söykü dergisi sayı 4 çamur

    48.
  1. bu oluşumda aktif olarak bulunmamış olmasına rağmen takip edenlerin yorumları, yapıcı ve yıkıcı eleştirileri, Uludağ sözlük dışında olup tavsiye sonucu dergiyi takip edenlerin fikirleri ve hikayeler gösteriyor ki bu oluşum “oldukça dikkat çekici”.
    yıkıcı Eleştiriler arasında “bir şeye benzemeyen” hikayeler tabirine denk geldim ki bu, söykü ekibinin değil Uludağ sözlükte daha iyisi olup da kendisini saklayanların suçudur- o zaman daha iyisini yazıp göndermelisiniz.
    klasik ama doğru bir deyim vardır “ne kadar ekmek o kadar köfte”. anladığım kadarıyla söykünün amacı edebiyat alanında çığır açıp ülke genelinde ün salmak değil; insanları edebiyata yönlendirmek, varsa yetenekli insanların kendilerini keşfetmelerini sağlamak, ya da bazısı için zamanını daha anlamlı geçirmesini sağlamak içindir… ya da ne için olduğunu boş verin bakın bir çamur konusundan ne hikayeler çıkmış, tadını çıkarın…

    (bkz: çamurdan sevgilim)

    çamur temasını en iyi işleyen yazılardan bir tanesidir. Öyle ki yazar tam 29 kere çamur kelimesini kullanmış. Böyle olunca çamur kokusunu bir an hissettiğinizi zannediyorsunuz. Kısa bir yazıda bir çok konuyu çamurla ilişkilendirerek anlatması gerçekten yetenek isteyen bir iştir. Çamurun( toprakla ilişkili olduğunu hatırlayarak) bir çok hikayesi vardır- en bilineni insaoğlunun topraktan geldiği düşüncesidir. Ve herkesçe evrensel bir şekilde kabul edilen insanoğlunun toprağa gideceğidir. yazar, Bu iki olgu arasında sevdiği insanla başlangıcını ve sonunu başarılı bir şekilde hikayeye yerleştirerek hikayeyi tutarlı hale getirmiştir. Bu şekilde verdiği spesifik felsefi bilgiler de amacına ulaşmış oldu. anlatıcı çamuru anlatmış; anlattığı çamursa her zerresinde bir hayatı anlatmış anlatıcı için. yazarın Ellerine sağlık, Güzel bir çalışma olmuş...

    (bkz: zeynep ve tesadüfler)

    başlık konu hakkında az çok bilgi verir nitelikte olduğu için okuyucu baştan anlatıcının amaçladığı moda giriyor. Hikaye dili anlaşılır ölçüde sade ama okuyucunun dikkatini rica edecek kadar da entelektüel bir ifadeye sahip. Bu yazıda hoşuma giden kısım bir sonraki olayla ilgili sinyal veren küçük ayrıntılardı. Buna bir örnek; Ahmet adı için annesine “keşke benim adım olsaymış” şeklinde zerzenişte bulunmasıdır. "acaba bu isim neden bu kadar önemli" diye sorgulatmayı başarmış durumda.
    Hikayelerde ufak meraklandırmalar her zaman dikkat toplar. Bunun farkında olan yazar okuyucunun merakını unutmasına mahal vermeden Ahmet ismine verdiği değerin nedenini anlatıyor.

    --spoiler--
    işte bu filmde zeynep vardı, ahmet'i seviyordu.
    --spoiler--

    Çünkü sevdiği kızın adı zeynepti. anlatıcının kahramanı, "Filmdeki Zeynep ve sevdiği adam"la özdeşleşmek istiyordu bu yüzden ismi Ahmet olsaydı çok sevinecekti. Aşkın masumluğunu en doğal en sade isteklerle anlatabiliriz ki yazar bunu hangi yoldan başaracağını iyi saptamış.
    Baştan beri sonunu tahmin ettiren bir hikaye ama yazarın meraklandırmaları satır aralarındaydı.
    iyi kurgulanmış Başarılı bir hikaye.

    (bkz: irtikap çiçeği)

    hikaye en baştan beri eğlenceli olacağının müjdesini veriyor. Ama öyle mutluluk, huzur veren, romantik, ya da karnınıza kramplar sokacak kadar komik bir hikaye olduğundan değil; hikaye "eğlenceli" oluşunu sıradışılığından kazanıyor. Okuyucuyu esir alan bir hikaye ki okuyucu esir olmaktan mutlu hatta oldukça heyecanlı….
    daha en başta“kanalizasyonda yuvarlanan harikulade bir bok parçası gibi” benzetmesi, Lucifer-lord sembolleri, kasadaki adamın psikopat hareketleri hikayenin çok da alışıldık bir hikaye olmayacağını hissettirdiği için yeni bir şeyle karşılaşan okuyucunun merakını kazanmasıyla tam notu hak ediyor. Yazar bu ayrıntıları en başta vererek okuyuculara seçme şansını da veriyor; "ilgin varsa oku, yoksa sana yaramaz" gibi….
    hikayedeki küfürler öyle ustaca serpiştirilmiş ki hikayenin hem karakteri hem de ana teması gibi durduğundan hikayeden asla atılmaması gereken ayrıntılar olarak okuyucuyu kendine bağlamaya devam ediyor.
    --spoiler--
    “ 4 kişi beni izliyordu. 3 erkek ve 1 genç kız. erkeklerden 2 si afro-amerikandı ve hafif kıvırcık kısa saçları ile ağızlarında sürekli bir şey çeviriyorlar gibiydi. diğer erkek 50 li yaşlarda ve saçları yandan açılmış en azından 115 kiloluk iğrenç gerdanlı bir sıçana benziyordu. bunlarla tezat olacak şekilde kız 14 buçuk yaşında, saçlarının yarısı mor, ince bir çene ve yanaklarında çilleriyle küçük, sevimli bir azrail gibiydi”
    --spoiler--

    Stephen king tarzı ağzı bozuk ve muhteşem benzetmelere rastlıyorsunuz.

    bir solukta okudum. oldukça gizemli tutulmuş ifadeler ve insanın tüylerini ürperten “ve dudağı istihza ile yukarı kıvrıldı…” diye bahsettiği bu alaycı gülüş ister istemez okurken benim de dudağımın hafif kıvrılmasına neden oldu.
    “mitosu logostan arındırarak varoluşunu tamamlıyordu.”, “ yang” vb. içinde kültürün ve birikimin de izlerini taşıyor. Her yönüyle oldukça başarılı bir hikaye. herkesin zevki farklı olduğu için yorumcuların diğer hikayeler için kurduğu cümlelere benzer şekilde diğer yazarların affına sığınarak; benim de "en beğendiğim hikaye" bu hikaye olmuştur.

    (bkz: ben gittikten sonra)

    hikaye en baştan beri “ıssız adam” mantığıyla okuyucuyu sinir eden çizgide devam ediyor ki anlatıcının da sevimli olma gibi bir derdi yok anladığım kadarıyla. insanların sinir uçlarına dokunabilmeyi amaçlamış gibi- ve başardığını itiraf etmeliyim. Bunun yapabilmek için en uygun detayları kullanmış “ Sifonu çekmeyen adam”-düz ve iğrenç adam, “eğlenilecek kız evlenilecek kız ifadeleri” -düz ve vicdansız adam gibi...
    Hikayedeki üslup ve yönelim benim mutlu son-bahar hikayemdeki akışı hatırlattı bu yüzden hikayenin mantığına kendimi daha yakın hissederek akıcılığından ötürü hikayenin sonunda buluverdim kendimi. Ahlaki öğütler, aşk, ya da bir dram aramaya gerek yok. Küçük bir mesajı vardır “namus”un insan hayatından daha değerli olduğunu düşünen ve düşündüğünün başına fazlasıyla gelebileceğini unutmaması gereken ebeveynler.
    Yazar klasik bir konuyu alışılmamış boyuta çekmeyi denemiş ki yer yer bunu başarmış. nefret duygusunu gerçekten başarılı bir şekilde uyandırmış ki bu iş göründüğü gibi kolay değildir. Cesaret ve dikkat ister. Yazarın elerine sağlık, oldukça başarılı buldum.

    (bkz: gönüllü bağımlılık ve kramponlar)

    “gönüllü bağımlılık ve kramponlar” başlığındaki bu iki kelimenin yan yana gelmesi gerçekten ince bir mizahın eseridir. Yazar eminim ki bu alakasızlıktan oldukça hoşnut ve emin bir şekilde başlığını oluşturmuştur ki sevdiği güzel bir kadından ayrılan ve o kadar kararlı olmasına rağmen daha gün geçmeden düzenli periyotlarla sevgilisinin arayıp aramadığını kontrol etmek için telefonuna bakacak kadar barışmaya istekli bir adamın kalkıp 200 tl tutarındaki kramponlarını düşünmesinin alakasızlığıyla başlığın oluşturulmasındaki manayı kavramış bulunmaktayım. Hikaye oldukça akıcı ve meraklandırıcı, içinde öyle vurdular kırdılar ya da aldatma gibi şok etkisi yaratıp kendine bağlayan bir mevzu yok. kendine bağladığı kısım, sıradan, gündelik hepimizin arkadaşının ya da bir tanıdığın başından geçmiş merak konusu olan ilişkisidir. Yani dedikoduların konusu olan” begümle mert ayrıldı” hikayesine benzer hikayeleri anlatanlardan kaçınız merakla, üzüntüyle dinlemediniz?
    Başarıyı bu noktada yakalayabilen hikayedir ellerine sağlık…

    (bkz: bir yolculuk hikayesi)

    durum hikayesidir. Durum hikayelerinde muhteşem bir başlangıç ya da muhteşem bir son olmaz bu yüzden ifadeler kesinlikle canlı olmak zorundadır ki okuyucu bir şeyi merak etmeyecekse o zaman bir şeyi yaşamayı isteyecektir. Yazar bunu başarıyla gerçekleştirmiştir. Betimlemeler oldukça canlıdır. “cebinden çıkardığı kırmızı ve üşümüş eliyle geriye itip atkıya iyice gömüldü.” Ayrıca okuyucu durum hikayelerinde kişileştirme sanatını da bekler ki tek aksiyon kişileştirmelerdedir. “çamurdan bir tokat yedi.” Hem kişileştirmeye önem vermiş hem de zorunlu tutulan çamur kelimesinin hakkını başarıyla vermiştir. yazarın ellerine sağlık, hoş olmuş.

    (bkz: lotus çiçeği)

    içinde sık sık aforizmaların bulunduğu anlatımı zengin bir hikaye ile karşı karşıyayız. Aforizmalar bir mesaj niteliğindedir ve hikaye sizi baştan sona doğru yeni fikirlerle uğurluyor.

    --spoiler--
    “-dikkat etmelisin; çünkü yürümeye çalıştığın yolları bile ayaklarının altından çekiverirler!”
    --spoiler--

    Hikayenin bölümlere ayrılması hikayeyi okunması açısından kolaylaştırmaya yardım etmiş.
    Hikayede “anne” temasıyla hiç kimsenin reddetmeyeceği bir duygusallığı yaşatmayı amaçlamış ve bu fikirden kuvvet bularak aforizmaları anne ağzıyla okuyucuya iletmeyi görev edinen anlatıcı bu işi sevimli hale getirmenin en güzel yolunu “anne” imgesiyle başarmıştır.

    --spoiler--

    “anne aforizması 3:
    -toprağın ne kadar iyi olursa olsun su katılınca hepsi çamura dönüşür.”
    --spoiler--

    --spoiler--
    "...ne garip, başka bir şeyle olmak istemedim.

    beni unutmaları ve havuzumda seyretmeleri yetti bana.

    ama artık yetmiyor."
    --spoiler--

    Hikaye, ikinci kez, farklılığını şiirle biten bir sona sahip olmakla kazanıyor ki farklılık, orijinallik okuyucuyu kendine bağlayan önemli bir unsurdur. Başarılı ve emek verilmiş güzel bir hikaye…

    (bkz: bir avuç çamurda kirlettim ben hayallerimizi)

    mektuplarla, güncel bir tarihten geçmiş bir tarihin içine sürükleyip o tarihte kaybolup gitmiş ama geriye anıları ve beraberinde duygularını bırakmış bir hayatın bahsedildiği ve okuyucuyu zaman tüneline sokan bir hikaye.


    --spoiler--
    “doktor raporunun sonunda "merhumun, sekiz aylık hamile olması sebebiyle, bir operasyon yapılmış ve bebek prematüre olarak dünyaya getirilmiştir." yazıyordu. aklımda ki ilk soru cahide hanım neden hamile iken kendini öldürmek istemişti ki oldu. konu daha da ilginç bir hal almaya başlamıştı. bu kayıtları başlangıç olarak kabul edip araştırmayı cahide hanım üzerine yoğunlaştırdık.”
    --spoiler--

    hikayenin en can alıcı kısmıdır. Her hikayenin bir climaxı yani merak uyandırıcı, doruk kısmı vardır. sanırım hikayenin climaxı bu kısım.

    --spoiler--
    “artık onu kaybediyorum. her şeyden çok sevdiğim karım ellerimin arasından kayıp gidiyor. tutmaya çalışıyorum itiyor. bugün kusmalarının nedeni belli oldu. son bir kaç gündür iyiye giden durum tamamen tersine döndü. doktor "hamilesin kızım" dediğinde bana bakamadı. başkasının yaptığı şerefsizlikten benim güzel karım utandı. hemen koşup odasına gitti. kapıyı kilitledi. kapısını çaldığımda " sana bakamam artık" dedi.
    deme öyle güzel gözlüm deme, ben sana aşığım diyemedim. çıkmadı ağzımdan, dökülmedi dudaklarımdan. kapıya sırtımı dönüp olduğum yere yığıldım, ağlamaya başladım. az önce yemek götürdüm ama yemiyor. içeride almıyor. babamı çağırmak zorunda kaldım. cahide onun sözünü hep dinlerdi. buna güvendim. umarım haksız çıkmam."
    --spoiler--

    Merak sonucunda gelişen tahminleri alt üst etmeyi amaçlayan yazar okuyucunun keşke bu kısım böyle olmasaydı itirazlarını da kabullenmek zorunda. Gerçekten insanın ruhunu daraltan bir gelişme, diğer birkaç hikayede olduğu gibi sinirlere dokunması hikayede sevilmeyen gibi gözükse de aslında etkilemesi ve bir iz bırakması bakımından en değerli kısım olma özelliğini taşıyor.
    Kurgu güzel, bağlantılar mantığa uygun, etkileyici bir hikaye olmuş…

    (bkz: jeeway ottoman)

    --spoiler--
    “sanki bu adaletsizlik, dünyanın diğer az gelişmiş ülkelerinde ve hatta türkiye'de de yok muydu? vardı elbet! ama ekonomik olanak ya da olanaksızlıkların ötesinde, insanları bir de üst ve alt sınıflar olarak tabakalara ayıran, bununla da yetinmeyip kimilerine soyluluk türünde ünvanlar veren kast sistemi olunca, daha bir hüzün verici oluyordu mevcut tablo. insana seyirci kalmaması ve bir eylemde bulunması gerektiğini, adeta vicdani bir sorumluluk olarak yüklüyordu.”
    --spoiler--

    içinde evrensel bir mesajı ya da evrensel bir gerçeği barındıran hikayelerde her zaman beklenti yüksek olur. O beklenti, okuyucunun yazarın bu duyarlı çıkışını baz alarak ondan öğüt ya da bir iyilik yapmasını istemesidir.

