Çıt çıkmaz o sessizlikte hep kendileri
Dünyanın güngörmüş bir ağacına konmuş
Kısacık gençliklerinin posası önlerinde
Tortop olmuş gökkuşağı sarmalında
rengarenkken / Salkım salkım o alacalık
çalınmış ellerinden / Utanç duvarının harcına
katılmış gasp ve şehvetle / Hevenk hevenk
yaşama sevincinin kan ve irini
Anneler beklermiş oyuncaklarını çocukları
yerine / Korkunun dağlarına sürgün edilmiş
ninniler fısıldarken / Zifti bela sırnaşık
bir akşam karanlığı bulaşırken perdelere
Günlere yazılan kurnaz bir avcının çevikliği
Şimdi yüzler çevrilmiş bakışlar matlaşmışsa
Üst üste yığılmış cansız etler misali yorgun
fotoğraflardan kenara itilmiş kaçamak ve
cesur gülüşler sızıyorsa / Acının çocuklarıdır
onlar / Taş kesilmişlerdir onurluca / Cıvıl cıvıl
bir koşunun tam ortasında
iplerle sehpalarla hırpalayıp uluyorsa
birileri / Aşiret bekliyorsa girilmezi
Alkışla selamlanan yüksek çıkarlar adına
mafyalaşan bir kin köşe bucak sırıtıp
kusuyorsa / Hem tetik düşürüp hem kaygan
bir zeminde sırra kadem basıyorsa gölgeleri
Doğruyu söylemiyor hiç kimse / Çünkü yalandır
dokunan ve örtülen üstümüze / Afişlenen bir
şiirde belki / Elektriğe tutulan soyulan
çırılçıplak / iğrenç kahkahalarla aşşağılanan
Ayaz kılıklı adamlar iyice kıstılar da ışığı
Sarhoş naraların salyasında şiirdir sorgulanan
Elegeçirilmiş ve çiğnenmiş bir ülke kıskacındaysa
hayat / Mağrur bir komutan edasıyla ayağa kalkabilir
Her yenilgi bir isyanı yeşertir süründükleri
yerde fırtınada kalmış dostlukların
Azat kuşları gibi bırakıldığında çocuklar
Daralırken yeni yetme sevdaların soluğu
Vurur alın çatımıza çizgilerin çokluğu
kavrukluğu delibozukluğu bir ağızdan konuştuğu
Kantarması kağşamış gecelerin kan tüküren
söylencesinden başlar su içmeye ürkekliğimiz...
akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın
ağzının kıyısında gülüşler biriktiren
yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi
sevilmekten ürpertili dingin gövden
ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onulmaz acılar gizli.