söykü dergisi sayı 6 sınıf

    13.
  1. her sayısı daha da güzelleşen dergimizin altıncı sayısı. tüm yazarların ellerine kollarına sağlık...

    okuduğum kadarıyla;

    .............................................der beyan ı hüzün @ avea11

    --spoiler--
    arkadaşlar şimdi beyite baktığımızda ne görüyoruz? (sınıftan değişik tepkiler gelir) “yazı”, “harf”, “nehir”, “bülbül”, “at”, “bülbül”, “aşk”… (öğretmen şaşkın bir ifade ile) vallahi çok şey görünüyor lakin bu beyitte at görmek hiç hayra alamet değil selim
    --spoiler--

    sesli güldüm * (oha at!?)

    öyküye gelecek olursak;
    biraz fazla mekandan soyutlanmış, gözünüzün önünde olayları resmetmekte güçlük çekiyorsunuz. ilk bölümde hocanın ve diğer bölümde karakterlerin bazı konuşmalarını tırnak işareti veya konuşma çizgisiyle ayırmak daha sağlıklı olur gibime geldi.

    tüm bunların haricinde, divan edebiyatından güzel kesitler sunan bir öykü. okuması biraz zorlasa da -ki bu eski türkçe kelimelerden kaynaklanmakta- keyifli bir yazı. yazarın emeklerine sağlık...

    .............................................hatice öğretmen meğer komunistmiş @ efervesantadem

    gerçekten güzel bir hikaye olmuş. eklenilen görseller, tasvirler, hikayenin akıcılığını arttırmış ve okunmasını daha keyifli hale getirmiş. bir neslin hikayesi güzel bir şekilde işlenmiş. birinci ağızdan anlatılan öykü amacına ulaşmış. sanki yan yana bir sohbet esnasında size anlatılan bir hikaye gibi olmuş yani.

    yazarın emeğine sağlık.

    .............................................fahişe gecenin çamur sıvası @ eksipozitif

    ne yazacağımı bilemedim birden.

    --spoiler--
    ana karakterin zihnine kazınmış temizlik saplantısının, öncesi-sonrası -zaman geçişlerinde- ince nüanslarla vurgulanması, bir insanın kötüye itilişinin adım adım anlatılması, leke denilen şeyin aslında zihinlerde olduğunun vurgulanması...

    okyanus gibi derin bir hikaye olmuş...
    --spoiler--

    ben anlatamadım belki ama yazar tokat gibi anlatmış... yazarın emeğine sağlık...


    .............................................bir öykü bir söykü çengelli iğne @ entry ne be

    öncelikle çok ufak bir kaç yazım hatası;
    --spoiler--
    "bu konuşmayı içerden gelen sesler bolüyor"

    bide 'önlük' yazılması gereken bir kaç yerde "onlük" yazıyor.

    bi daha baktım da; yazarın klavyesinin "ö" harfinde bir sorun çıkmış sanırım yazarken... *
    ayrıca "uatnıyor" sanırım "utanıyor" olacaktı...
    --spoiler--

    öyküye gelecek olursak; verilmek istenen mesaj gayet sade ve net bir dille anlatılmış, akıcı, sade bir anlatım seçilmiş. okunması insanı yormayan -hatta ilk okul yıllarına götüren- samimi bir yazı olmuş.

    yazarın emeğine sağlık.

    .............................................kıymete binen shrek @ esesdopiyespiyes

    çocuklar bizlerin bakamadığı gözlerle bakıyorlar ve bizim göremediklerimizi görüyorlar hayatta. yazar bunu çok iyi yakalamış. kısa kısa bölümler halindeki hikaye okuyucuyu hem yazıdan koparmıyor, hem de okumasını kolaylaştırıyor. sade bir konu başarılı bir şekilde işlenmiş.

    yazarın emeğine sağlık.

    .............................................boş sıra @ f628

    şık bir kurgu ve güzel bir finalle sizi şaşırtacak bir öykü. özellikle final bölümü gayet güzel. yazım akıcı. uzun görünen paragraflar sizi korkutmasın, kafa sesiyle yazılan bir öykü olduğu için okunmasında bir sorun yaratmıyor. sayının en beğendiğim öykülerinden birisi...

    yazarın emeğine sağlık.

