hayata geçmesi için sadece yazarlardan gelecek öykülere ihtiyacı olan bu projede yer almak demek, istanbul kitap fuarı gibi yakın bir tarihte okurlarıyla buluşacak bir öykü kitabında sizin eserinizin olması demek.
yazabileceğinize inanın ve karamsar düşüncelerin size 'engel' olmasına izin vermeyin. kapımız açık. umutla ve merakla bekliyoruz.
öykü okumaktan artık kendileri öykü yazamayan 5 kişi, farklı şehirlerden sadece bu kitap için bir araya geldi, önce kendi aralarında konuştular, tartıştılar, iş bölümü yaptılar, ne de olsa bu işin gerçekleşmesinin sorumluluğu sırtlarındaydı, birisi çok şık kalemler hediye etti diğerlerine, bir diğeri annesine börek yaptırmıştı, biri iş yerinden izin almıştı, birbirini tanımayan ve sadece söykü sayesinde mesajlaşmış bu 5 kişi o gün orada bir hayali gerçekleştirmek için buluştular.
bir süre sonra, yitik ülke yayınlarının sahibi de katıldı onlara, hepsine kitaplar ve ayırgaçlar getirmişti hediye olarak, (bayanlara "imza:kızın", kitabının 6. baskısı hediye edildi ekstradan, aynı şekilde geliri bir derneğe bağışlanan bu kitabın 6. baskısını yapmış olduğuna sevinildi.) masa kitap doluydu, bir kitap çıkarmak için toplanmış bu kişilerin masası da böyle olmalıydı, tartışıldı, tartışıldı, zall katılamayacağını işinin uzadığını bildirdi.
kitap tartışıldı, kitaplar tartışıldı, söykü tartışıldı, pek çok güzel karar alındı, çoğunluğu engelsiz öyküler ile ilişkiliydi...
***
engelsiz öyküler ile ilgili olanlar aşağıda listelenmiştir:
1 - kitabın istanbul kitap fuarına (ekim) yetiştirilmesi hedefleniyor.
2 - öykü göndermek için son tarih 1 haziran'a ertelendi. bu tarihe kadar öykülerinizi yollayabilirsiniz. (öykülerin toplanması sonrası yapılacak çalışmalar, kapak, redaksiyon, baskı, dağıtım... vs. yaklaşık 3 aylık bir süre alıyor.)
3 - uzun süredir yardım edilmesi gereken dernekler araştırılıyordu, bir arkadaşımız bunlar ile görüşme yapma işini üstlendi. kararlaştırılan dernekler ile görüşmelerine bu hafta içinde başlayacak, söz verdiğimiz gibi "telif dökümanını" imzalamanızı istemeden önce derneğin adı netleşmiş olacak.
4 - Kitabın sayfa sayısı limiti belirlendi. Bildiğiniz üzere 2 A4 limiti koymuştuk öykülere, bunu talep etmemizin 2 nedeni vardı;
a) mümkün olduğunca çok yazardan öykü alabilmek
b) kitabın fiyatının bir öğrencinin bütçesini sarsmayacak şekilde olması, bildiğiniz gibi sayfa sayısı maliyet ile doğrudan ilişkili
3 A4'te kabul edilebilir bir uzunluk, lakin bunu 1 A4'lük bir öykü ile dengelememiz gerekli, lütfen siz uzun yazdıkça başka bir yazarın sayfa hakkının azalacağını unutmayın.
5 - yanlış anlaşılmış olan "neşeli bir öykü" olmalı konusu açıklığa kavuşturuldu. neşeli'den kastedilen "pozitif"'dir. yanlış kelime seçimim için kusura bakmayın.
6 - öykü'nün yanında anlatı türünde yazılmış olan yazılarda kabul edilecektir. biçem konusunda kendinizi rahat hissedebilirsiniz.
***
son bir not: arkadaşlar çok fazla mesaj geliyor, hepsine tek tek mesaj vermeye çalışıyoruz, fakat arada atladıklarımız mutlaka oluyordur, sizden ricam başlığın ilk entry'sini dikkatli okumanız, zira orada belirtilen kuralları tekrar tekrar soran mesajlar alıyoruz. ayrıca tüm öyküleri toparlamadan ne yazık ki öyküler ile ilgili geri dönüşte bulunamıyoruz. bu konuda anlayışlı olursanız seviniriz.
sözlük yazarlarının katılımlarını bekleyen, öykü almaya devam eden projedir.
bir iyilik yapmak mı istiyorsunuz? yoksa sadece kalvye başında atıp tutan, hiç çabalamadan vatan kurtaran insanlardan mısınız? cevabınız ikincisi ise eğer çıkış sağ üstten ikinci buton, güneşli günler dileriz...
bu güne kadar çeşitli kampanyalar, organizasyonlar yapıldı bu sözlükte. bazıları farklıydı. bu da o farklı olanlardan birisi işte. bu sefer sözlük "yazarı" olarak sizden bir şey talep edildi. sıfatınızı uygulamanız. yazmanız.
evet sizin yazdığınız öykü ile kitap milyonlarca satmayacak. evet belki de sizin yazdığınız öykü kitabın aralarında bir sayfada olduğu için kitabın tamamını okumayanlar tarafından hiç okunmayacak. evet belki sizin yazdığınız öyküye okurların bazıları burun kıvıracak. hatta belki bazı sözlük yazarları sizi bu oluşuma katıldığınız için eleştirecek. bunlar olası ihtimaller.
ben size olası değil, kesin sonuçları anlatayım şimdi.
hiç tanımadığınız insanlar sizin öykünüzü okuyacak. yine hiç tanımadığınız insanlara bir şekilde yardım etmiş olacaksınız ki en önemli kısmı bu.
çok klişe bir söz biliyorum ama unutmayın ki hepimiz potansiyel engelli adayıyız.
birisi için bile hayatı kolaylaştırmak sizce de tüm bu konuşmaları hükümsüz bırakmaz mı?
kıymetli hayal gücünüzün marifetlerini gösterme zamanınız geldi. gün bu gündür. farklılık yaratmak için yazın efendim...
--spoiler--
uludağ sözlük yazarıysan, öykü yazıyorsan, sen de katılabilirsin. yapman gereken, içeriğinde en azından bir adet engelli karakter bulunan bir öykü yazmak, fakat neşeli bir öykü olmalı bu, engelli kişilerin hayata nasıl adapte olduğuna dair olmalı, engellerin onları nasıl engellemediğine dair olmalı, engelli insanları normalize etmeli çünkü gerçek bu, hangimizin çevresinde artık engelini görmediğiniz biri yok ki, unutmayın bu kitap bir umut olmalı, bu kitap yaşama sevinci dolmalı.
--spoiler--
neşeli öykülerden kasıt öykülerin melankolik olmaması.
zorluk yaşayan insanların hayata bağlanma şekillerinin umutsuzluğa düşen diğer zor durumdaki insanlara örnek olması amaçlanıyor. öyküler gerçekçi olmalı-öykülerden beklenen tek şey normallik. öykülerde zoraki bir mutluluk bir polyannacılık durumu ya da salt melankoli oldukça yapay görünüp empati kuramadığımızın da ağır göstergesi olur.
engelli bir insanın bizden daha mutsuz olduğunu düşünmemiz yanlıştır. bu kendi dünyamızdan baktığımızı ve durumu kendi açımızdan yorumladığımızı gösterir. sanki yaşadıkları zorluklardan dolayı çok mutsuzlarmış, dünyaya hep isyankar bakıyorlarmış gibi düşünmemek lazım- onların dünyalarından bakmayı öğrenebilir ve öykülerimize yansıtırsak onları anladığımızı kanıtlamış oluruz.
acınmayı değil anlaşılmayı bekliyorlar, hepsi bu. düşüncelerimizin ve insani duygularımızın öyküler aracılığıyla bunları okuyan bütün insanlara ulaşması dileğiyle...
vicdan seansları, merhamet terapileri ve empati debelenmelerinin bir numaralı hedefi engellilere karşı duyarlılığı, mavi kapak toplamaktan mütevellit bir toplumda o kitabı kim okur, okuyan ne kadar neşelenir bilemem fakat, iyi niyetle girişilen ve kimseye vicdan ve merhamet masturbasyonu yaptırmayacağını umut ettiğim böyle bir olaya çomak* sokmak oyunbozanlık olacaktır.
sosyal ve medeni insan olmanın başlıca gereklerinden biri, içinde yaşanılan toplumu oluşturan bireylerin mevcut sorunlarına ilgi göstermek, onların yaşadıkları sıkıntıları anlamaya çalışmak, çözümler bulunması başarılamasa bile bu yolda elden geldiğince gayret gösterip girişimlere katkı koymaktır.
bu bağlamda, her girişime kuşkuyla yaklaşan, altında sinsice gizlenmiş çıkarlar aramayı kendisine adeta görev edinen, tüm girişim sahiplerini potansiyel suçlular olarak görüp-değerlendiren pesimist insanların, bu hal ve tavırları ile yaşamdan nasıl tat alabildiklerini anlayabilmek güçtür gerçekten.
- her yapıcı girişimde, al! baltanı eline, gir! kardeşlik ve dayanışma ormanına ve önüne gelen tüm umut fidanlarını yatır! yerlere...
diyelim ki birkaç kişi etkilendi ve yazmaktan, öyküleriyle katkı koymaktan vazgeçtiler bu girişime. pekiyi! ne geçti bunu sağlayan insanların eline? hangi duygularını tatmin ettiler böylelikle;
- hasetlik mi?
- ihtiras mı?
- bencillik mi?
ve işin acı olan tarafı ne biliyor musunuz? bırakınız söykü dergisini, sözlükte nick'lerine dahi sıkça rastlamadığım ve donanımlı oldukları her hallerinden belli kimi yazarlar, böylesi anlamlı bir girişimi yerden yere vurmuşlar.
- ne yazık!
bertolt brecht'in sevdiğim bir sözünü armağan ediyorum onlara, madem öykü yazmayacaklar bari düşünsünler biraz; "acaba neye vurgu yapmak istemiş büyük üstat" diye.
" Haksızlık her yerde ve her zaman olduğu için, bir zaman sonra haklılığın karakter özelliklerini taşımaya başlar."
- bu anlamlı girişime bir öykü ile ben de destek vereceğim. hem de bu güne kadar yazabildiklerimin en güzeli olmasına çalışarak.
öykümü yazmış ve yollamış bulunmaktayım, ama söylemek istediğim benim için önemli bir şey var ki ben yazılarıma pozitif enerjiyi yansıtmayı pek beceremem, daha çok acı, buruk hikayeler ve sözlerin adamıyımdır; kaldı ki bu kollektif projede hallerine bakınca gözlerimizin istemsiz bir şekilde dolduğu kimisine göre eksiği bana göre olağandan fazlası bulunan insanlara neşe ve umut aşılamak zorunda olan öyküler yazmak mecburiyetindeydik. Bir gün kafede otururken bu kardeşlerimizden birisine annesiyle birlikteyken rastladım ve kafamda şimşekler çaktı, başlığından tutun nasıl yazmam gerektiğine kadar hemen hemen her şeyine karar vermiştim, lakin başarabilecek miydim bunu yoksa yine her şeyi unutup melankoli dolu bir yazı mı yazacaktım? Eve gidip bilgisayarımı kurcaladığımda dosyaların içerisinde Desert Roses Arabian Rhythms adında uzun zamandır dinlemediğim hareketli ve insana değişik umutlar aşılayabilen bir müzik klasörüne rastladım. Dinlerken ederken öykümü baktım ki bitirmişim bile; bu proje çok zevk aldığım bir proje oldu, bana doğru ışığı yakalamamı sağlayan o özel insana teşekkür ederim, öykümdeki gibi hep mutlu olursun inşallah kardeşim.
BU proje için özel olarak yazdığım el emeği, göz nuru öykümü yollamış bulunmaktayım. Sonuçlarının iyi olacağından eminim. Haydi söykücüler icraat zamanı.
Boş konuşan insanlar hiçbir katkısı olmayacak insanlar olmasın. Bu inanılmaz çok bilmişliklerini kağıda döksünler.
anlaşılan o ki, kafaları karıştıran proje olmuştur. fakat bu kafalar söyküye karşı büyük önyargı beslediklerinden ve en başından beri karışmaya meyilli olduklarından mı karışmıştır yoksa başka nedenlerden mi bilinmez. he çok mu önemlidir? yoo. herkesin kendi fikridir, evet. sadece işin doğrudan içinde biri olarak, bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim.
1- söykü ekibi kimlerden oluşuyor ki bu adamlar sözlük yazarlarının yazdığı öyküleri eleme-yayınlama hakkına sahip oluyorlar?
e cevap çok basit. söykü ekibi, uludağ sözlük yazarlarından oluşuyor. normal, bildiğimiz sözlük yazarlarından. kimden oluşacaktı be arkadaşım? kim olsun isterdin, kimi getirtelim sana? experimental fikriydi en başında. zamanla bu fikre, oluşuma destek olan insanlarla yola devam edildi. küçük bir topluluk tarafından, hatta sen mutlu ol, belki de tamamen "vasıfsız" insanlardan oluşuyor. ne farkedecek? yahu sonuçta bu bir oluşum. bir fikir. dünyadaki büyük küçük tüm fikirler-projeler gibi temsilcileri, yoldaşları, destekleyenleri, desteklemeyenleri var. sözlükte başladı, sözlük yazarlarının naçizane fikir alışverişleriyle devam ediyor. tamam sevmezsin, öykü göndermezsin, gelen öykülere "bu öykü mü ki yaa ahahahaha" der, dalga geçersin. ama durmadan, kendini paralaya paralaya "bu adamlar önce türkçe konuşmayı öğrensin de sonra ekip kursunlar" veyahut "onlar kim ya? hayır bir söylesene kim onlar? bu hakkı nasıl buluyorlar kendilerinde? hayır kim onlar yaa!" demeye devam edersen, üzgünüm ki seni tatmin edecek bir cevap bulamazsın. zira öncesinde de dediğim gibi normal, hatta belki de vasıfsız insanlar. ne yazık ki söykü yazarlarından engelsiz öyküler projesi de, yardımcı olmak isteyen yazarların göndereceği öyküler ve yine "normal" ekip insanlarının fikir alışverişiyle bir sonuca varacak. elimizden gelen budur.
2- neşeli öyküler mi? ne alaka ya?
şöyle. söykü dergisinin en başından beri bir konsepti oldu. kimileri karşı çıktı konsept olayına, hayal gücünü kısıtlar dedi. kimileri memnun kaldı bu uygulamadan. sonuç olarak, her sayıda bir konu belirledik ki ekip üyeleri kendilerince değerlendirme yaptıklarında, kıstaslarından biri de "konuya bağlılık" olsundu. öyküler daha seçilebilir olsundu. daha objektif olunabilsindi.
projemizde ise amaç engellilere destek olabilmek ve bizler bunu yalnızca maddi anlamda değil manevi anlamda da başarmak istedik. sadece engellilerin değil, dünyadaki herkesin bir damla umut peşinde savrulduğuna ve yine istisnasız herkesin küçük mutluluklara ihtiyacı olabileceğine inandık. yoksa arka fona hüzünlü bir müzik koymak kolaydı. iyi hissettirmek istedik. yoksa "neşeli" dendiğinde aklımıza gelen görüntü mutluluktan halay çeken insanlar filan değildi.
ama yine de bu böyle olmamalı diyorsanız, her türlü fikir alışverişine açığız biz.
3- bu proje sonunda elde edilecek miktarın tamamının engellilere fayda sağlayacağını nereden bilelim?
yani şuna cevap vermek bile zoruma gidiyor ya neyse.
kafanızda tek bir soru işareti kalmayana kadar kanıtlanacaktır her şey zaten. her şeyin yolu yordamı, hesabı kitabı ve en önemlisi hukuku var arkadaşlar.
umarız son damlasına kadar engelliler yararına yapılacak bu proje başarı ile sonuçlanır.
bu gerçekten güzel olacak!
desteklerinizi esirgemeyin.
böyle projelere ciddi önem verilmesi gerektiğini söylemeden geçemeyeceğim. çok faydalı bir şey olacağından eminim. bazı boş entrylere kafa yormaktansa birkaç günümüzü ya da saatimizi böyle değerli bir olay için harcamak hiçte boşa çıkacak bir şey değildir.
Bir kere niyet olcmeyi hic sevmesem de bu durumda yine de bazi noktalari dusunmeden edemiyorum.
Oncelikle tema cok zayif enstrumanlarla yazara sunulmus. Temanin samimiligi, yazardan istenen seylerce biraz zedelenmis. Bir kere cok fena bir hata yapilmis. Pozitif ayrimcilik, kucumseme, yargilama mevcut. Bir engellinin mutluluga ihtiyaci oldugu gorusunu ima etmek, engelliler mutsuzdur yargisini dogurur. Yazardan istenen empati kurmakken, organizatorlerin bu empati eksikligi celiski degil midir? Yani size gore engelliler mutsuzdur veya mutlu olmayi basaramamaktadir, biz yazilarimizla onlari mutlu edecegiz. Ben burada empati goremiyorum. Burada genelleme gibi buyuk bir hata goruyorum.
Bir diger samimiyeti sorgulatan ve projeyi tehlikeye sokan unsur engelli olmayan birinin engelli olan birine empati duyabilme olasiligi. Fiziksel bir handikapin psikolojiye olan etkisini tam manasiyla anlamak icin o sorunu yasiyor olmak gerekmez mi? Bizden istenen, vicdanimizi zorlayip hissetmemiz degil, hayal gucumuzu zorlayip edebi bir yalan yaratmamizdir. Yazara, engelliyi mutlu etmek gibi bir misyon yukleniyor. Yazar da bunu zorunlu goruyor ve kalemini mukemmellestirmeyi dusunuyor. Mekanik bir eser cikar ortaya.
Mekanik acidan da cok iyi bir eser ortaya cikmali cunku empati duyulmasi istenilen konu cok ciddi ve dikkat isteyen bir konu. Boyle ciddi meseleler icin duygunun disa vurumu ustaca bir uslupla yapilmali. Sorarim, hangimiz mekanik mukemmelliyetcilige ulasmaya calisirken duygularini en saf haliyle muhafaza edebilecek yazma surecinde?
Ve hep sorguladim hep sorgulayacagim: edebiyatin misyonu nedir? Bir engelliyi mutlu etmek mi? Edebiyatin, edebi olma disinda bir kaygisi olmali midir? Ben bu eseri su insanlar icin su amacla yazdim diyen bir edebiyatcinin yaptigi nedir? Edebiyat toplum icindir ayni zamanda edebiyat icindir. Ancak iki durumda da edebiyatin yaptigi ortaktir: edebi olmak, insanin hayal gucune, duygu dunyasina hitap etmektir. Edebiyat bir insanin hayatini degistirebilir. Ancak bunu misyon edinemez, uzgunum. Edindigim birikimlerin arasindan bu gorusu savunan usta edebiyatcilarin safindayim bu noktada.
Soyku bir edebiyat dergisi olarak su projeyle misyon edindi, edebiyat disi bir misyon. Soyku artik bir edebiyat dergisi degildir benim icin. Bu proje benim edebiyata olan yaklasimimla tamamen ters.
Başlangıcı, ortası, sonu.... Kısacası daima güldüren ve anlam kazanan yazılar yazamam ama kitaplarını alıcam ve ilgi görmesi için çabalayacağım şimdiden başarılar.