''Senin hayat dediğin, istiklal caddesinin geniş su kanallarından torbacıyla paslaşabilme olasılığıyla akan delikanlıların gözündeki şüphe ibaresidir. Biraz da asurilerin, keldanilerin, polonezlerin, romanların, illa ki Matmazel Noraliya'nın işveli kahkahasıdır. St. antuan'dan yükselen ilahi mevlevilerin, dolapderede klarnet sesine döküldüğü intihar dekorlu bir şehir, ömrümün yitip gittiği yer ve para, bol kevaşe, zulada düz kubar ve şehirde hafif esrar kokusu...''
''Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta oldu, incelikli haytasın. Nüksederken raksını mahallenin maaşallahı, eyvallahı, güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın...''
''O bin tılsımlı anın çarşafından ağır ağır geçirirken hayatını, bilemezdi üç tekerlekli bisikletin karanlığa takla atacağını''
''Zarlar düşeş gelseydi, belki de her şey başka türlü gerçekleşecekti.''
''Her hayatın bir ağırlığı var koçum, seninki kaça tartıyor?''