Söz! dışarı çıkma saati. işte gong.
Uçtu güneş - karga. Ateşte
ve taşta gong. Tutuşmuş çizmelerini
sıyırdı bir gölge ve bulutlara
astı kılıcını. Bu saat
dışarı çıkma saati. Giyin üstünü.
Söz! öfkeni giy bacağına. Al çividen
kırbacını. işte hergünkü
biçimleri gizemli bir el
sildi gözönünden parıltısıyla. Artık
dışarı çıkma saati. işte yollarda
aynı kalıba dökülmüş yüz ayak, aynı
ipe geçirilmiş yüz kol koşmada
günlük sofrasına zırvanın. Artık
dışarı çıkma saati. işte yollarda
birbirini çiğneyip çığrışır sesler
çekirgeler gibi sıçrayıp... işte
kızıl bir ipliğe gelişigüzel dizilmiş
gözler sallanıyor havada, amaçsız bir el
evden ev kor gezdirirken
ve yıkıntı ve çığlık ve kül... Alçalan kuyu
ve yükselen baca üstüne şimdi
kapanıyor büyük bir çene
ve çıplak ağacından günlük edimlerin, kimbilir,
kopup savruluyor kimlerin yüzü.
Söz! dışarı çıkma saati. Giyin üstünü.
Söz! giyin üstünü. Koy cebine
çıplak çeliğini hıncının.
Çiğne eski biçimleri bir bir ökçenle.
Resmini duvardan al aşağı tanrının. indir
çağdaş yalvaçları çivilerinden. At
başını bir yana, gövdesini bir yana
bütün edebiyatın. Saat
dışarı çıkma saati. Fırla öfkenle
ölü yüzlerinden yapılma serin çarşaflar
üzerinde geviş getiren kente!
Söz! dışarı çıkma saati. Giyin üstünü.
Bir sarnıça sonsuz hunilerden akıyor akşam.
Akıyor akşam... Akıyor akşam ve alarm.
Kızıl dilleri dışarda lambalar koşuşuyor
alanlarda. Savuruyor ölü göğün kağıtlarını
minareler. Ve rıhtımlara
ağır sandıklarla boşaltıyor karanlığı
vinçler, ağır çatırdılarla... Alarm!
Ve süzülüp indi çatılara son peygamberi
felaketin bir büyük karga.