söykü için yeni diyebileceğimiz bir yazar olan mutlak seveceksin beni'nin bu öyküsü tek kelimeyle çok güzel.
okumaya başladığınız anda özenle seçilmiş kelimeler ile, bu kelimelerin yan yana gelmesiyle oluşmuş ağır ve manidar cümlelerle karşılaşıyorsunuz.
'bazı hikayeler tuhaf başlar. böyle bir tuhaflığın kahramanı olmak bir yazıda edebi lezzete malzeme olmak gibi bir bakıma hoş görünse de yaşanmışlığın izdüşümü sızı olarak kalır kimi zaman kahramana. işte böyle bir sızı ile söyleyeceklerim var. sesime kulak ver, kulak yetmez yürek ver de dinleyiver. değil mi ki dalıp gidebiliriz istediğimiz yerlere, zihnimize sınırı çizecek olan kim? değil mi ki olmamış olanı dahi zihnimize var edip varlık alanına çıkarırız ve ona göre kalbimize ritm verebiliriz. evet insanız hepimiz, bak da bende seni gör, sende beni bil.'
daha ilk paragrafta okuyucunun bam teline dokunan ve öykü boyunca bunu sürdüren yazar, gelecek öykülerini merakla beklememizi sağladı bile.
konuyu aktarışındaki duygu yoğunluğu ve yazmadaki mahareti nedeniyle kendisini kutluyor, kalemine sağlık, daim olsun diyorum.
söykü için yeni diyebileceğimiz yazarlardan biri de pembemontlukupa.
öyküsünde kadın karakterin yaşadığı duyguları net bir şekilde aktarmayı başarmış. paragraf yapısına ve dil bilgisi kurallarına biraz daha dikkat ettikçe çok daha güzel öyküler okuyacağımıza eminim.
son yıllarda, en çok duyduğumuz yakarışlardan birisi; 'ya bu kredi kartları ve cep telefonlar olmadan önce nasıl yaşıyormuşuz?' değil mi?
yazar öyküsünde, işte bu kredi kartı olmadan yaşama-yaşayamama olgusunu aktarmış. tam bir türkiye gerçeği olmakla birlikte ne yazık ki her gerçek gibi acı da barındırıyor.
güzel, etkileyici bir anlatım olmuş. umarım yazarın yeni öykülerini okumak da nasip olur. emeğine sağlık.
kızların ilk aşklarının babaları olduğu zaten bilinen bir gerçek. peki ya erkeklerin?
babalar ve oğullar arasında zaman zaman mesafeli, zaman zaman sımsıcak bir ilişki yumağı varken, gururun her iki tarafa da neler kaybettirdiğini görmek ve kimsenin hiç bir şey kazanmadığını anlamak için okunası bir öykü olmuş.
şayet, paragraflar bu kadar uzun tutulmasaydı ve yazım hatalarına da dikkat edilseydi tadından yenmezdi.
umarım bir dahaki öyküde bu noktalara dikkat edilir.
kitlelerin ortak amaç için birleştiği ama zaman zaman oldukça üzücü olayların yaşandığı gezi parkı olaylarına şiir cephesinden bakan bir öykü. pasif de olsa direniş direniştir, cümlesini hatırlatan öyküde bir iki yazım hatası dışında göz yoran, akışı bozan hata yok.