemiremezsin!

    yumuşak
    beyaz
    kıvrılışlarıyla
    beynime giren kurdu
    çürük bir diş çeker gibi söktüm!
    epeyce ter döktüm!
    bu sonuncuydu
    bir daha olmayacak!

    (bkz: govdemdeki kurt) (bkz: nazım hikmet ran)
    2 ...
  23. 27.
  24. herkes beni aldattı gitti
    yine kamyonlar kavun taşır
    fakat içimde şarkı bitti
    (bkz: cahit külebi)

    (bkz: şarkıya türküye lanet olsun)
    1 ...
  25. 26.
  26. Zeki Kayahan Coşkun - Gam Kenarı
    4 ...
  27. 25.
  28. alişim

    Kasnağından fırlayan kayışa
    kaptırdın mı kolunu Alişim!
    Daha dün öğle paydosundan önce
    Zilelinin gitti ayakları,
    Yazıldı onun da raporu:
    "ihmalden!"
    Gidenler gitti Alişim,
    Boş kaldı ceketin sağ kolu...
    Hadi köyüne döndün diyelim,
    tek elle sabanı kavrasan bile
    Sarı öküz gün görmüştür,
    Anlar işin iç yüzünü!
    üzülme Alişim, sabana geçmezse hükmün
    Ağanın davarlarına geçer...
    Kim görecek kepenek altında eksiğini
    kapılanırsın boğaz tokluğuna.
    Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
    beklesin mızrabını.
    Sağ yanın yastık ister Alişim
    sol yanın sevdiğini.
    Kızlarda emektar sazın gibi
    Çifte kol ister saracak!

    rıfat ılgaz
    3 ...
  29. 24.
  30. Gözlerin gözlerime değince,
    Felaketim olurdu, ağlardım.
    Beni sevmiyordun, bilirdim
    Bir sevdiğin vardı, duyardım
    Çöp gibi bi oğlan, ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Ne vakit karşımda görsem.
    Öldüreceğimden korkardım.
    Felaketim olurdu,ağlardım.
    Ne vakit Maçka'dan geçsem.
    Limanda hep gemiler olurdu.
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi.
    Sessizce bir cigara yakardın.
    Parmaklarımın ucunu yakardın.
    Kirpiklerini eğerdin ,bakardın.
    Üşürrdüm, içim ürperirdi.
    Felaketim olurdu, ağlardım.
    Akşamlar bir roman gibi biterdi.
    Jezabel kan içinde yatardı.
    Limandan bir gemi giderdi.
    Sen kalkıp ona giderdin.
    Benzin,mum giderdin.
    Sabaha kadar kalırdın.
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü.
    Hele seni kollarına aldı mı.
    Felaketim olurdu ağlardım...Atilla iLHAN
    Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
    nımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
    inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.Cemal SÜREYA
    8 ...
  31. 23.
  32. her gün bir yerden göçmek ne iyi,
    her gün bir yere konmak ne güzel,
    bulanmadan, donmadan akmak ne hoş;

    dünle beraber gitti cancağızım,
    ne kadar söz varsa düne ait,

    şimdi, yeni şeyler söylemek lazım...

    (bkz: mevlana celaleddin-i rumi)
    4 ...
  33. 22.
  34. Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi,beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin
    Fedakarlığımı anlıyorsun
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.
    nazım hikmet...
    3 ...
  35. 21.
  36. sacit onan - acı



    yorumlayan sacit onan ama ferman karaçam'ın şiiri.

    sacit onan müthiş yorumluyor.
    0 ...
  37. 20.
  38. işitilmeyen....

    Yuvarlanarak geçtim buradan:
    görmediniz.
    Güneş bile yumdu gözlerini
    kapattı kulaklarını
    işitmedi
    sözlerimi.

    Yaralanarak geçtim buradan:
    sağaltmadınız.
    Gök bile örtündü bulutlarını
    sakladı yıldızlarını
    dinlemedi
    umutlarımı.

    Yokolarak geçtim buradan:
    yaşatmadınız.
    Ölüm bile çekti aldı anlarını
    tuttu attı anılarımı
    dindirmedi
    acılarımı.

    Oruç Aruoba
    1 ...
  39. 19.
  40. Nazım Hikmet'in Rubailer'inden;
    "öptü beni : bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» ; dedi.
    «bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» ; dedi.
    «ister gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
    «körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» ; dedi..."
    1 ...
  41. 18.
  42. Bir Ayrılış Hikayesi

    Erkek kadına dedi ki:
    - Seni seviyorum,
    ama nasıl?
    avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya,
    çıldırasıya...
    Erkek kadına dedi ki:
    - Seni seviyorum,
    ama nasıl?
    kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    Kadın erkeğe dedi ki:
    - Baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    Şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
    Ve artık
    biliyorum:
    Toprağın
    Yüzü güneşli bir ana gibi
    En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

    Fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olanın parmaklarına
    başımı kurtarmam kâbil
    değil!
    Sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak...

    Sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...

    Kadın sustu.

    SARILDILAR

    Bir kitap düştü yere...
    Kapandı bir pencere...

    AYRILDILAR...

    Nazım Hikmet Ran
    3 ...
  43. 17.
  44. kaldırımlar

    sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
    biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

    kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

    ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
    ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi
    *
    8 ...
  45. 16.
  46. orhan veli - birdenbire ya da misafir. duyarım, hüzünlenirim, sigaramı yakarım, ustaya saygı duyarım.
    1 ...
  47. 15.
  48. başka türlü bir şey benim istediğim
    ne ağaca benzer, ne de buluta
    burası gibi değil gideceğim memleket
    denizi ayrı deniz,
    havası ayrı hava..

    bir başka yolculuk dalından düşmek yere
    yaşadığından uzun

    bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
    ağacın yüksekliğince
    dalın yüksekliğince rüzgarda
    ve bir yeni ömür
    vardığın çimen yeşilliğince

    nerde gördüklerim
    nerde o beklediğim
    rengi başka
    tadı başka..

    (bkz: can yücel) *
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük