bugün

Biraz daha karanlık ve sessizce gün batımı izlemek gibisi yoktur. Bir amaç olmadan gördükleri daha iyi görünür olur insana. Ve üzgünse bi damlaya bütün güneş doğar sanki. Yüzünden parıl parıl iner göz yaşı.

iyi de, neden üzülür insan?
Ölüm gibi ciddi bir şey varken yakından.
Ölümü yaşamak gibi bir ödevimiz var mesela. O zaman yaşamı öldürmek neden?
yetersiz kaldım aşkıma
bakışıma
kalp atışlarıma

sevdim...
geldim...
hep geldim ama
yetersiz kaldım seninle yaşlanmaya

gözlerine bakmak yetmezdi çünkü
koşulsuz sevmeliydik biz birbirimizi

koşullara harcattım ben sevgimi

sevgilim ben varya ben
aslında senin düştüğün hataya düştüm

herşeye rağmen değil artık
sevgimi ben
ben varya ben
tıpkı senin gibi
küçülttüm.
i̇çimdeki derinliklerden geliyor o ses
yankılanıyor içimde atışıyla kalp dedikleri
yokluğunda can çekişen biri kadar acı geliyor o ses
i̇çimdeki duvara vuruyor beden dedikleri
nihayetinde her gecenin sessizliginde
berraklasiyor duvarima vuran ses 
bana anlatiyor bir seyi aşk dedikleri.
gün dogarken ardından tepelerin aq tüm teletabilerin. (bkz: teletabiler)
sıradan görünümlü bir defterde saklanıyor olup, birkaç yıla sadece sayısı artacak olan karalamalar bütünü.
zoruna mı gitti kemalist zoruna
islamiyet geçti inkışafa
sen ata nın izinde devam et
biz gidiyoruz artık aya.
ilkokulda yazdığım şiir:

Bir günlük bebek
Ölüyor sessiz sessiz
Ne demek söylesene
Aaaaaaaaaaaaaaaa
Ölme bebek ölme
Ağlama bebek ağlama
Aaaaaaaaaaaaaa

Kardeşime yazdığım şiirden bozma şarkım.
insanlar üzgün olsalarda tutabiliyor içinde,
ben mutlu olamadığım için, üzülüyorum hep
hep göz yaşı vardır insanlarda akmasada
bende dışarı dökemediğim için içime akıyor damlalar

ne yazmak geçirebiliyor içimdekini ne bağırmak,ne susmak
ne koşup kaçabiliyorum,ne durup tüketebiliyor,
ne ağlayabiliyorum, ne küsebiliyorum,
ne unutabiliyorum ne saklayabiliyor,

zaman unutturmuyor hiç birşeyi
sadece üstünü kapatıyor sen bilsende alttakini
bir avuç toz tutuyor üstü ama sönmüyor köz
ne kadar yağmurda yağsa ıslanmıyor

kalan kalabiliyormu ki giderken yarısı
o bile durmuyor sende geriye kalıyor acısı
unutmaya çalışsan unutacak bişey bulamazken
neye üzülüyor gözlerim neyi arıyor

içimde bir yorgunluk var bi usanmışlık bir bıkkınlık
ne zamanı ne boyutu ne yeri ne sebebi belli
ne neyden usandığı belli
böyle bi sıkıntı bir

olmuyor unutsamda biliyorum içimde olduğunu birşey ateşliyor birşey hatırlatıyor
her onu hatırlatana küssem hayatım biter bunu bilsemde
bilmiyorum
bilmiyoum ne yaptığımı, nasıl davrandığımı na yapacağımı
çırpınsamda değişmeyecek gibi kaderim sanki her hikayenin sonu mutsuzmuş gibi geliyor
belkide hikayelerden sıkıldım onları duymaktan yaşamaktan
sanki boğuluyorum, boğazıma tuzlu su tanecikleri kaçıyor
nefes almakta zorlanıyorum git gide
ama suda değilim nası boğulayım çölde
bakıyorum çevreme bana yardım edecek birisi varmı diye ama YOK
hatta çevremdekiler daha çok boğuyor daha sıkıyor boğazımı
canım yanmıyor sanıyor bilmiyorlar rol yaptığımı
aslında hiç mutlu olmadığımı
belki ben yanlışım belki hatalıyım ama ne yapacağımıda bilmiyorum

bir gösteren olsa diyorum ama yok bekliyorum
kımıldamadan belki geçer diye ama geçmiyor
duruyor içimde yerinide biliyorum
ama yapamam onuda biliyorum
hayır hanımefendi
gözleriniz de umurumda değiller artık
hele sıkarak kapakları, yumduğunuzdan beri
ben ve kuskunç kederim, baş başa kaldık
böyle kaçmak mı olur; iki ileri bir geri

hayır hanımefendi
kumrallığınız, sökmez benim esmerliğime
tedavülden kalkmış bir sevmek benimki
ve bir o kadar çaresiz, suçlu alabildiğine
raflarda geçmiş hem son kullanma tarihi

hayır hanımefendi
bana söylenecek şarkılar artık bestelenmiyor
hem çok çok saçlarınız kadar parlayabilirlerdi
dokunduğunuz her yara, şimdi daha bir kanıyor
isteseniz parmak uçlarınız merhem olabilirlerdi

hayır hanımefendi
yalandır sizinle o gece seviştiğimiz
doğrudur dudaklarım, dudaklarınıza değdi
doğrudur kaçak yolcu olmuştur sol elimiz
sayın tanrıya sordum "bu bir ayindir" dedi

hayır hanımefendi
nereden çıkartıyorsunuz sizi, sevdiğimi
hem aşkın defterini, kapatanlar bizleriz
ne bileyim severken rahatsız ettiğimi
geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz
Hüznüm sarmış yüreğimi, sessiz çaresizim boğazım düğüm düğüm, sözlerim suskun içim buruk, yok olsam sorulmaz varmıyım yokmuyum, Derdimi söylesem kimse anlamaz, ağlasam hıçkırıklarım durmaz, gömüyorum her bir şeyi yüreğime, içimde büyüyen bir işkence, alıştım içimdeki bu yaraya, hafiflediğini hissetsem yine tuz basarım oraya, varlığımı hissettiren o acı, şu acizliğimin tek sırdaşı, hatta kanıtı.
tanımadığım hayatımın kadınına itafen;

olmadığın günlerde, ruhum sanki arafta,
tanımadığım cismin, söyle hangi tarafta?

özledim tanımadan, o mahur bakışını,
saçlarının rüzgarda, su gibi akışını.

elimi tuttuğunda, buz tutmuş gönlüm erir,
sarıldığında ey yâr, cennette miyim nedir?

seni görmeden sevdim, lâkin hasret de yetti,
feri sönmüş gözümden, uyku da firâr etti.

rüyalarımda yoksun, bir görünsen çok mudur?
tenim teninden yoksun, hiç insafın yok mudur?

ummadığım bir anda, karşımda belirsen de,
susuz kalmış yüreğim, şelale bulsa sende.

gücüm kalmadı artık, dilerim senden aman!
söylesene sevgili, kavuşmamız ne zaman?

(hece ölçüsü ve uyakla tarafımdan yazılmıştır. virgülden önceki ve sonraki kısımlar 7 heceden oluşmaktadır ve 7 beyit halindedir)
malumun şiiri

sevdim mi gene çok seveceğim
ben kendimi tanıyorum hem
herkesten, herşeyden çok
sevdim mi gene gök çökecek
denizler yarılacak,
marmara ereğlisinde batacağım
malum

kalkıp yollara düşeceğim,
seni uykundan uyandıracağım
gözlerinin, yeşil bakacağı
elinin, ayağının titreyeceği
benim seni oturup da bekleyeceğim
malum

sonra biraz adımlayacağımız
karşıdan karşıya geçerken ışıktan
göz göze geleceğimiz malum
bir sigara yakacağım, hızımı almışken
yenisini ateşe vereceğim
malum

sonra daha çok adımlayacağımız
daha çok sigara içeceğim
senin ağzımı avuçlayacağın
benim beline dolanacağım
yorgun, ter içinde kalacağımız
malum

senin çay içeceğin ve benim kahve
sonra üstüne mısır yiyeceğimiz
derenin kenarında laflarımızı
uzatarak ve adımlarımızı kısaltarak
aheste aheste yürüyeceğimiz
malum

sonra uykusuz kalmışlığım
senin şaşkın heyecanın
gözlerinin giderek yeşerecekleri
saçlarının gene saç kokacakları
sol elimin isyan başlatacağı
malum

seni öpecek, koklayacağım
saçlarından bir avuç alacağım
yanaklarında ellerimi dolayacağım
aklımı çıkarıp da vestiyere asacağım
senin o kokuna kapılacağım
malum

sonra felsefe konuşacağımız
bir film takacağımız
geceyi uzatacağımız
dudaklarımıza bakacağımız
kontrolden çıkacağımız
malum

sonra uykumuzun geleceği
nefeslerimizin gecemizi deleceği
dudaklarımı avuçlayacağın
ama dudaklarımın avucunu yeneceği
boynunun gene değere bineceği
malum

nerede olduğumuz,
nasıl geldiğimiz,
ne kadar yorduğumuz,
epeyce geç kaldığımız,
sıcak ekmek sever gibi,
büyük büyük sevdiğimiz,
malum

sonra sen susacaksın
ben haykıracağım
sen, kendinden korkacaksın
ben hayran kalacağım
gözlerin, aklımda kalacaklar
malum

sorular cevapsız kalacak
gece, gene beynimize vuracak
şarkılar belki bahanemiz olacak
duramayacağız, konuşacağız
nereye, nereye varacağız
malum
karanlıklar içinde, kamil koça binince, muavini görünce, kamil koç pismanliktir.
bir akşam üstü,
buluşmuştu yine.
sabah martıları ve...
onlara simit atan...
atan...
atan...
ta ta ta tan...
git
simdi git
hemen git
n'olur git
allasen git
bi git
git

simdi yazdim sizler icin, sonunu degistirebilirsiniz izin de verdim oohh..
http://www.youtube.com/watch?v=yhUCBMGIYQ4

(#15026777)
Saksım gümüş.
Sen güneşi gülersin.
yabancılar soğuk olur derler heyhat.
oysa kırmızıydı adımların.
daldaki erik sence yeşil,
Bence çocukluğum.
Ölümsüze sen tanrı dersin,
Ben umut.
çocukluğumu avuttuk, günlerden pazardı.
büyüyemedim sen gidince.
ne köküm kaldı beni aşka bağlayan
ne umudum kaldı güneşi görmeye.
ulu bir ağaç olmak için
çıktığım yolda
yol kenarında kütük oldum...
içini kurtların kemirdiği.
ayrılık sonu yazdığım şiirdir.malum beyfendimiz yağmurlu havaları hiç sevmezdi.ayda bir kaç kez görüşürdük o da yağmurlu havalara denk gelirdi şans mı desem.bir gün yolda yürüyorum aklım geçmişe gidiyor.bir kaç ay önce onunla buluşmak için biraz hızlı biraz da heyecanlı adımlarla yürüyen insan da benim şimdi yüreği kırık yorgun insanda.sonrası malum istemsiz dökülüyor mısralar ağzımdan.malum beyfendimiz de uğruna şiir yazılmış bir insan oluyor.peki değer mi? asla.

hiç sevmezdin yağmurlu havaları
bilirdin sanki yağmurda ayrılığın tadı vardı.
seni beklemek;
yağmuru beklemek gibi
ıslak soğuk ve nemli.
ne sen döndün geri
ne de yağmur dindi.
bir dönseydin
ah bir dönseydin
artık sevmeyecektim seni.
öyle hisliyim ki dostlarım,
kendimi
150 mısralı,
çok içli bir şiirin
ilk hecesinde aşağı atabilirim.
ölmesek bari.
sakın dönme sevgili...
sen gideli beri,
ayaklarımın dibinde yatan bir köpek kadar sadık yalnızlığımla ben, mesuduz yokluğunda.

böylesi de güzelmiş be sevgili...
hiç olmazsa kaybetme korkusu yok,
kaybetmişim zaten hayli şey,
bir de sen git üstüne, alışırız ona da ziyanı yok.
YOKLUĞUN
Yıllanmış hasretin yüreğimi demliyor,
Anıların bir kez daha beni, sensiz bırakıyor.
Hüznün bir boşluk gibi içme oturuyor,
Çaresizlik beni mahvediyor.

Geceler artık bana kısa geliyor,
Ömrümün en az yarısı seni düşlemekle geçiyor.
Bir bilsen yüreğimde ne fırtınalar kopuyor,
Bu satırlar senden gizli gizli yüreğimde oluşuyor.
deniz

insan en çok denizi sevmeli.
deniz maviliktir, deniz özgürlük.
insan ölecekse,
bir yaz akşamı, denize karşı,
bir elinde rakı, bir elinde cıgara varken ölmeli.
*
eski bir şiirim. dar br vaktin düş sancılarına gebedir...

Rotaları adımlarına çevrilmiş
tüm uzuvlarımın
Tam yol hüzünistler yarımlarına
yarım bıraktıklarına
Olmayışın fikri
var ya hani
Nerede soluk arasam
aşk pahası
Ve yürek darlığından muzdarip
gidişine eylem yapan gözlerim
istediğim tek şeydi kalbinin benim için ATMASI..
oysa sen;
beni aklından ATARAK işe başlamışsın.