sözlük yazarlarını derinden sarsan şiirler

    2.
  1. eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    çok az şeyi
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla.
    daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim bir çok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
    anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
    hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    ama işte 85'indeyim ve biliyorum.
    ölüyorum...

    04.06.2010 edit: borges.
    40 ...
  2. 8.
  3. ne hasta bekler sabahı,
    ne taze ölüyü mezar.
    ne de şeytan, bir günahı,
    seni beklediğim kadar.

    geçti istemem gelmeni,
    yokluğunda buldum seni;
    bırak vehmimde gölgeni,
    gelme, artık neye yarar?

    necip fazıl kisakürek
    21 ...
  4. 7.
  5. Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun. etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun. etme

    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun. etme

    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun. etme

    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun. etme

    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun. etme

    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun. etme

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun. etme

    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun. etme

    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun. etme

    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun. etme

    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun. etme

    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun. etme

    isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun. etme
    12 ...
  6. 14.
  7. sakarya türküsü

    insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    bir yanda akan benim, öbür yanda sakarya.
    su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
    her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir
    oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
    akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
    fakat sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
    çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    hey sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
    rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    sırtına sakarya'nın, türk tarihi vurulur.
    eyvah, eyvah, sakaryam, sana mı düştü bu yük?
    bu dava hor, bu dava öksüz, bu dâva büyük!..

    ne ağır imtihandır, başındaki, sakarya!
    binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
    hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
    yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
    şimdi dövün sakarya, dövünmek vakti bu an;
    kehkeşanlara kaçmış eski günleri an!
    hani yunus emre ki, kıyında geziyordu;
    hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
    nerede kardeşlerin, cömert nil, yeşil tuna;
    giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
    mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    bulur mu deli rüzgâr o sedayı: allah bir!
    bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    vicdan azabına es, kayna kayna sakarya,
    öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    insan üçbeş damla kan, ırmak üçbeş damla su;
    bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
    geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
    kafdağını aşsalar, belki çeker de bir kıl!
    bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
    sakarya, sâf çocuğu, mâsum anadolu'nun,
    divanesi ikimiz kaldık allah yolunun!
    sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
    rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
    akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
    bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber kılavuz!

    yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, sakarya!
    8 ...
  8. 17.
  9. kaldırımlar

    sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
    biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

    kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

    ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
    ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi
    *
    8 ...
  10. 24.
  11. Gözlerin gözlerime değince,
    Felaketim olurdu, ağlardım.
    Beni sevmiyordun, bilirdim
    Bir sevdiğin vardı, duyardım
    Çöp gibi bi oğlan, ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Ne vakit karşımda görsem.
    Öldüreceğimden korkardım.
    Felaketim olurdu,ağlardım.
    Ne vakit Maçka'dan geçsem.
    Limanda hep gemiler olurdu.
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi.
    Sessizce bir cigara yakardın.
    Parmaklarımın ucunu yakardın.
    Kirpiklerini eğerdin ,bakardın.
    Üşürrdüm, içim ürperirdi.
    Felaketim olurdu, ağlardım.
    Akşamlar bir roman gibi biterdi.
    Jezabel kan içinde yatardı.
    Limandan bir gemi giderdi.
    Sen kalkıp ona giderdin.
    Benzin,mum giderdin.
    Sabaha kadar kalırdın.
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü.
    Hele seni kollarına aldı mı.
    Felaketim olurdu ağlardım...Atilla iLHAN
    Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
    nımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
    inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.Cemal SÜREYA
    8 ...
  12. 12.
  13. Daha nen olayım isterdin,
    Onursuzunum senin!

    cemal süreya
    5 ...
  14. 4.
  15. En güzel deniz :
    henüz gidilmemiş olanıdır.
    En güzel çocuk :
    henüz büyümedi.
    En güzel günlerimiz :
    henüz yaşamadıklarımız.
    Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
    henüz söylememiş olduğum sözdür...

    Nazım Hikmet
    4 ...
  16. 23.
  17. her gün bir yerden göçmek ne iyi,
    her gün bir yere konmak ne güzel,
    bulanmadan, donmadan akmak ne hoş;

    dünle beraber gitti cancağızım,
    ne kadar söz varsa düne ait,

    şimdi, yeni şeyler söylemek lazım...

    (bkz: mevlana celaleddin-i rumi)
    4 ...
  18. 26.
  19. Zeki Kayahan Coşkun - Gam Kenarı
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük