Bugün Sana "kocacığım" diyen kadın;
Gün gelir, başka adamın karısı olabilir.
Bugün blowjob yaptırırken, yarın sakso çeken taraf olabilirsin.
Hayatta her an, her şey değişebilir.
yüksek, büyük sistemler; sürdürülebilirliklerini sağlamak adına daha fazla bağımlılığa sahiptirler.
bir sistem ne kadar yükselirse, gücü ne kadar artarza zayıflığı da doğru orantıyla artışa geçer.
düşük seviyeli sistemlerde geri dönülebilirlik fazladır ancak sistem yükselişe geçtikçe geri dönülebilirlik ve esneklik azalır. ya hep ya hiç mantığı ortaya çıkar.
bu da güç arttıkça zaafın keskinleştiği sonucunu yaratır. en güçlü addedilen an, yıkıma en yakın olunan andır.
bunu bir balon içinde uçmaya benzetebiliriz. yerden ne kadar yükselirse, risk o kadar artışa geçer. uçuyorum, herkesin üzerindeyim zannedersin ancak ölüme, bitişe en yakın olan yine sensindir.
uzun zamandir sorun ve sorun tipleri uzerine dusunuyorum. sorun nedir? sorun sahibi olmak sorunlu bir durum mudur? hangi sorunlar gercekten sorundur?
kendi acimdan degerlendirdigimde, ilk once sorun diye nitelendirdiklerimizin hayatin bir gercegi olup olmadigini degerlendirmek gerektigine inaniyorum. peki bu durumdar hangileri hayatimizin gercegidir hangileri gercek birer sorundur? bu sorularin cevaplarinin pesinden gittigimde ise soyle bir gercekle karsilasiyorum: ne olursa olsun ortadan kaldiramayacaklarimiz hayatimizin gercekleri ancak diger taraftan biraz cabayla, kararlilikla, iyi bir planla, disaridan alinabilecek bir destekle cozulebilecek her sey birer sorundur. bununla beraber eger hayatin gercekleri olarak nitelendirebilecegimiz durumlarin varligini kabullenip bu durumlarin bize olan etkilerini yine biraz gayret, adanmislik ve dis destekle azaltabiliriz. en nihayetinde ulastigim cikarim ise su oluyor her defasinda: sorunun kendisinin bir sorun olmadigi, asil sorun o sorunla yuzlesmeyip onu ortadan kaldirmak icin gereken kararliligi gostermemektir.
insanın ne ebeveynlerine borcu vardır kendisini yetiştirdiği için
ne vatan borcu vardır seçmediği bir toprakta bulunduğu için
ne de tanrıya can borcu vardır seçmediği bir imtihana kendisini attığı için.
gençken(18-30) çok fazla donanım sahibiydim, tecrübem -yaşla orantılı olarak- çok yoktu, ve alakasız edebiyat derecesinde üslup ve hitabetim vardı: geveze denilebilirdim.
şimdilerde (30+) o kadar fazla şeye şahit oldum ve tecrübe doldum ki, dışardan görenler çok sakinsin diyorlar.
el hasılı iç dünyası ile dış dünyasını senkronize edebilen kişiye büyük adam denirmiş meğer.
meğer ne küçükmüş meğer ne acizmişim.
izahı olmayan şeyin mizahı olur diye diye tüm ciddi problemler mizaha vurulur oldu.
toplumda siyasi, kültürel, sosyal hemen hiçbir konuda ciddiyet kalmadı.
ne iktidarın ne muhalefetin bir tane hatası kabahati bile adam akıllı ele alınıp eleştirilmedi ve çözüm üretilmedi mizah ve hatta alıştı(rıldı)ğımız gevşeklik yüzünden. bir nesil sonra oğlumuza kızımıza verecek tek bir bahanemiz yok elle tutulan. ülkece yazıklar olsun tek tek hepimize.
şen şakrak büyüdüğümüz mahalle samimiyetini sınamayacağımız çocuklarımıza vah ki ne vah.
arkadaşlar hepi"m"izin suratına tükürüyorum. bizi gidi yozlaşmış, -sözüm ona- binlerce yıllık kürt/türk vs. tarih birikimine sahip ama bi boktan çakmayan toplumsal yığın bizi.
vah atam atatürk vah atam fatih vah atam selahattin eyyubî vah.. evladın kıçı kırık popülerizme yenik düştü özünü unuttu vah.