    --spoiler--
    bu sorumluluk duygusundan biraz olsun kurtulmak için ilk aklıma gelen şeyi yaptım. markete gidip bir büyük kutu bisküvi aldım ve yol-üstü köyünün yolunu tuttum. oraya ulaştığımda, öğle saatleriydi ve cuma namazı saati yaklaştığından köyde büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. arabamı yol kenarına çekerek yolun karşı tarafındaki kanal boyunca oynayan çocukların yanına gittim. kutuyu yere koyup kapağını açtım ve etrafımı saran çocuklara paket paket ikram etmeye başladım.
    --spoiler--

    Okuyucunun beklentisine anında yanıt vermeyi unutmadığı için hikayenin zekice kurgulandığını görüyorum.

    Bambaşka bir diyarın sefilliğini, ve bilgisizliğini anlatırken az ve öz cümleleriyle, "kemal paşa gayrimüslimleri yendi padişah oldu" örneğinde olduğu gibi, tasvir etmesi sabırsız okuyucuyu ayrıntılarla boğmayarak bilgilendirmeyi başarmıştır. ilginç ve okuyucuyu sıkmayan başarılı bir hikaye olmuş, yazarın ellerine sağlık…

    (bkz: çamurdan hayaller)

    --spoiler--
    “çocuk parkının yanından koşar adımlarla geçen ayhan, paranın artanıyla aldığı çikolatayı kemiriyordu. burnu akıyordu ve sırıl sıklam olmuştu, üşüyordu. tek hayali, eve varır varmaz sobanın kenarına sinip kestane eşliğinde televizyon seyretmekti.”
    --spoiler--

    Hikayelerde "canlılık" okuyucunun birinci beklentisidir. Bu canlılığı, ancak sıkmayan yeterince detayı veren tasvirlerle başarmak mümkündür. Tasvirdeki detayları düşündüğümde çocuk algısıyla o istekleri birer birer onun adına sabırsızlıkla ben de yapmak istedim. Okuyucu ve karakterler özdeşleşebildiği ölçüde hikaye önem kazanır. Ve yazar bu kısımda okuyucudan tam not alabilir.

    Hikayede olaylar sıradan bir atmosferde seyrediyorken kızın etkili ve şaşırtan bir cümlesiyle,
    --spoiler--
    "neden ben de kayıp düşemiyorum? düşüp kendimi yaralayamayacak kadar acizim."
    --spoiler--

    Hikayenin ilginç ve etkileyen kısmıyla tanışmış oluyorsunuz.

    --spoiler--
    bir anda karar verdi her şeye. kollarının yardımıyla kendini yere itecekti. o zaman onun da üstü diğer çocuklarınki gibi çamur içinde kalacaktı, o da kirlenecekti. cam fanusundan kurtulup yaşıtları gibi toprağa bulanacaktı. sandalyesine tekrar nasıl oturacaktı, kime ne? annesinin tepkisi ne olacaktı, üzerindekilerin maddi ya da manevi değeri var mıydı, mühim değildi hiçbiri. biraz kirlense kime ne zarar gelirdi ki?”
    --spoiler--

    çocuğa sempati duymaya başlayıp annesiyle girişeceği diyaloğu hayal ederken;
    --spoiler--
    “kimin aklına gelirdi ki, yaşıtlarına özenip biraz kirlenmek isteyen yürüme engelli bir kızın kendini yere atıp başını taşa çarpacağı ve oracıkta can vereceği? bu saatten sonra kimi suçlamalıydı? kaderi mi, "kızınızı kaybettik, metin olun." diyen doktorları mı, hayatın kendisini mi?”
    --spoiler--

    cümleleriyle karşılaşırken ikince ve en uzun süreli şoka giriyorsunuz ki sempati hissi birden acıma hissine dönüşüyor. Oldukça dokunaklı ve başarılı bir hikaye…

    (bkz: çamur cafer)

    duru dupduru bir durum hikayesidir. Aksiyon beklemeyin- bu hikayede sizi ordan oraya savuracak kadar kuvvetli duygu yoğunluğu yok-yazar okuyucuyu sade kahvenin verdiği lezzetin bir benzeriyle bağlamayı hedeflemiş. arkadaşlarımızdan dinlediğimiz bir anının keyfi ve samimiyeti var bu hikayede.

    --spoiler--

    “3 kafadar onları izleyip yaptıkları kaçamağın keyfini konuşuyorlardı. özkan kaldırımın üzerine oturdu ve var mısınız çivileme oynamaya dedi. her iki arkadaşı da varız deyince oyun başladı. çivileme oyunu, hafif çamurlu toprakta çivi ile oynanan ve diğer oyuncuların hareket alanını daraltmak amacını güden bir oyundu. “
    --spoiler--

    yazarın bu detayı vermesini sevdim. Bir anda çocukluk anılarına geçiş yapan yazarın bize anlık geçişini unutturan ve üç kafadarın yapması beklenen şeylerden bir tanesini sunarak okuyucuyu çocukluklarına inandıracak ispatıydı benim için.
    Nüanslarıyla taktirimi kazanan duru bir hikayedir, yazarın ellerine sağlık...

    (bkz: ezbere kadınlık)

    hikayelerde okuyucunun dikkatini çekecek en önemli kısım başlıklarıdır. Bu başlık bünyesinde hem bir mesajı hem de bir imayı saklıyor. Ayşeler'de, Fatmalar’da bol olan bu klasik ama yıkıcı konunun işlenmesini taktir ettim. insanlar bu olayları duyarken üzülür, acır, sayar, söver hatta hikayedeki boyalı bilmiş kadın olarak tabir edilen kadın gibi akıllar verir gücü yettiğince. Oysaki bunun gibi yüzlerce Ayşenin olaya baktığı açıyı gözden kaçırırlar. Ayşegiller dayak yer acı çeker ama en acısı bunun kaderi olduğu fikriyle yaşamaya alışması kısmıdır. Ve o fikir, hikayede de ima edildiği gibi anneden kıza geçer. Eğitim şart mesajını veren etkileyici, yürek burkan bir hikaye olmakla başarıyı yakaladığına inanıyorum…

    (bkz: kanlı çamur)

    yazarın hikayede kafa karışıklığını önlemek adına aldığı tedbirleri taktir ettim;
    birincisi kişilerin tanıtılmasıdır ki bir hikayede çok fazla insan varsa kafa karışıklığı da o oranda artar. ikincisi diğer hikayelerde de olduğu gibi hikayenin bölümlere ayrılmasıdır. Okuyucuya bu kolaylıkları sağlayan yazarın ilginç bir olay için tedarikli olduğu fikrine kapılmadan edemiyorsunuz.
    Nitekim birinci bölümde sır bir cinayetle ikinci bölümde cinayet koşuşturmacasının başlayacağı sinyalini üçüncü bölümde ailenin olayla ilgili tutumunu ve katille ilgili tahmin maratonun başlaması gerektiği hissine kapılıyorsunuz. Hikaye o kadar akıcı ki 3. bölümden sonra hızla okumamak için başınızı kaldırmak zorunda kalıyorsunuz ve nihayet sonuca ulaşıyorsunuz ki yazar bu konuda erken uyarı sistemiyle katili kendimize saklamamızı istiyor- bu yüzden fazla detay vermek istemiyorum ama bölüm bölüm koştuğumu hissettim. Oldukça heyecan verici ve akıcı bir hikaye. Yazarın Ellerine sağlık…

    (bkz: tlaloc a dokunmak)

    başlıktaki kelimeyi hemen araştırıp ne olduğunu aklımda tutarak okudum bu hikayeyi. Bunu nasıl bağlayacak diye merak ederken diğer hikayelerinde de olduğu gibi bu fantastik öğeyi de yumuşak bir şekilde öyküye bağlamayı başarmış durumda. Hikayede klasik bir konunun fantastik bir boyutta işlenmesiyle bir an heyecanlanıyorsunuz. Ailesinden daha ilgili olan, kendisine ailesinden daha fazla değer veren bir insanla o ergen gencin ilişkisini bu sıra dışı olaya böyle rahat bağlamasını bir yetenek işi olarak görüyorum. Sürükleyici ve ilginç bir hikaye. Yazarın ellerine sağlık…
    15 ...
  2. 11.
  3. daha önceden yapılan eleştirilerin bir yere bağlanmış olması güzel.

    mbaran, eksipozitif, experimental, sirkecidentrengider gibi yazarların hikayelerinin olmaması sevindirici.

    bundan sonraki bölümlerde de bu bölümde öyküleri bulunan yazarların öykülerinin bulunmaması bir sonraki bölümde öykü yazacak olanları teşvik etmek açısından mantıklı olur bence. kesinlikle bu bölümde öyküsü bulunan kimsenin bir sonraki öyküde bulunmamalı öyküsü, öykü yazanları teşvik edebilelim.

    kendi öyküme gelince sadece geçen hafta eleştiri yaptığımda, yazamıyorsun bok atıyorsun. yazar müsvettesi, seviyesine yükselemediklerini aşağıya çekme çaban var diyenlere bakın istersem yazarım. yazmak gibi bir gayretim yok demek için yazdım. açıkçası girse veya girmese umrumda olmayacaktı sadece eleştirebilmek adına o öyküyü yazdım.

    bana kalırsa da kesinlikle bu bölümde yer alması gereken bir hikaye değildi. sürüsüne bereket devrik cümle ve anlatım bozuklukları içeriyor.

    neyse sorun bu değildi zaten baştan beri. baştan beri sorun birilerinin kaytarılıyor olması ihtimaliydi. bu bölümde gördüğümüz kadarıyla öyle bir şey yok. bunu kendi yazımın girmesinden değil, kuruldakilerin yazmamış olmamasıyla alakalı olarak söylüyorum.

    bu bölüm adına söyleyebileceğim tek şey, öykü yazan arkadaşların ellerine sağlık, kurulda eleştirileri doğru algılayıp gerekeni yaptığı için ellerine sağlık. bir sonraki bölümde de, bu bölümde yazan arkadaşların öykülerine yer verilmezse tadından yenmez.

    cümleten iyi geceler.

    edit: bu entrymden sonra söykü kurulundakiler benim öykümü çıkararak yerine başka bir öyküyü katarlarsa ayrıca sevinirim. o öyküyü yazarken sadece eleştiri hakkına sahip olabilmek için yazma mantığım vardı. aksi takdirde eleştirilerimdeki yumuşamanın kaynağı olarak benim öykümün dergide yer bulması olarak gösterilecek. öykünün listeden kaldırılmasını rica ediyorum.

    edit2: piçlik olsun diye kendi öykümü kendim yazıyorum burada. (bkz: izi kalmamıştı bu sefer attıklarımızın) ehehe.
    9 ...
  4. 34.
  5. çamurdan sevgilim - 571 1071 1453 1881 1905 1923

    başı güzel, sonu çarpıcı hikaye. ortaların başı ve sonuyla ilintili bir şekilde derinlemesine gitmesi gerekirken biraz dikkat dağıtıcı ve deneme tarzına yaklaşmış şekilde gereğinden fazla çeşitlendirilmiş örneklerle dolu olduğunu düşünüyorum.
    genel kurgu güzel, okuduğuma değdiğini düşünüyorum.
    6 ...
  6. 25.
  7. 1 - irtikap çiçeği ... bandini
    diğer bandini yazılarına göre çok daha net olduğunu düşündüğüm bir yazı olmuş. fakat bandini, daha karmaşıkken, daha kompleks anlatırken anlatacaklarını, tarzı çok daha keskinmiş sanırım. bu yazısında, betimlemelere boğulmuş, kıvırabilmiş de, fakat kimi zaman "ehh, abarttın ama." dedirtiyor. mesela:
    bacaklarımda kilometrelerce koşmuşum gibi müthiş bir ağrı var.
    ve
    kanalizasyonda yuvarlanan harikulade bir bok parçası gibi.
    ve çamur ögesi, aslında öyküye hakimken, yazar tamamen bağımsız bir havaya sokmaya çalışmış ve bence çok da iyi yapmamış. çok hafif de olsa bir kopukluk olmuş.
    yazım kurallarına diyecek lafım yok, çok dikkat etmiş.

    2 - izi kalmamıştı bu sefer attıklarımızın ... iki kere iki esegin ziki
    genel olarak beğendiğim, yazarın üslubunun da etkisiyle sıcak bir öykü olmuş. fakat, çamur ögesi sadece şöyle bir uğramış. tamam, sanırım bu da yeterli ama daha çok yer verse, daha yerinde olurdu sanırım.
    cümleler, çok net olmuş. "yaptı, etti, gitti" gibi. yani yazar pek cümle kurmayla uğraşmamış, "yaptığından dolayı gitti, ettiği için şöyle oldu." dememiş mesela. cümleler çok keskin. beğenmediğim tek nokta da cümlelerdeki keskinlik oldu zaten. yalnız yazım kurallarına dikkat etmiş.

    3 - çamur cafer ... mo ni fe
    yazar her defasında çok iyi konular bulmasına rağmen, üslubu ve betimlemeleri o kadar göz tırmalıyor ki...

    "gözlerini açtığında selim ile birlikte okuldan kaçış planlarını gözden geçiriyorlardı. bu onlar için bir ilkti, zira henüz anasınıfına gidiyorlardı. " mesela.
    çok basit, yazar cümlelerin üzerinde biraz daha yoğunlaşsa, hem daha akıcı, hem de daha yavan olmayan işler çıkacak ortaya. çünkü hakikaten, hikaye konularını beğeniyorum. yazım kurallarına da daha çok dikkat etmeli.

    4 - ezbere kadınlık ... pinkwaterdrop
    akıcı olmuş, betimlemeleri başarılı, yazım kuralları konusunda dikkatli davranmış. fakat cümlelere duygu katayım derken, biraz boğmuş, sıkmış.

    5 - jeeway ottoman ... liberalisticcommunist
    genel olarak, şu baştaki bilgilendirme kısmı, biraz fazla yoruyor. o bilgilendirme kısmını, öykünün içine yayarak ve hazmettirerek sunsa okuyucuya, çok daha başarılı olur diye düşünüyorum ve öyküde "öykülendirme" olayı fazla yok bu yazarda. samimi olmuyor pek yazıları. evet başarılı fakat "düz" buluyorum.

    6 - çamurdan sevgilim ... 571 1071 1453 1881 1905 1923

    bu öyküyü çok sıcak buldum. yalnız, yazar genel olarak çok "paldır küldür" yazıyor, nefes almadan. yoruyor. yazım kurallarına da dikkat etmiyor aynı zamanda. sanırım o da çok "paldır küldür" olduğundan kaynaklanıyor. cümlelerin üzerinde daha çok yoğunlaşmalı ve daha az sözle daha çok şey anlatabilmeli.

    7 - tlaloc a dokunmak ... turkuaz

    öyküyü başarılı buldum yalnız, betimlemeler daha kısa olabilirdi. uzadıkça uzuyor ve az da olsa "e hadi" dedirtiyor. onun dışında gerçekten, her yönden eksiksiz buldum.

