söylenecek şeylerin söylenmemesi gerekiyorsa eğer ve söylense dahi bir önem arz etmiyorsa her iki taraf için en iyisi susmak, en iyisi içine atmaktır.. belki içimizde birikince konuşuruz fakat yine onunla değil, yine sadece kendimizle.
hatalar yaparsanız. bir türlü aşamadığınız olmaz olası inatçılığınıza kapılır, burnunuzun dikine gidersiniz. nihayetinde ortalık kırık kalpler, suskun ağızlar, gözyaşlarıyla dolar. öyle kirli, öyle suçlu hissedersiniz ki içinizden tek kelime etmek bile gelmez.
sebebi budur.
anlayabilene en güzel cevaptır, sitemdir aslında, sesin en yükseldiği andır susmak.
muhatabın ya da muhatapların anlayışsızlıklarını defaatle ispat etmeleri üzerine alınan sağlam bir tavırdır. bıkmışlığın, usanmışlığın, çaresizliğin sürüklediği içler acısı durumdur.
bir sorun çıkmasın, kimse kırılmasın, konu kapansın mantığıyla evet çok mantıklı bir durumdur.
yalnız şöyle bir durumda var; söylemek istiyorsun söleyemiyosun ya da söylemek istemiyosun bu durumlar birikir birikir ve bir yerden patlak verir beyin vs gibi. böylece 3 seneni harap eden hastalığa yakalanırsın, hadi şimdi kurtar kendini!
aklı selim bir tercih;bazen artık anlatsan da bir faydası olamayacağı için, bazense 'susma'nın diğer tüm durumları kapsayabileceği için...öyleyse şayet; birinci seçenek gibi ya frekans tutmaması vardır veya ikinci seçenek gibi konuşmadan da anlaşılma...
bazen, "sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır." durumudur.
bazense yorgunluk sadece.. konuşup da cevap hakkı doğurmamak, uzatmamak için artık, bir an önce susulsun, bitsin diye ilk adımı atmaktır; 'söylenecek çok söz varken, susmak'.