    .............................................geçmiş zamanın rengi @ gicir bey

    çok değişik bir deneme olmuş, anlatımda kullanılan cümleler çok kuvvetli. yazarın dilinden konuşacak olursak çok koyu ve sıcak renklerden cümleler kurmuş. okunması biraz zorlasa da, okuduğunuza pişman olmayacağınız lezzetli bir öykü.

    devamı gelecek....

    ----
    kendi hikayemden kısaca bahsetmek istiyorum. (bkz: toprak ve su)

    bir önceki sayıda da belirttiğim gibi, yazdığım tüm sayılara farklı türlerde öyküler verdim. bu sefer fantezi (kaçış) edebiyatından bir deneme yapmak istedim.

    öncelikle; roman ve hikaye arasında bir yazı oldu. bu tür hikayeler -bana göre- kısa olduğu zaman doyurucu olmuyor. bu yüzden ortasını bulmaya çalıştım. aşağı yukarı 24 sayfa tuttu.
    karakterlerin ve mekanların isimlerini türkçe yapmamın sebebi ise hikayenin uzunluğuyla paralel. şunu anlatmak istiyorum; eğer bu yazı yeterince uzun olsa, kullandığım isimlere okuyucu daha kolay adapte olacak. yabancı isime adapte olmaları daha da uzun sürer.

    kullanılan yaratıklarda orta dünya esintisi olduğu doğru. zaten bu gün tüm fantastik eserler orta dünya evreni üzerine veya diğer eski mit'ler üzerine kuruludur. bulacağım her yeni yaratık, her yeni ırk, okuyucunun adaptasyonunu daha da aşağı çekecekti. bu yüzden yunan mitolojisi ve orta dünya'dan seçmeler yaptım.

    oldu veya olmadı, okuyan gözlerini yoran ve yorum yapan herkese şimdiden teşekkür ediyorum...
    7 ...
  2. 20.
  3. hatice öğretmen meğer komunistmiş | efervesantadem

    Öncelikle imla ve yazım hatalarından başlamak istiyorum eleştirmeye, zira öyle çoklar ki unutmaktan korkarım.

    yazar yazmış: "ben doğduğumda ablamın beş yaşında olması ve eskiden ablaların abla gibi olması tüm çocukluğumda hani deyim yerindeyse ekmeğini çok yediğim bir hediye idi benim için."
    doğrusu: ben doğduğumda ablamın beş yaşında olması ve eskiden ablaların abla gibi olması tüm çocukluğumda -hani deyim yerindeyse- ekmeğini çok yediğim bir hediye idi benim için.

    yazar yazmış: "hem ablam ve hem sınıfında ki diğer kızlar başıma üşüşüpte beni öpmeye sıkıştırmaya başladıklarında ben etrafımda ki kalabalıktan kafamı uzatıp hatice öğretmeni görmeye çalışıyordum."
    doğrusu: hem ablam, hem de sınıfımdaki diğer kızlar başıma üşüşüp de beni öpmeye, sıkıştırmaya başladıklarında ben etrafımdaki kalabalıktan kafamı uzatıp hatice öğretmen'i görmeye çalışıyordum.

    yazar yazmış: "işte o gün ben de pembe panteri boyarken hep hatice öğretmen beni izliyor kafasını minik omuzlarımdan uzatmış ve yaptığım her güzel boyama hamlesini güümseyerek onaylıyor hayali kurmuştum."
    doğrusu: işte o gün ben de pembe panter'i boyarken hep hatice öğretmen beni izliyor, kafasını minik omuzlarımdan uzatmış yaptığım her güzel boyama hamlesini güümseyerek onaylıyor hayali kurmuştum.

    yazar yazmış: direk
    doğrusu: direkt

    yazar yazmış: hiç bir
    doğrusu: hiçbir

    yazar yazmış: "...tüm yaşadıklarım arasında ki en heyacanlı günüm gelmişti."
    doğrusu: ...tüm yaşadıklarım arasındaki en heyacanlı günüm gelmişti.

    yazar yazmış: bir kaç
    doğrusu: birkaç

    yazar yazmış: "...önümüzde ki beş yıl boyunca..."
    doğrusu: önümüzdeki beş yıl boyunca

    yazar yazmış: "...annem bizi kapıdan uğurlayıpta eve dönene kadar elimden tutar..."
    doğrusu: ...annem bizi kapıdan uğurlayıp da eve dönene kadar elimden tutar...

    yazar yazmış: "hükümet devrilmiş dedi."
    doğrusu: "hükümet devrilmiş" dedi. / hükümet devrilmiş, dedi. / -hükümet devrilmiş, dedi.

    yazar yazmış: -ben gelicem, bırakın siz ben geleceğim.
    doğrusu: -ben geleceğim, bırakın siz, ben geleceğim.

    yazar yazmış: haticemin / elifin / arzuya
    doğrusu: hatice'min / elif'in / arzu'ya

    yazar yazmış: "...kırık gözlüğü de bu kan gölün de gövdesi daha önce batmış..."
    doğrusu: ...kırık gözlüğü de bu kan gölünde gövdesi daha önce batmış...

    yazar yazmış: "kahraman türk ordusu bir muharebe alanını daha arkalarında hemen karatahta önündeki kan birikitisi ve o birikintiden doğup sınıf kapısına doğru yönelen iki nehir mesala fırat ile dicle gibi kesintisiz kan izlerini bırakarak terketti."
    doğrusu: kahraman türk ordusu bir muharebe alanını daha arkasında, hemen kara tahta önündeki kan birikintisi ve o birikintiden doğup sınıf kapısına doğru yönelen iki nehir -mesela fırat ile dicle- gibi kesintisiz kan izlerini bırakarak terk etti.

    yazar yazmış: "benim yanımda iken adı da pek geçmedi ama bazen çat kapı salona girdiğim de..."
    doğrusu: benim yanımda iken adı da pek geçmedi ama bazen çat kapı salona girdiğimde...

    yazar yazmış: "...yanın da biraz soğuk olmuş ama beni ikna etmişti o zaman."
    doğrusu: ...yanında biraz soğuk olmuş ama beni ikna etmişti o zaman.

    ki ve de kullanımlarındaki hatalar, benim gözümde affedilemez türden. yazar her türden hata yapabilir ama ekleri kökleri ayırmasını bilecek. bunun affı olmaz. bunu ayırmayı bilmeyen, yazmasın. kimse de kusura bakmasın.

    Öte yandan, bir başka eleştirimde bahsettiğim şeyi yineleyeceğim burada da. Stephen King'in bir tavsiyesini: "bütün karakterlerinizi eşit ederecede sevin. yazar için 'kötü karakter' diye bir şey yoktur." Buna göre olaya sadece bir grubun gözünden bakmak bence eksi puan. Bu anlamda okuyucuyu her yönüyle kapsayan bir yazı olmadığını düşünüyorum.

    Ayrıca olay bana çok abartı geldi. O zamanların durumunu yaşamadım, görmedim. Anlatılanlardan biliyorum ama durumun çocuk gözüyle abartıldığını sanıyorum. Kesinlikle o zamanlar uygulanmış şiddetin farkında olmadığım izlenimi vermek istemem. Belki de anlatımda sorun vardı. Bu yüzden o duygu bana geçmedi.

    Özetle, yazım hataları arasında boğulduğum, bu yüzden yazıya kendimi veremediğim, anlatım konusunda sıkıntıları olan bir yazı olmuş. Üzerinde biraz daha çalışılmalı, kurgu biraz daha düzenlenmeli ve yaklaşım değiştirilmeli.

    Naçizane görüşüm bu tabii...
    8 ...
  4. 21.
  5. saat 5 00 | seyyar motto

    Cidden etkilendim. Güzel bir anlatım, güzel detaylar... Vurucu da bir sona yaklaşıyor bu yazı, bu haliyle nefis. Hafiften tıbbi terimler kullanılması da merakı tetikleyici olmuş. Yazıya emek verildiği öyle belli ki.

    Lakin sonu hakkında biraz daha açıklama gerekirdi bence. Kestirilip atılmış. Hemen bitmiş. Nereye bağlanmak istendiği anlaşılmamış. Sonda biraz sıkıntı var.

    Öte yandan;

    "sahi, en son ne zaman; insan sesine uzun vakit tahammül edebildim?" cümlesindeki noktalı virgül gereksiz. Ki buraya yazmadığım birkaç tane daha gereksiz noktalı virgül kullanımı var yazıda. Bence buna dikkat etmelisiniz.

    Ayrıca "yollıycam" diye bir şey yok. *

    Son olarak da; "hasta, 17 yaşında..." diye başlayan kısım tırnak işareti içine alınmalı ve hemşirenin anlatımı sona erdiğinde yine tırnak işareti ile sonlandırılmalı. Aksi takdirde kim ne söylüyor, karışmış.

    Fakat sevdim. Anlatımı da işleyişi de...

    Tebrik ederim.
    9 ...
  6. 8.
  7. kurutulmuş kırmızı karanfil ;

    çok sevdiğim, yazılarını hiç kaçırmadığım, kaslı, heybetli ve bir o kadar da centilmen olan sevgili liberalisticcommunist adlı yazarın kaleme aldığı çok boktan bir hikaye.

    hayır bu benim şahsi yorumum.

    kusura bakmasın ama gerçekten çok tırt olmuş. konudan konuya atlamalar, çok detay kulanmalar, acıtasyon yapmaya çalışmalar falan fıstık.. yazı da çok kopukluklar var. şunu bilmesini isterim ki bu yazıyı başka bi yazar yazsaydı, yani bu hikayenin altında başka bi mahlas olsaydı siktim sene bu listeye giremezdi.

    söykü listesinin tüm sayılarına girdiği için panpası experimental'e teşekkür etmesi gerekir.

    gerçi o da bu yazıyı sonuna kadar okudu mu bilmiyorum ama neyse...

    hülasa, ya ben hikayeden anlamıyorum, ya da bu söykü çok panpiş...
    11 ...
  8. 27.
  9. -der beyan ı hüzün-

    sıcak, sımsıcak bir öykü.
    öncelikle avea11e neredeyse unuttuğumuz divan edebiyatından söz ettiği için teşekkür ediyorum. divan edebiyatı, gazeller bercesteler hepimizin zihninde edebiyat dersinden geçmek için bilinmesi gerek kurallar bütünü gibiyken aslında hiç de öyle olmayacağını bize hatırlattı, sağolsun.

    öyküye gelince; öğretmen öğrenci diyalogları çok güzel, hayatın içinden. okurken sıkılmıyorsunuz. hikayedeki en gerçek karakter ferhat. şebnem'e olan hislerini anlattığı paragraf çok gerçekçi. öykünün uzunluğu gayet yerinde olmuş. ne çok kısa ne de gereksiz uzun. şekil olarak tek eleştirim diyaloglar paragraf halinde değil de tireyle başlayan satırlar halinde olsaydı göze daha güzel görünürdü.

    emeğine sağlık, yüreğine sağlık.

    --spoiler--
    ertelemek acının çekileceği zamanı değiştiriyor sadece. acı çekmemek diye bir şey yok.
    --spoiler--
    6 ...
  10. 25.
  11. hatice öğretmen meğer komunistmiş | efervesantadem

    öykülerde tanıdık-bildik mekanların kullanımı çoğu yazarın uyguladığı bir kurgulama biçimidir. sait faik, refik halit karay gibi hikayeciler, kemal tahir, yaşar kemal ve orhan pamuk gibi romancılar bunu sıkça yaparlar. yeri-yurdu bilinmeyen, hayal ürünü bir mekan kullanımındansa akıllarda ismen yer etmiş dahi olsa bilinen mekanların kullanımı okuyucuya daha bir yakınlık hissi verir.

    "...üsküdar cumhuriyet ilkokulu hemen ayazma cami yanında, tarihi yüzyıldan daha eski ve her eski okul binası gibi kirli sarı renkte üç katlı bir binadır. tipik bir mahalle okulu gibi görünse de eğitim kalitesi yüzünden paşakapısı'ndan* çiçekci'ye* hatta toptaşı'ndan* bile öğrencilerin geldiği belki istanbul'un* değil ama üsküdar'ın* meşhur ve başarılı okullarından da biridir..."

    üstelik, bu yer ve mekan isimleri, bir öykünün satırlarında ve eski hallerinin tariflendiği biçimde geçerse, geleceğe miras olarak kalmaları anlamında belgesel bir nitelik de taşırlar.

    belli mi olur! iki-üç nesil sonra birileri çıkar; üsküdar ile ilgili bir belgesel hazırlarken internette efervesantadem'in bu öyküsüne rastlar ve onu kaynak göstererek şu alıntıyı yapar;

    "...şimdiki üsküdar harem sahil yolu o zamanlar deniz kıyısında plajların, küçük beton ve ahşap iskelelerin, sakin balıkçı sığınaklarının ve denize doğru uzanan çimenlik ve çam ağaçlı alanların bolca olduğu ve yaz akşamlarında ayazma, salacak, çiçekci halkı'nın* çoluk çocuk aktığı mesire alanıydı..."

    yazar bir adım daha ileri giderek, okulunun ve pikniğe birlikte gittikleri ablasının sınıf arkadaşlarıyla çekilen resmini de koymuş. okuyucunun gözünde öykü, bu andan itibaren bir anı-öykü olarak canlanacak ve olacak her şeyin gerçek olduğuna ilişkin kanaati onu öyküye daha bir sıkı bağlayacaktır.

    bu konuya çok da fazla girmek istemiyorum ama yazarın dikkat çekici düzeydeki noktalama eksiklerine daha bir özen göstermesi gerektiğini düşünüyorum zira, noktalama işaretleri, yerli-yerinde ve eksiksiz kullanıldığı takdirde okuyucunun işini çok kolaylaştırdığı ve esere kayda değer ölçüde akıcılık kazandırdığı bilinmektedir.

    '72 olaylarını ilkokul '80 darbesini üniversite yıllarında yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki; evet! acı günlerdi o günler, hem de çok acı günler.

    belki de anne-babamızdan sonraki en değerli varlıklar olarak gördüğümüz, çocuk aklımızla onlar gibi olmaya çalıştığımız, mesleklerini meslek edinmeyi düşlediğimiz ve bir anlamda idollerimiz olan öğretmenlerimizin, gözlerimizin önünde hırpalanması, dipçiklenip-tekmelenmesi, yerlerde süreklenmesi, işkenceler görmesi, eşleri bir yere-kendileri ayrı bir yere sürgüne gönderilmesi, bir çoğumuzun yaşama bakışını ve geleceğe yönelik düşüncelerini büyük ölçüde değiştirmiştir.

    nedendir sanki, demokrasi türküleri söylememizin gerçek nedeni? sağcısı ya da solcusu için hiç fark etmez; insanca olduğu içindir. bizlerin yaşadıkları o derin acıları, genç nesiller de yaşamasınlar diyedir. pembe düşler kurması beklenen küçücük zihinleri, öğretmenlerinin kanlı görüntüleriyle kirlenmesin diyedir.

    efervesantadem'in şu olay tasvirleri bana çok gerçekçi geldi ve hoşuma gitti;

    "... kolunu hatice öğretmenin boynuna dolayıp ayağıyla çelme takarak kendisinin yarı ağırlığında olan kadını yere düşürdü. hepsi kızgın yüzlüydü ama bir tanesi olayı sırıtarak izliyordu. yüz üstü yere kapaklandıktan sonra küfürler ederek başının üstünden siyah postalı ile sert bir tekme attı. haticemin yüzü yerde sekti ve başı kalkarken onlarca* kan burnundan ve ağzından yere sanki sürahiden boşalırcasına aktı, kırık gözlüğü de bu kan gölünde gövdesi daha önce batmış ama direkleri halen sağlam bir şekilde suyun üstünde duran bir yelkenli tekne gibi öylece kalakalmıştı..."

    yazarın samimi üslubunu seviyorum ancak, yazım kurallarına biraz daha dikkat ederek öykülerini, okuyucuyu daha etkileyici hale getirmesinin de mümkün olduğunu düşünüyorum.
    6 ...
  12. 15.
  13. fahişe gecenin çamur sıvası | eksipozitif

    Anlatımını, konuyu işleyişini çok beğendiğim bir yazar eksipozitif. insanı vuracak konuyu iyi seçiyor ve o konuyu işlerken kendine has tarzını bariz şekilde ortaya koyuyor. Yazının altında imzasını görmesem de "bu eksipozitif'in yazısı!" diyebilirim rahatlıkla.

    Ve bu sayıda da insanı ürperten, derinden sarsan bir konu daha işlemiş. lakin bir okuyucu gözüyle eleştirmek istediğim birkaç nokta var ki şöyle:

    -nokta kullanmaktan pek hoşlanmıyor yazarımız. nokta kullanmaktansa virgülle ayrılmış tek bir cümle kurmayı yeğliyor. fakat bu da -yazık ki- okuyanı nefes nefese bırakıyor. cümle devrik ya da uzun olabilir, buna itirazım yok. ama kimi cümleleri var ki kesinlikle birkaç cümleye ayrılmalı. buna dikkat ederse bir dahaki sefere, daha akıcı bir anlatım elde edebilir bence. o zaman cümle ne zaman bitecek diye düşünmek yerine, kendimizi o nefis anlatıma bırakabiliriz. şahsen ben bırakmak istiyorum! beni bundan mahrum etme eksipozitif.

    -konu klişe. fakat asırlar boyu, kadın bedenine ve ruhuna saygı duyulmadığı sürece her yazarın israrla yazmaya devam edeceği bir konu. benzer şeyleri ben de çok yazdım ve her ne kadar klişe olsa da yazmaya devam edeceğim, eminim. bu anlamda klişe olması bir şey değiştirmez. lakin klişe konularda bir zorluk vardır; işleyişin klişe olmaması gerekir. yazar milyon kere yazılmış bir mevzuyu öyle bir işlemelidir ki okuyan bu konu hakkında ilk kez okuyormuş gibi hissetsin. vurucu cümleleri olan bir yazar eksipozitif. bu bahsettiğim şeyi kolaylıkla yapabilir. ama bu öyküde yapmamış. bölümler çok kısa geçilmiş. hikaye hemen bitsin gibi bir telaşa girilmiş sanki. daha detaylı, daha sıralı, daha özenli olsaydı... tadına doyum olmazdı.

    lakin her şeye rağmen tadı damağımda kaldı. seviyorum senin yazdığın şeyleri okumayı eksipozitif. kalemine, yüreğine, hayallerine sağlık.
    6 ...
  14. 12.
  15. Kırmızı bir yıldız / turkuaz

    Yine bir turkuaz klasiği. Bu arkadaş çok iyi yazıyor. Dilde hata yok nerdeyse. Cümleler akıcı. Yine de diyaloglar öykünün türüne göre çok zayıf.

    neden derseniz; Bir fantastik öykü yazılmışsa ben kafamda kolayca canlandırabileceğim nitelikli diyaloglar ve betimlemeler okuyabilmeliyim. Betimlemeler yine türe göre çok zayıf. sen bir devi tasvir edeceksen ben odevi resmen görebilmeliyim. Tema iyi işlenmiş. Öykünün gidişatının türe göre (fantastik) tutarsızlığından ötürü birkaç puan düşürmüştüm. yine de bu arkadaşın bir tlaloca'a dokunmak öyküsünün varlığın hatırlatırım. bu kırmızı bir yıldız ise çok daha deneysel olmuş. deneysel anlamda söykü'yü şenlendiren ikinci öykü bu siyahgiyenadam'ın toprak ve su'su ile birlikte.
    5 ...
  16. 24.
  17. bir öykü bir söykü çengelli iğne | entry ne be

    Yazının ulaşmak istediği nokta cidden ibret verici. Sınıf kavramını akla gelen her iki haliyle de ele almış yazar, kelimeye vefa bu olsa gerek. Ve gerçek bir hayat dersi saklı konuda, herkesin kulağına küpe olması gereken cinsten. Duyarlı bir yazı olmuş. Her ne kadar sınıf / öğretmen / öğrenci dendiğinde akla ilk gelen olsa da yazılanlar, asla eskimeyecek ve yürek burkacak klişeler arasında. Bazı klişeleri yazmaya doyamaz insan. Bu da onlardan biri aslında. Hisli bir kalemin öğüt vermesi tadında... Konu seçimi için entry ne be'yi tebrik ederim.

    Öte yandan anlatım diliyle ilgili sıkıntılarım var benim. Herkes yazısını afili cümlelerle yazacak diye bir kaide yok. Çok başarılı kimi yazarlar, sadece kısa ve öz cümleler kullanıp sade bir anlatımla nefis şeyler ortaya koyarlar. Bu da sanattır, edebiyattır. Ama bu yazıda anlatımı sığ buldum ben. Şimdiki zamanla anlatılmış bir hikaye asla istediği etkiyi yakalayamaz okuyucuda. istisna durumlar hariç tabii. Misal bu yazıda geçmiş zaman kullanılmış olsaydı, daha hisli ve daha derin bir etki yaratılabilirdi.

    Öte yandan, yazıdaki 'ö' eksikliği dikkat çekici. Klavyeden kaynaklı bir sorun olduğuna inanmak istiyorum. Yoksa yazarın 'ö' ile ne alıp veremediği olabilir, 'o' ile ne tür bir dostluğu olabilir ki, değil mi? *

    Ve imla...

    yazar yazmış: "yolda okula giden çocukların nasıl bir odaya doğru koştuklarını merakla izliyor ve heyecanla."
    doğrusu: yolda okula giden çocukların nasıl bir odaya doğru koştuklarını merakla izliyor ve heyecanla... (burada 'merakla ve heyecanla' dense daha iyi olurdu aslında.)

    yazar yazmış: "bir konuşmaya şahit oluyor iki mavi onlüklü çocuk arasında geçen ve gülümseyen suratı düşünceli bir hal alıyor duyduklarıyla,
    -sen hangi sınıftasın? diye soruyor biri,
    -3- b diye cevap veriyor diğeri."
    doğrusu: bir konuşmaya şahit oluyor iki mavi onlüklü çocuk arasında geçen ve gülümseyen suratı düşünceli bir hal alıyor duyduklarıyla.
    -sen hangi sınıftasın? diye soruyor biri.
    -3- b diye cevap veriyor diğeri.

    (burada, duyduklarıyla'dan sonra virgül konulması istenen bir şey değildir. nokta -bence- iyi bir tercihtir. 'bir konuşmaya şahit oluyor' dan sonra iki nokta üst üste konulup cümlenin geri kalanı diyalogdan sonrası için düzenlenebilir, vs. kişisel tercihe göre birçok şey yapılabilir ama virgül bence doğru değil.)

    yazar yazmış: tabi
    doğrusu: tabii

    yazar yazmış: çegelli, uatnıyor
    doğrusu: klavye sürçmesi olduğu belli. bu yüzden yazıyı yazdıktan sonra birkaç kez okumakta fayda var. okuyucu özenilmiş yazılar okumaktan keyif alıyor zira. *

    yazar yazmış: "heycanlanıyor ablasının büyümüş olması ufaklığı mutlu ediyor. elbette olacak kolay mkı ablası artık siyah onlük giyiyor."
    doğrusu: heyecanlanıyor, ablasının büyümüş olması ufaklığı mutlu ediyor. elbette olacak, kolay mı? ablası artık siyah onlük giyiyor.

    ve bunların dışında virgülden mahrum bırakılmış yığınla uzun cümle... anlam kayması yaşanmış bu yüzden. cümlenin neresinde soluklanmalı, neresinde devam etmeli belirsiz. hepsini buraya yazmıyorum şimdi. buna ayrıca özen gösterilmeli kanımca.

    Çengelli iğne gözümde canlandığında canımı acıtmadı değil. Hikayenin en etkileyici noktası da bu olmuş zaten. Onun dışında işleyiş, anlatım ve şekil itibariyle eksiklerinin bol olduğunu düşündüğüm bir yazı ne yazık ki. Noktalama işaretlerine, anlatım diline ve başlık seçimine dikkat edilirse, güzel bir lezzet yakalayabilir yazar.
    6 ...
  18. 26.
  19. -kıymete binen shrek-

    hani iyi yazılmış bazı romanları okuduğunuzda sahneler zihninizde film gibi canlanır ya, ben bu öyküyü okumadım sanki, izledim ve çok sevdim.

    yazarı kutluyor ve kalemine sağlık diyorum.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük