söz ve yazı

entry1 galeri0
    1.
  1. Söz, sadece işiten kulaklar, harfleri tanıyan gözler ve okumasını bilen dudaklar için değildir...

    Yazı, edebiyata postalanmış bir mektup özelliğini de taşır...

    Söz, işiten, duyarlı yüreklere sesleniştir...

    Her ikisi de; sahibinin kişiliğini tescil eden birer laboratuardır aynı zamanda...

    Fikirlerini kelimelerin sırtına yüklemeye başladığında, cümlelerini dingin bir düşünce eşliğinde ve sanatsal ayrıntıların kaygısını da taşıyan öğelerle işlemelisin...

    Bulutlar, nasıl ki puslu görüntüleriyle kuşatırlarsa boşluğu; yazılarını, o ruh karartan geçici sislerin aksine berrak ve bir o kadar da kalıcı, hayata iz düşüren bir içerikte sunmalısın...

    inanç ve ahlaki değerlerin üzerlerine gölge düşürmeksizin, hassasiyet gerektiren yönelişlerin, şeffaf ve ruh inceliğini yansıtan fikir ilmekleriyle örmelisin cümlelerini...

    Kelimeler, cümlelerdeki yerlerini almazdan önce, durgun suları andırırlar... Barındığı anlamlar, bulutlar içinde saklanan potansiyel güçler gibidir. Çakan şimşeklerin şiddetine göre, kimi zaman çamurla karışık bir su birikintisi olurlar yollarda, kimi zaman da bendini zorlayan seller...

    Sözcüklere mana yüklemekteki başarın, onları fikirlerinin rengiyle boyamakta kullandığın fırça darbelerindeki maharetinle doğru orantıda olmalı...

    Kelimeler, atom çekirdeğinin etrafında dönüp duran elektronlara benzerler. Onları yörüngesinden ayırma istekleri, facialara aralanan kapılardır...

    Konuşurken, düşünürken, yazarken...

    ilkeli olmayı öğrenmelisin...

    Hayatın ahengini, konuşmalardaki üslup, beden ve bakışların dili ayarlar; bunlar ruhtaki sanat anlayışının dış dünyaya yansımalarıdır...

    Konuşmak zor zanaat... Sanat ise, incelikleri gerektiren ustalık ister...

    Gülün yaprağına duygularını işleyeceksin ama, yaprağın dokusunu bozmayacaksın...

    Hakaret bal olsa, kimse tadına bakmak istemez... Kurduğun cümlelerin içinde hakaret içeren itilicikler yerine, fikri inceliklerin ayrıntılarında insanı mest eden en hassas ayarlarını kullanmalısın...

    Herhangi bir mecliste ya da herhangi bir ortamda söz söylemek istiyorsan; dostluk kavramının argümanlarını zedelemeyecek bir üslubun olmalı...

    Üslup, hem erişilmesi çok güç yücelikte bir sanat dalıdır, hem de etrafını viraneye çevirebilecek korkunç bir afet... Dilindeki iğneyi, yani tahrip gücü yüksek silahı susturmayı başarabildikçe hayatına istenilen o ince ayarı yapıyorsun demektir. Sen, onun sanatsal yönünü kazanabilmek için sarf etmelisin gücünü...

    Doğrular, kimseyi incitmeksizin de söylenilebilir...

    Sana tepki duyanlar tarafından alınan tavırlardaki dik başlılıklar ne kadar kırıcıysa; bir başkasına öfkelendiğin anlarında muhattabına yönelttiğin olumsuzlukların da onun için aynı kırıcılığı taşıdığından hiç şüphen olmasın...

    Ebediyete yolculuk isteyen satırlarda kalmak istiyorsan, konuşurken olduğu gibi yazarken de seçici olmalısın...

    Dahası; duygularının sana açtığı yolu çok iyi analiz etmelisin. insanlar alınganlıklarını kontrol altında tutabilmeyi başardığı andan itibaren, erdemlilik burçlarına doğru yükselmeye başlayacaktır...

    Alınganlıklarının esiri halinde yaşamaya çalışmak, dostları uzaklaştırır...

    Yazma eylemini bir kavga, bir savaş aleti olarak kullanmaktansa, kır kalemini...

    Eserin, el değmedik duyguların bekaretindeki kadar saf, eğitici, barışçı ve yapıcılık görevini üstlensin...

    ***

    "Söz ola bitire işi, söz ola götüre başı." Çekicilik ve kalıcılıkları kadar, güçlü ve efsane yanları da vardır sözcüklerin...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük