"diğer insanlarla iletişim kurma konusunda diğer bölümlerin öğrencilerinkinden yüksek olduğunu genel anlamda söyleyebiliriz" şeklinde tanımlaya bileceğim bir seviyededir.
şu bir gerçek ki iyi bir sayısalcı bir sözel öğrencisiyle yarışabilecek seviyede sözel de yapar ancak bir sözelci ortalama bir sayısalcıya yaklaşamaz bile. ancak bu onların zeka seviyesinin ölçümü değildir. nihayetinde zeka sadece derse kafa basmasıyla ilgili değildir. ilkokul mezunu olan ahmet nazif zorlu'nun emrinde şu an nice master doktora yapmışlar vardır ve bu adam öyle babadan kalma parayla değil sıfırdan gelmiştir o noktaya. kafası türev integralden başka bişeye basmayan, insan içinde iki kelimeyi bir araya getirip de cümle kuramayan bir sürü mühendis tanıdığım var. sözelcilerin tek sorunu seçtikleri bölümün şartları çok zor ve iş olanakları azdır. bir yerlere gelebilmek için bir sayısalcıdan çok daha fazla gayret göstermeleri gerekmektedir.
eğer lise 2 de sayısal sınıfta olup , son senede sayısaldan sözele geçerse tam olur **.ayrıca, sayısaldan sözele geçince sözel kek gelmektedir.bu da bir gerçek.aslında bu söylentinin çıkmasını sağlayan şey öğrencilerin zeka seviyesi değil, onları biraz zorlamaya yönelik felsefe dersi dışında adam gibi bir ders olmamasıdır.o ders de hocanın insafına kalmış, eğer kıl bi hocaya gelirseniz o derste de uyursunuz.uyumaya alışınca da okulda zombi modunda gezmeye başladığınız için birileri gerizekalı sanabilir, normaldir, vardır öyle bir tipiniz.
bir kaç integral sorusu çözen aynştaynların aşağıladığı seviye. ne gerizekalı arkadaşlarım matematik sınavınlarından 99a bile düşmeyerek liseyi bitirdiler, ne süper zeka arkadaşlarım da dışarıda serserilik yapıyorlar. zekayı kılda, tüyde, tüysüzlükte arayanlar da var be sözlük; buna da şükür.
düz liseler hariç, diğer bölümlerde okuyanların zeka seviyesiyle, aralarında bir fark olmayandır. düz liselerde 9. sınıftaki not ortalamana göre istediğin bölümden çok istenilen bölüme yerleştirilirsin. ortalaması 2.5i geçmeyen öğrenciler sözel bölüme mahkumdurlar bir yerde. bu sebepten düz liselerde 25 tane sözel sınıfı varken 4er tane eşit ağırlık ve sayısal sınıf olmaktadır. bu sebepten düz liselerdeki öğrenciler genellenerek daha tembel öğrenciler sözelde olduğu için sözel bölüm daha az zekilerin yeridir gibi bir anlayış geliştirilmektedir toplumda. fakat kişinin tembel olması daha az zeki olduğu anlamına gelmeyeceği gibi zekanın boyutlarını da görmezden gelmemek gerekir. zekanın 8 boyutu olmakla birlikte bunun içinde 6 ayrı zeka boyutunun yanında sözel zeka ve sayısal zeka da yer almaktadır. kişinin yeteneğini belirleyen unsur bu zekayla ilişkilidir. yeteneğinin yanında kişinin bu alana ilgisi de varsa gayet başarılı olabilir. bu sebepten yanlış inanışları yıkmak önemlidir. kaldı ki artık sadece sözel bölümden öğrenci alan üniversitelerin önemli bölümleri vardır. kişi hedefleri doğrultusunda seçebilir. son olarak zekanın bölümleri demişken halk arasında ticaret kafası var dedikleri tiplerin gerçekten bu yönde zekalarının oldukça gelişmiş olduğu ama aynı zamanda okul yıllarında başarısız bir öğrenci oldukları durumlar hepimizin gözünün önünde vardır. bu sebepten tembel öğrencileri de daha az zeki diye görmemek gerekir.
sözel ve sayısal zeka diye ikiye ayırırsak, sözel öğrencinin de sözel beyni güçlüdür o halde o da zekidir. zeki olmak demek fizikçi ya da matematikçi olmak demek değildir tabii. sözelciler ayrıca en zeki insanlardır da, bizim gibi tıp fakültesi isteyip de atom fiziği öğrenmiyorlar, kullanacakları dersleri görüyorlar. türkiye'deki sözelci sayısının da azlığı kendilerine fırsat yaratıyordur (çalışan zekiler için sözlerim).
onu bunu bırakın da, sırf fen bilimlerinden kaçmak için ea seçen öğrencilere ne demeli? tabii ki ülkemin eğitim sisteminin ne denli dandik olduğunun kanıtı denilmeli.
zeka seviyesi ortalama olarak sayısalcılardan daha düşük olabilir , ancak bu onları düşük zekalı olduğu anlamına gelmez. çoğu sayısalcı tarih ve coğrafya kavramlarındaki ezber bilgiyi ezberleyemezken sözelciler bu konuda daha başarılıdır . ancak sözel öğrencilerinin de analitik düşünce gücü sayısalcılardan düşüktür.
hiç değilse "tanınan" yazarken "tanılan" şeklinde bir hatayı yapmayacak kadar dikkat seviyeleri yüksek bireylerdir.
sözel bölümü öğrencilerinin zeka seviyelerine ithamda bulunan yazar kişisi, edebiyat öğretmenlerimizin de zeka seviyelerinin oldukça düşük bireyler olduğunu vurgulamaktadır. zira bırakınız liseyi, üniversitede yıllarca sözel okurlar.
2 ile 2'nin sonucu değildir hayat; iki kelimeyi biraraya getirebilmektir önemli olan.
kelimeleri yanlış kullanıp bir de virgülü eksik bırakırsan tüm hayatın değişir.
oku baban gibi eşşek olma. bir şeyler çağrıştırdı mı?
liselerde (fen liseleri hariç) ikinci yılla birlikte öğrenciler sayısal alan, sözel alan ve eşit ağırlık alanı olmak üzere bir bölüm seçerler. sayısal alandaki öğrenciler biraz daha başarılı ve zeki, eşit ağırlık alanındaki öğrenciler ise zeki başarılı fakat daha az çalışkandır. ama sözel bölümdeki öğrenciler için ise hem zekadan hem de başarıdan yana bir fire vardır. genellikle ailelerde hiçbir şey olamıyorsa bari sözelci olsun mantığı vardır. zira ailelerin de evlatlarını bu bölümde okutmama isteği bölümün kronik başarısızlığından ve ona hak tanınan dalların yetersizliğinden dolayı ortaya çıkmaktadır. kısaca sözel bölümü öğrencilerinin zeka seviyelerini; devlet eliyle düşürülmeye zorlanan bir skorlama olarak tanımlayabiliriz.
edit: imla (oyuncu değişikliği; tanılan çıkar, tanınan girer)