diplomatların ve hukukçuların sözelci olduğunu bilmeyen dalyarrak söylemidir. kısa bir zaman önce eşit ağırlık diye bir bölüm yoktu. velhasıl kelam böyle düşünen gerizekalı böyle düşünmeye devam etsin, bırakalım onu.
bir mühendis olarak kesinlikle onaylamadığım bir önermedir. bir insanın kapasitesinin değerlendirmesi matematik, fizik, kimya çözüp çözemeyeceğine göre yapılmaz. daha çok olaylar karşısında yapmış olduğu değerlendirme ve çözüm önerileriyle değerlendirilir.
tdk sözlüğünü hazırlayan profların da sözelci olmasından mütevelit yazarın beynine giden oksijen miktarını merak ettiren saçma başlık diyeceğim ama neyse...
lise hayatı boyunca böyle saçma kalıplar yüzünden, rehberlikçilerin ailenin öğretmenlerin arkadaşların hepsinin örümcek beyinleri yüzünden sayısalcı olarak okumuş en sonunda hayalleri için üniversitenin en sağlam sayısal bölümlerinden birini bırakmış bir insan olarak kesinlikle katılmadığım fikirdir. her insanın yetenek alanları veya ilgi alanları farklıdır. hatta bir bireyin yetenekli olduğu alanlarla ilgi duyduğu alanlar da birbirinden farklı olabilir.(matematikte deha olduğu halde matematiği sevmeyip müziğe ilgi duyma gibi) anadolu ve fen liselerinde başarılı öğrencilerin bırakın sözeli, eşit ağırlığı bile seçmesi bir harcanma olarak değerlendirilip sözel alan boş kafalı matematikten anlamadığı için orada bulunan insanların alanı gibi gösterilir. bu yüzden zeki olup da bu alanı tercih edecek ve iyi işler başarabilecek kapasitedeki genç sosyal bilimciler ve sanatçılar çatır çutur harcanılır. sonra da sözelciler aptal denilmeye devam edilir. eh mal kardeşim bırakmıyosun ki zeki adam gerçekten bu alanı isteyen ve bir şeyler yapabilecek adam bu alanı okusun az bişey soyut düşünebilen analiz yeteneği olan her insan mühendis iktisatçı filan yapılır hayatları boyunca keşkelerle yaşamaya ve sevmedikleri şirketlerde sevmedikleri işler yapıp çoluğa çocuğa karışıp herkesin onayladığı bir hayat yaşamaya iteklenir. sınavlar ve yüksek puanın zeka göstergesi sayılması gibi nedenlerle insanlar iyice tek tipleştirilmeye hayaller tektipleştirilmeye başlanılır. bir toplumda herkes ama herkes doktor olmak isteyebilir mi? evet doktorluğun en zeki en harika en kutsal insanların işi gibi gösterilip geri kalan her şeyin itin götüne sokulduğu bir yerde yaşıyorsanız bütün bir nesil toptan doktor olmak isteyebilir garipsemeyiniz. karakter ve yetenek farklılıkları yerini hırsa ve tekdüzeliğe bırakır çünkü.her zaman içinde bir ukteyle ve pişmanlıkla yaşayan ya da mutsuz olduğunu hayatının asla çocukluk hayallerindeki gibi olmayacağını bile farketmeden bilinçaltına iten bu insanlar her gün gülümseyerek nazik davranışlarla yaşamını sürdürse de harcanan potansiyellerini bir ömür keşfedemez. nitekim oğuz atay umut sarıkaya duygu sağıroğlu gibi sayısız, sonradan yeteneklerini keşfetmiş mühendisler doktorlar çıkartmamızın nedeni ülkece yaptığımız bu sözelciler eşek olum senin kafan basıyo ne işin var dayatmasıdır. sonra da bu algımız sonucunda zeki insanlar sözele yönelmediğinden kısır döngü şeklinde sözelciler aptal olgusu devam eder.
halkı tarafları vardır belki bilemiyorum. bildiğim kadarıyla zeka kavrama süresiyle doğru orantılı bir değer. buradan baktığımızda bir okuyuşta konunun bütün ana hatlarını iyi bir şekilde anlayan bir tarihçiyle bir dinleyişte kendisine verileni uygulayabilecek düzeyde anlayan bir matematikçi arasında zeka farkı olduğunu düşünmek kavrama eksikliğinden ya da birtakım peşin hükümlerden ileri gelir. matematiğe ilgi duymayan birisinin matematik kavrama hızıyla ilgi duyanınkini kıyaslamak ise tamemen kıt bir zekanın ürünü. örneğin bu kıt zeka, günde 300 küsür soru çözüp öss'de derece yapan bir sayısalcının çok fazla soru çözmeyen ama orta derecede ilgi duyduğu bir konuyu bir okuyuşta kavrayabilen bir sözelciden daha zeki olduğu sonucunu çıkarmakta da çok başarılıdır.
diğer taraftan sözel bölümler özellikle sosyal bilimlere ilgi duyanların değil de neredeyse hiçbir konuya ilgi duymayan tembel öğrencilerin tercih ettiği, daha doğrusu tercih etmek durumunda kaldığı bölümler olduğundan kelli bu bölümleri tercih eden insanların aptal değil de tembel olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.