sözelcilerin aptal olması

entry51 galeri2
    50.
  1. yine akıllara gelmiş olan durum. aynen.
    0 ...
  2. 49.
  3. kendilerini avutma çabalarına giren matematik özürlüleri hakkında acımasız bir gerçektir.
    1 ...
  4. 48.
  5. geçen gün duvarda gördüğüm yazıdır. evet.
    2 ...
  6. 47.
  7. Sözelcilerin aptal olması hımm bende bir sözelci olarak normalde insan içgüdüsüyle savunmaya geçerdim , Ancak düşündüm empati yaptım. Bence zeki bir insan aptallara , aptal demesi kadar saçma bir şey olamaz. Aptalsa sen neden bunu vurguluyorsun ki ? bırak o zaten aptal . Burdan şunu anlıyoruz bu arkadaş sanırım hiç sevgilisi olmamış veyahut başka biri kız arkadaşını düdüklemiş
    Veya sözelcilerin yaptıkları şeyler arkadaşa batmış. Bu kadar egoist olmana gerek yok bence ve sözel ağırlıklı biri olarak evde matematiğimi geliştirmeye çalışıyorum sen kalemde kitapta o sözeli yapsan da insan ilişkilerinde , her zaman bir adım geride kalacak gibisin belki de ben matematikte öyleyim kendini bu kadar üstün görmen sence aptallığından mı yüksek zekadan mı ? Bir düşün derim. Aşırı zeki arkadaşım hayatta başarılar umarım bir daha sözelcilerden darbe yemezsin Sonra buraya arkadaşların motivasyonunu düşürmek için saçma sapan entry açmak zorunda kalmazsın sağlıcakla kal Einstein
    0 ...
  8. 46.
  9. zekanın bölümlerinden habersiz insan söylemi.
    1 ...
  10. 45.
  11. 44.
  12. ygs'de birinci olanlardan söylenmesi beklenen söz.
    0 ...
  13. 43.
  14. lise hayatı boyunca böyle saçma kalıplar yüzünden, rehberlikçilerin ailenin öğretmenlerin arkadaşların hepsinin örümcek beyinleri yüzünden sayısalcı olarak okumuş en sonunda hayalleri için üniversitenin en sağlam sayısal bölümlerinden birini bırakmış bir insan olarak kesinlikle katılmadığım fikirdir. her insanın yetenek alanları veya ilgi alanları farklıdır. hatta bir bireyin yetenekli olduğu alanlarla ilgi duyduğu alanlar da birbirinden farklı olabilir.(matematikte deha olduğu halde matematiği sevmeyip müziğe ilgi duyma gibi) anadolu ve fen liselerinde başarılı öğrencilerin bırakın sözeli, eşit ağırlığı bile seçmesi bir harcanma olarak değerlendirilip sözel alan boş kafalı matematikten anlamadığı için orada bulunan insanların alanı gibi gösterilir. bu yüzden zeki olup da bu alanı tercih edecek ve iyi işler başarabilecek kapasitedeki genç sosyal bilimciler ve sanatçılar çatır çutur harcanılır. sonra da sözelciler aptal denilmeye devam edilir. eh mal kardeşim bırakmıyosun ki zeki adam gerçekten bu alanı isteyen ve bir şeyler yapabilecek adam bu alanı okusun az bişey soyut düşünebilen analiz yeteneği olan her insan mühendis iktisatçı filan yapılır hayatları boyunca keşkelerle yaşamaya ve sevmedikleri şirketlerde sevmedikleri işler yapıp çoluğa çocuğa karışıp herkesin onayladığı bir hayat yaşamaya iteklenir. sınavlar ve yüksek puanın zeka göstergesi sayılması gibi nedenlerle insanlar iyice tek tipleştirilmeye hayaller tektipleştirilmeye başlanılır. bir toplumda herkes ama herkes doktor olmak isteyebilir mi? evet doktorluğun en zeki en harika en kutsal insanların işi gibi gösterilip geri kalan her şeyin itin götüne sokulduğu bir yerde yaşıyorsanız bütün bir nesil toptan doktor olmak isteyebilir garipsemeyiniz. karakter ve yetenek farklılıkları yerini hırsa ve tekdüzeliğe bırakır çünkü.her zaman içinde bir ukteyle ve pişmanlıkla yaşayan ya da mutsuz olduğunu hayatının asla çocukluk hayallerindeki gibi olmayacağını bile farketmeden bilinçaltına iten bu insanlar her gün gülümseyerek nazik davranışlarla yaşamını sürdürse de harcanan potansiyellerini bir ömür keşfedemez. nitekim oğuz atay umut sarıkaya duygu sağıroğlu gibi sayısız, sonradan yeteneklerini keşfetmiş mühendisler doktorlar çıkartmamızın nedeni ülkece yaptığımız bu sözelciler eşek olum senin kafan basıyo ne işin var dayatmasıdır. sonra da bu algımız sonucunda zeki insanlar sözele yönelmediğinden kısır döngü şeklinde sözelciler aptal olgusu devam eder.
    4 ...
  15. 42.
  16. sayısal ve sözel zekanın ayrımına varamamış okul müdürlerinin/müdür yardımcılarının başarısız öğrencileri sözel bölüme atmasıyla düz mantık kişiliklerin vardığı sonuçtur.
    0 ...
  17. 41.
  18. bunu diyen bunu da dedi;

    --spoiler--
    adele seven ezikler

    adele'nin sarkılarını seven apaçi ruhlu, hayatta başarısız, muhtemelen işletme mezunu ve sözelci kişilerdir.
    --spoiler--

    hayır! sözelcilerden aldığı ciddi bir darbe var ve kaportayı dağıtmış anlaşılan da nasıl olmuş onu anlayamadık.
    1 ...
  19. 40.
  20. aslında insanı bir bilgisayar olarak düşünürsek sözelcilerin ram
    sayısalcıların ise işlemci kullandıkları varsayılabilir.
    0 ...
  21. 39.
  22. nedir bu genelleme modası.imrenilecek,özenilcek,güçlü hafızaya sahip zeki insanlardır.
    1 ...
  23. 38.
  24. ağızları iyi laf yapar bir kere. ezberleri kuvvetlidir. yani zekidirler, yaratıcıdırlar. kurallara, formüllere bağlı kalmazlar en azından.
    0 ...
  25. 37.
  26. halk arasında yaygınlaşmıştır birnevi.
    şimdi matemetik fizik gibi sayısal dersler çalışılırken işlemler falan yapılır çok çalışılınır ya birde bizim adedimizde komşunu çoçuğu tabiride vardır tabiki bu ikisi birleşince halkın dilinde matematik seçen çok çalışan yani zeki sözel seçen yani sadece okuyan işlem yapmayan kesim ise bir aptal görünmese bile aşikar bir şekilde sayısalcılardan daha geri zekalı olarak kabul edilirler.

    (bkz: şehir efsaneleri ses bir ki)
    0 ...
  27. 36.
  28. benim okulumda gözlenen durumdu, gerçekten.

    sözelciler müfredatlarının hafif olmasından dolayı beyinlerinin %99'unu kullanmazdı. sayısalcılar, ağır müfredattan ötürü belli bir kısmını kullanmak zorundaydı.

    sonucu biliyorsunuz. kullanılan organlar büyür ve gelişir, kullanılmayanlar körelir.
    1 ...
  29. 35.
  30. şimdi iki lafı bir araya getirememek var, iki toplamama yapamamak var; bir de bunun üstüne bu ikisinin de saçma sapan olması var diye bir giriş yapacaktım ama şimdi burada hiç felsefeye girmenin alemi yok dedim birden, sadece tümevarım ve tümdengelim arasındaki farkı söyleyeceğim.

    tümdengelim, 17. yüzyılda bacon ortaya çıkana kadar kabul edilebilir görülmüyordu; bunun sebebi yükseliş dönemi skolastiğindeki aristoteles etkisi diyen var, tümevarım henüz bilimler tam anlamıyla gelişmediği için gerektiği gibi kullanılamıyordu diyen var, var oğlu var. " sözelciler aptaldır. " önermesi de bir tümevarım. yani 5 tane salak sözelci ile yapılabilecek bir şey; zira aynı şey 5 tane salak sayısalcı ile de yapılabilir ve bunların doğruluk derecesi aynıdır. ( sayısalcılar için, olasılık hesaplamarı vol 1. )

    buradan çıkıp başka bir yere egoya dönelim. insanlar ilk ergenlik dönemine lise çağlarında girer, bu çağlar toplumsal baskılardan kurtulma, birey olma yetilerini kazanma, kendini belli etme çağlarıdır. bunları yapabilmek için kimi liseliler ego tatmin yoluna sapar. " aristoteles in etiği " başlığı altında incelediğimiz yaşam biçimlerinden aklı başındalık onlara egoyu tatmin edebilecekleri en güzel alan gibi gözükür, bu sebepten kendinden olmayan, kendine benzemeyen insanları aşağılama yolunu seçer. bu yönüyle de aristoteles' in haz düşkünlüğü kavramına girmiş olur. yani insan bu dönemde bir tatlı su kaplumbağasıdır, atsan atılmaz, satsan satılmaz.

    buradan çıkıp bambaşka bir yere atlayacağım, eğitim sistemi. eğitim sisteminde bölümler para getiricilik derecelerine göre iyi veyahut kötü olarak adlandırılır, tıp ve mühendislik gibi bölümler en çok paranın döndüğü bölümler ve garanti meslek olduğuna inanılan bölümler olduğundan sayısal en iyi bölüm olarak adlandırılır, türkçe- matematik ve edebiyat bölümleri sayısaldan sonra gelmiş olur bu sınıflandırma ile. yalnız burada atlanan bir şey vardır, işi alan da, işi yapan da, parayı kazanan da karakterdir. karakteri ifade edebilmenin yolu da dildir. yani iki kelimeyi bir araya getiremedikten sonra über-mesch de olsan hayatta bir sik olamazsın; ha diyeceksiniz ki bir şey olmak çok mu önemli? zerre önemi yok. neyse.

    şimdi genel bir toplama yapalım. zekanın okulda bölümü yoktur, bölümler ideallere göre seçilir. insan doğası gereği kendini üstün görme çabası içinde olduğundan aşağılayarak yükselme modelini benimseyebilir, bu ilk ergenlikte gayet normaldir. her neyse sonuç olarak bu işler böyle dönmez, ölçüt problemleri vardır; gecenin bu saati neden uğraştım anlatmaya bu kadar ben de bilmiyorum diyor ve entry' e burada son veriyorum. bu arada türkçe-matematik bölümünden idim.

    ....... i.s. 1912, enver paşa ile sohbet ediyorken; akheramosis
    3 ...
  31. 34.
  32. kendini akıllı sanan sayısalcının sözelciye attığı laf işte.
    1 ...
  33. 33.
  34. sözelden hazırlanıp sayısaldan kazananın böyle düşünen sayısalcılara k.çıyla gülmesi.
    1 ...
  35. 32.
  36. niyeyse, makine ve elektronik mühendisliği gibi yüksek puanla öğrenci alan bölümlerin öğrencileri genelde kızların yani sözelcilerin bol olduğu iktisadi idari bilimler ya da filoloji bölümlerinin orada cirit atmaktadırlar, kapılarına kamp kurmaktadırlar bariz, ne iş o zaman?

    demek ki akıllı olmak aptalların peşinde koşarken aptal olmaktan daha kötü değildir.
    1 ...
  37. 31.
  38. halkı tarafları vardır belki bilemiyorum. bildiğim kadarıyla zeka kavrama süresiyle doğru orantılı bir değer. buradan baktığımızda bir okuyuşta konunun bütün ana hatlarını iyi bir şekilde anlayan bir tarihçiyle bir dinleyişte kendisine verileni uygulayabilecek düzeyde anlayan bir matematikçi arasında zeka farkı olduğunu düşünmek kavrama eksikliğinden ya da birtakım peşin hükümlerden ileri gelir. matematiğe ilgi duymayan birisinin matematik kavrama hızıyla ilgi duyanınkini kıyaslamak ise tamemen kıt bir zekanın ürünü. örneğin bu kıt zeka, günde 300 küsür soru çözüp öss'de derece yapan bir sayısalcının çok fazla soru çözmeyen ama orta derecede ilgi duyduğu bir konuyu bir okuyuşta kavrayabilen bir sözelciden daha zeki olduğu sonucunu çıkarmakta da çok başarılıdır.

    diğer taraftan sözel bölümler özellikle sosyal bilimlere ilgi duyanların değil de neredeyse hiçbir konuya ilgi duymayan tembel öğrencilerin tercih ettiği, daha doğrusu tercih etmek durumunda kaldığı bölümler olduğundan kelli bu bölümleri tercih eden insanların aptal değil de tembel olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
    3 ...
  39. 30.
  40. matematiğim iyi ama sözel yapamıyorum denildiğinde zeki, sözelim iyi ama matematik yapamıyorum denildiğin de ise, aptal sayıldığımız bir ülkede yaşıyoruz.
    2 ...
  41. 29.
  42. sadece matematiklerinin olmamasıyla eşdeğerse böyle algılanmamasıdır.*
    0 ...
  43. 28.
  44. burada aptallıktan kasıt 'zeki değil' manasındaysa eğer *
    çoklu zeka kuramından bir haber yaşayan, * 'zeki' sözünü sadece matematiksel ya da sayısal bir derste gösterdiği başarı sonrasında duyan, yine bu derslerdeki başarısızlığı akabinde 'hanım, yemin ediyorum geri zekalı bu çocuk, kalmış fizikten matematikten bak aptal' sözleriyle yetişmiş insan tespitidir.

    --spoiler--
    ha ilgini çekerse;

    çoklu zeka alanları
    1. sözel (dilsel) zeka
    2. mantıksal (matematiksel) zeka
    3. uzamsal (alansal-görsel-mekansal) zeka
    4. müzikal – ritmik zeka
    5. bedensel (kinestetik) zeka
    6. sosyal zeka
    7. kişisel (öze dönük) zeka
    8. doğacı (naturel) zeka
    9. moralite (seküler-varoluşsal-egzistansiyal) zeka

    anlaşılacağı üzere sözel zeka denen bir şey de mevcuttur.

    --spoiler--

    peşin not: sayısalcıyım. *
    3 ...
  45. 27.
  46. zekanin kistasi sayisal turu puanin yuksekligi ise; Sozelcinin iyisinin sayisalci kadar matematik cozdugu dusunuldugunde kesinlikle yanlis olan onerme. Universite sinavina girdigim sene Anadolu Universitesi Matematik bolumunu kazanan arkadasimdan daha fazla oys matematik ve oss fen sorusu cozerek** sozelin en tepesindeki ODTU uluslararasi iliskiler bolumun e girmistim. Bu ne sozelci beni daha zeki; ne de sayisalci arkadasimi daha aptal yapti. Her ikimiz de birbirimizin kazandigi bolume kazayla girmis olsak o bolumleri bitiremezdik.
    0 ...
  47. 26.
© 2025 uludağ sözlük