    8 - lotus çiçeği ... ignorabimus
    yazarın anlatım dili aslında gayet hoşken, o kadar çok ayrıntıya giriyor ve uzatıyor ki yoruyor, sıkıyor. daha net olabilmeli ve kopukluklara da son vermeli. imla kurallarına uymuş.

    9 - zeynep ve tesadüfler ... avea11
    aynı şekilde, bu yazarın da dili güzel aslında, fakat o "şimdi, önce, daha önce, çook çok önce" olayı nedir öyle? tamam, güzel düşünmüş ama çok daha iyi kıvırabilirmiş bu olayı. gerçekten yordu, kafa karıştırdı. imla kurallarına uymuş.

    10 - çamurdan hayaller ... mogosog
    betimlemelerine bayıldığım öykü oldu. çok doğal olmuş, boğmamış, yapmacıklık yok. fakat sonu, çok aceleye gelmiş gibi. birdenbire hooop bağlayıvermiş, çok şaşırdım açıkçası. daha yavaş yaklaşabilirdi sona. duygu yüklü bir öykü çünkü.

    11 - bir avuç çamurda kirlettim ben hayallerimizi ... kaideyi taciz eden istisna
    ben bu öyküyü her anlamda beğendim, boğabilme potansiyeli olan bir öykü (hikayesinden ötürü), fakat yazar ustaca yaklaşmış ve hakkaten sürüklemiş. soluksuz okunabilir.

    12 - bir yolculuk hikayesi ... gicir bey
    kısa, yetersiz, karmaşık buldum. çok fazla eksiği var.kısa olduğu kadar,net ve anlaşılır olsaydı keşke. betimlemelerini başarılı buldum sadece, yazım kurallarına da uymuş yazar.

    14 - kanlı çamur ... siyahgiyenadam

    aslında o kadar güzel bir öykü olmuş ki, özellikle karakterlerine bayıldım. hepsi tek tek canlandı gözümde. ancak çok çok uzatmış yazar, uzadıkça inandırıcılığını yitirmiş, cümlelerin etkisi azalmış bana kalırsa. imla kurallarına uymuş fakat noktalama işaretlerine daha çok dikkat edebilir.

    15- ben gittikten sonra- efervesantadem

    yazar, üslubundaki akıcılığa ve başarılı betimlemelerine rağmen, gereksiz ayrıntılara girip boğmuş yazıyı.bu kadar kopuk kopuk anlatması da yazının çekiciliğini azaltıyor. yazım kurallarına uymuş.

    "kendini sanki birileri üstüne tükürmüş gibi hissediyordu. kendini sanki kağıt mendil gibi hissediyordu."

    .. demek istediğim, bu cümledeki gibi tekrarlara girmemeli (sanırım tekrar olayını kasıtlı yazmış fakat ...) daha iyi kıvırabilmeli, cümlelerle daha güzel oynayabilmeli, göz tırmalamadan...
    8 ...
  8. 30.
  9. - çamur cafer;

    yazılan hikayenin kurgusu, teması, diyalogları ve vermek istedikleri ne olursa olsun birinci öncelik, o hikayenin okuyucuya sunulmadan önce, sunulabilir bir hale gelip gelmediğini eni-konu ölçüp-tartmak ve elden geldiğince özen gösterildiğini okuyucuya hissettirmektir.

    bir yazar;

    - zamanın okuyucu için çok değerli olduğunu,
    - ona sunduğu eserine gösterdiği özenle, aslında okuyucuya olan saygısını yansıttığını,
    - okuyucuyu hafife alan bir tavrın, onun tarafından asla affedilmeyeceğini,

    kesinlikle unutmamalıdır. aksi taktirde, yazdıklarını okuyacak bir kitle oluşturamaz ki bunu önemsemiyor ise o vakit neden yazıyordur.

    her yazar, yazım hatası yapabilir ve aslında profesyonel yazarların eserleri dahi ciddi bir redaktör incelemesinden geçmeden basıma girmez. buna mukabil en amatör yazarın dahi şöyle bir hatayı, hikayesini yazdıktan sonraki ilk okuyuşunda ayıklayabilmesi gerekir;

    "... Eve girdiğinde hemen ayaklarını yıkadı Özkan ve çoraplarını kirli sepetine attı. Hemen içeri gidip televizyonun başına geçti, kardeşi Yasin çizgi film izliyordu;

    " tekrar eve girdiğinde abisinin yanına gitti hemen."

    "Hemen her çocukta olması muhtemel davranışlardı bu(nlar)."

    bir paragraf içerisinde ve üstelik yanlış yerlerde kullanılmış dört 'hemen' sözcüğü.

    - Doğrusu, insanın hemen gözüne batıyor.

    Uzun paragraflar okuyucuyu yorar ve strese sokar. Hele bu paragraflarda çok sayıda diyalog da geçiyor ise yazı içerisindeki diyalogları seçmekten, okuyucunun hikayeye motivasyonu kaybolur. Bu nedenle, karşılıklı diyalogların yoğunlaştığı bölümleri ikili-üçlü konuşma metinleri halinde vermek, okuyucunun işini çok kolaylaştırdığı gibi bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkan parçalanmış paragraflar; yazılı metinlerin görsel anlamda da güzelleşmesini sağlar.

    Çamur Cafer üzerinde bir deneme yapalım;

    Orijinal metin :

    "...Özkan ve Selim dışarıdaydı, öğretmenin geldiğini gördüklerinde hemen sınıfa girip yerlerine geçtiler. Öğretmen: "Özkan, Cafer, Selim ayağa kalkın bakalım, dün istiklal Marşı'na kalmayıp neden kaçtınız?" dedi. Cafer hemen: "Özkan söyledi öğretmenim, onlarla gelmezsem beni döveceklerini söyledi" dedi. Selim: "yalancı" diye bağırdı Cafer'e. Özkan ise: "öğretmenim özür dilerim" dedi yalnızca. Öğretmen: "bu yaptığınız çok ayıp beni hayal kırıklığına uğrattınız" dedi ve onları tahtaya kaldırdı, on dakika tek ayak üzerinde kalmalarını tembihledi..."

    ve Düzenlenmiş metin :

    "...Özkan ve Selim dışarıdaydı, öğretmenin geldiğini gördüklerinde hemen* sınıfa girip yerlerine geçtiler.

    Öğretmen - "Özkan, Cafer, Selim ayağa kalkın bakalım, dün istiklal Marşı'na kalmayıp neden kaçtınız?"

    Cafer (hemen)* - "Özkan söyledi öğretmenim, onlarla gelmezsem beni döveceklerini söyledi."

    Selim - "yalancı!" Diye bağırdı.

    Özkan - "öğretmenim özür dilerim." Dedi yalnızca.

    Öğretmen - "bu yaptığınız çok ayıp! beni hayal kırıklığına uğrattınız." dedi ve onları tahtaya kaldırdı, on dakika tek ayak üzerinde kalmalarını tembihledi..."

    aslına bakarsanız, bir yazar için en zor şeylerden biri tema yaratmaktır. Mo ni fe 'nin böyle bir sıkıntısı yok! Bu açık-seçik belli ama zor olanı başarıp sadece biraz dikkat ve özen gerektiren kolayı başaramamış olmasını kabul edebilmek mümkün değil doğrusu.

    - Nasıl desem? sen tut! 'Koca okyanusu geç, sonra derede boğul' Durumu.
    6 ...
  10. 41.
  11. Bu organizasyonun içinde olamadığım için o kadar hayıflanıyorum. Ama işlerden dolayı yoğunlaşıp bir şeyler karalayamıyorum.
    Bu çalışmalarda emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
    Elbette bir gün benim de bir yazım burada yer alacak.
    Çok güzel ve çok takdir edilesi bir iş yapıyorsunuz.
    6 ...
  12. 6.
  13. bütün hikayeler,
    çok zaman önce,
    çamurda başladı.

    hemen her şey çamurdan önce de buradaydı.
    ama onların varlığının bilinmesi için,
    çamura ihtiyaç vardı.

    bu hikayeyi,
    bundan öncekileri,
    bundan sonrakileri,
    çamurdan gelenler yazdı,
    çamurdan gelenler okudu,
    çamurdan gelenler dinledi.
    7 ...
  14. 2.
  15. işte güzel bir konu..

    ben buna yazarım.
    5 ...
  16. 23.
  17. tlaloc a dokunmak - turkuaz

    iyi hikayelerden biri. yazarını kutluyorum, başarılı.
    - basit bir anlatım, güzel bir türkçe.
    - basit bir kurgu ( basit iyi anlamda. okuyucuyu zorlayan karışık bir durum yok)
    - toplumda ki "dul-bekar" kadın korkusuna değinmesi ama bunu da abartmadan yapması hoş olmuş.
    - aslı neden gülü seviyor çok iyi anlatmış. didaktik bir yanı var ama bunu tam dozunda yapmış. okuyan insan için için "evet çocuklarla daha çok konuşmalıyız" diyor, farketmeden.

    ve

    --spoiler--
    aslı yı canlandıramamış yeterince. bu kız kaç yaşında belli değil. önce küçük bir çocuk ama sonra küçük bir çocuğun kurmaması gereken cümleler ard arda geliyor. heralde genç kız diyorsunuz. sonra gene çocuk oluyor.
    rusça bilenin gül değil de yazarın kendisi olduğu çok belli. hikayedeki gül aslıya olsa olsa fransızca öğretir.( illa enteresan olacaksa da italyanca ) gül neden rusça öğrensin, neden rusça bilsin ?

    --spoiler--
    5 ...
  18. 20.
  19. ezbere kadınlık - pinkwaterdrop

    çok beğendiğim bir hikaye oldu. yazarı gerçekten tebrik ederim.
    evet bilindik bir konu ama herkesin bildiğini nasıl söylediğin de önemli.
    kurgu güzel, dil güzel, türkçe iyi, anlatım iyi.

    ve

    bu duruma düşen kadınlar için bile ortalamanın çok üstünde bir "beyim bilir" durumu. kocadan yana bir iki şikayet olsa kadının çaresizliği daha da ön plana çıkardı. yani "beyimdir beyim" yerine "ne yapalım, beyimdir o benim" olsa idi keşke.
    kadın kocasına olan aşkından değil, çaresiz olduğundan o durumda, yoksa değil mi?
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük