bugün

o gün, o an gelicek ve bir anda her yer aydınlanıcak. Güneş doğacak, bebeğim sen geliceksin ve dansa edicek nehirler. Evet buna inanıyorum, tıpkı noel babaya inandığım gibi.
birini unutamazsin. sadece baska birini ondan daha cok sevebilirsin o kadar.
''sakın 30 yıl hukukun olmayan birine, sakın deme''.
"bazen kafamı taşımak o kadar zor bir hale geliyor ki.. ya kalın kafalının tekiyim ya da boynum çok kırılgan..."
sonsuza kadar kendini sevemessin, bu sevginin doğasına aykırı, hemen birini sevmeli ve seni mahvetmesine izin vermelisin.
"iyi" olarak bildiğimiz ve tanıdığımız insanlardan çok, ruhunu yüzüne takan insanları seviyorum.
körü körüne kendine bile inanma. sarsılmaz sandığın gerçekler ve kabullerin, sana bilinçaltından yutturulmuş safsatalardan ibaret olabilir.

dayatmalarına inanmak yerine ne kadar kendi fikrini yaratırsan, yöntemlerine karşı çıkıp ne kadar kendini eğitirsen o kadar özgür olursun.
zıtlar aslında eşlerin yön, zaman ve yer değiştirmiş halidir..
bekleteni hoş görmem beklemekten ötürü.
her şey olasılık dahilindedir. sonuçta kesin dediğimiz şey de %100 olan bir olasılıktan başka bir şey değildir.
birazcık tuz etkisi yaratmalı insan birinin hayatında.
hani yaraya basıp acı vereninden değil,
yemeğe katılıp tat vereninden...
en yakın dostlarının bile güvenilmez olduğunu düşünüyorsan ve gerçekten öylelerse sorun sendedir, bazı şeyleri düzeltmenin vakti gelmiştir.
"imkansız yoktur; imkansızlık vardır."
"yağmur yağmala artık bu şehri, çamurdan insanlar akıyor sokaklarda."
kıroluk doğudan değil,insanın içinden gelir.
hep birinin olmasını isterdim anladım ki ''biz'' olamadıktan sonra birinin olması yetmiyormuş..
Sen onu aramazsın. O, seni mutlaka bulur, bir daha hiç bırakmamacasına sarar sarmalar. Keşke, ölmeden ölüm gibi sevse, sevdiklerimiz.
sarhoşken telefon kullanmak, araba kullanmaktan daha tehlikeli.
ahlakımı ayaklarımın altında ezdim
buz gibi çağlayanlar altında yıkandım
temizlendim
onurumu ve gururumu bir kenara bıraktım
vicdanımı kendi ellerimle inşa ettim
ruhumu arındırdım
beynimi bütün hastalıklardan kurtardım
inançlarımı kül edip havaya savurdum
dostlarımdan kurtuldum
ailemden kurtuldum
sevdiklerimden kurtuldum
korkularımın üzerine koşar adım gittim
beklentim kalmadı
artık mutlu değilim,
mutsuz hiç değilim
sizin düşüncelerinizi
sizin sevginizi
sizin değerlerinizi
sizin tanrınızı
sizin milliyetinizi
sizin ırkınızı
sizin çabanızı
sizin ahlakınızı
sizin kederinizi
sizin savaşınızı
sizin barışınızı
hepsini
ama hepsini havaya savurdum
artık korkmuyorum
istediği şekilde gelebilir hayat
istediği oyunla yaklaşabilir yanıma
gözlerim açıldı
özgürüm!
"onu bunu bilmem arkadaş, şu hayatta uykun geldi mi uyuyacaksın nokta. hatta ünlem!"
"tanrı öldü."

düzeltme: hass lavuğun biri benden önce söylemiş bunu.
"yalnızlık allaha mahsustur." tezini bir kez daha savunacak olan insana yalnızlığından yakınıp kimsenin umrunda olmadığı kişileri havaya kaldırıp aha bunlar ne peki denmeli..
insanlar sustular, susmaya da devam ederler, mutlu da olurlar

ta ki,

ellerinden bir bardak suyu, bir lokma ekmeği alındığı, çok görüldüğü zamana kadar,

işte o zaman çok büyük gürültüler kopar, bundandır hep isyanlar

evet en büyük isyanları boş mideler doğurur.
cehennemde üşümek için cennette yanmalısın.
--spoiler--
insanlar tutkulu varlıklar. Ben de bir o kadar insanım. Düşünce denizimde yüzdüğüm zamanlarda, sessiz ve rahatsız edici fısıltılar geliyor kulağıma. Edebi birkaç söz eşliğinde boş ve anlamlı sözler söylüyorlar. "Yalnızsın. Ama üzülme zaten yalnızdın." diyorlar. Bu çok hoşuma gidiyor. Hiçbir saflık pürüzsüz ve bembeyaz olamaz. Buna beni inandıramadı hiçbir tecrübe.
insanlar, birbirlerine benzer. O yüzden her şeyi birbirine benzetirler sıklıkla. Ben de bir o kadar insanım. Hayaller aleminde çizdiğim resimler, alay edercesine dans ediyorlar önümde. El ele dolaşıp, hani şu yeşil ve hiçbir mantığın alamayacağı yeşilliklerde sevişiyor sevgililer. "Kıskançsın. Ama üzülme bu sadece bir ütopya" diyorlar. Bu rahatsız etmiyor beni. Çünkü hiçbir aşk, bir hayalden daha mükemmel olamaz. Ama hiçbir rüya bir kadın kadar ben kokmadı bana.
insanlar, anlatan varlıklar. Yok yere konuşurlar, yazarlar bıkmadan. Mutlu da olsa üzgün de, cesurca da olsa umarsızca da; anlatırlar. Neyse ki ben de bir o kadar insanım. Bir körün bir sağıra söylediği güzel bir şarkı titriyor kulağımın içinde. Duymuyorum. Ve gerek duymuyorum. "Yalnızca varlığını hissetmek bile bazen insan olduğunu göstermez mi?" diye soruyor bana. Cevap vermiyorum. Çünkü duymuyorum. Ve gerek duymuyorum.
insanlar sahtedir. Sadece gösterebildikleri kadar iyi. Ve yalnızca saklayabildikleri kadar iğrenç. Oysa sustukları kadar mutsuz ve güldükleri kadar mutlu olamazlar ki! Ne yazık ki ben de bir o kadar insanım. Sustuklarımı yüzüme vuran bir rüzgar yüzümü kızartırcasına bir ayaz ve öylesine soğuk ve cesur adımlarla üzerime yürüyor. "Sen yalnızca sensin; ne daha fazla ne daha eksik!" diyor, bağırıyor suratıma. Buz kesen ifademle gözyaşlarına boğuluyorum. Çünkü hiçbir gerçek bir önceki yalanı saklamaya yetmez. Çünkü gerçek hayatta hiçbir doğru bir yanlışı hak etmez.
insanlar yalnızca insandır. Ve ben hala bir o kadar insanım.
--spoiler--

http://absurtedebiyat.blogspot.com/