sözlerini yitirenler

entry1 galeri0
    1.
  1. --spoiler--
    Simsiyah giyinmiş gene;
    uzaklığına değmek için değil bu kez.
    Koşuyor ama ardına bakmadan
    ve melânkolik zamanların ardıdır...

    Gözlerde sürme misali acı bir keder, henüz terk eder yeri. Ne olursa olsun peşi, ki tebessüm tadını anımsatır, gözün göze değişi ama ne bir tebessüm vardır ne de öncesi...

    Ardı kesilmeyecekmiş gibi, tuhaf bir can-sıkıntısı mesken tutar içinde, aşılmaz bir yeri. Ne söylesen aklındakilere ters düşer ve ardından kalkar. Hiç kimseler görmemiş gibi üstünü başını sirkeler. Tozludur çünkü, kalbin, akla ters düşen yerleri. Misal; menekşe rengini aklın hatırlar, kokusunu yüreğin.

    iç geçirdiğin anlar da olur, bıktığın zamanlar da. Maksat dengedir ya hani! Böyle sürer,,,, ortada bir yerde kalma isteği...
    Canın orta yeri nerdedir peki?
    Yani can, yürek acısını bilirde (çünkü yürek, bilinen bir yerdedir!) göz acısını teselli mi sayar, istenmeyen her görüşmede? içi yanar da insanın, tenine karlı kışlar mı basar?

    Oysa kelebeğin ömrüdür asıl olan, bir de kanadına özgü tozdan değerler.

    Simsiyah giyinmiş gene! Uzak olsun diye değil belki, ama yakıştığı için de değildir. Bir nebze umursadığı içindir. Belki de hepten, gözlerine sürme çekip gelecektir; ki bu umursamaktan öte bir şeydir.

    ardı kesilmeyecekmiş gibi
    ardı kesilmeyen bir şey var mı ki
    bilmem-bilmek de istemem oysaki
    gözün gözde kalmasıdır
    nazar dedikleri

    ...ve devamında yazıya döner. Elin aklıyla konuşmasına benzer, bu becerikli uzaklık. Aslında pek izafî bir şey olmakla birlikte, uzaklık; elimin, elinle konuşmasına benzer ve neler neler söyler aslında. Beş parmağın beşi de ayrı yerde gizler.

    Hâlsizliğimi maruz gör! Öyle bir haldeyim ki ne sebzesi var ne de meyvesi! Daha birçok bahar varmış gibi filesi boş ayrılırım girdiğim bütün hâllerden.

    Hep, sonradan duyacağım seslerle oyalanırım. Her mevsimin kendi insansızlığında gizlenen bestelerini bulur Vivaldi, bense cd tadında duyarım. Duyduklarım yetmeyince küfrü basar, işte böyle icap etmeyen zamanlarda ağzımı bozarım. Oysa küfür kadar yalın olabilseydim, sessizliği duyardım... ya da sana mazeret olabilseydim, tüm gerçekliğimden cayardım...

    Sen yine de bakma, sözlerimin böyle “sen” diye başladığına. Aslında senden başka ne varsa, örneğin “ben” mesela, ve aslında sadece böyle kalsa, senle başlayan ben mesela.... sana diye içinde bin bir hece ve uyak hafifliğinde tek bir cümle ve öylece kendi çirkin sesinde ve hâlinde, kurulamadığındandır; böyle gizli gizli sana ya da sen diye başlayan her cümle.

    Ardına bakmadan koşuyorsun! Hangi uzaklığa varacağını bilmeden başka yakınlara yad oluyorsun. Neden mi böyle söylüyorum? Bir yanıt bekliyorsan, boşuna bekleme ya da sen bilirsin, bekle yine de ama inan bilmiyorum. Elimden gelen sesler bunlar. O aklımla konuşuyor bense not alıyorum.
    --spoiler--

    --spoiler--

    Her geçen gün yükselirken güneş, ben sırt üstü gölgene uzanmış, bilgeliğinden gelen serinlikle ve daha yeni uyanmış çocuklar gibi etrafıma bakınıyorum. Gül bahçesine benziyor sağ tarafım, sol yanımda ise hep aynı şey, senden yâralarım. Bir ara yüzün dönüyorsun yüzüme, ben de sanki, o bahçadan kalma bir kederle ağlamaklı oluyorum. Ardından vakit kaybetmeden hıçkıra hıçkıra susuyorum... bir şeyi anladığım falan da yok! Anlamış gibi yapıyorum,,,,karşımda ne varsa artık, anlamış oluyorum.

    Kar taneleri yağmura dönerken, neden birbirinin aynı oluyor sence? Ya da senden bir şey istesem, halt etmiş mi olurum sence? Sen gidişlerimi ve dönüşmelerimi biriktir, bakarsın bir vakit, dinlediğimiz ne varsa, kendini bizden esirgercesine sözlerini yitirir...

    Masallar anlatır, göz kapaklarının yarım uyku dolu sabahları

    ve ben de ardından aşka bir sabaha daha uyanırım. Dünyayı bütün kötülüklerden kurtarma hissiyle. Kahvemi yudumlar, önce aynaya bakarım.
    --spoiler--

    Ö.S.D.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük