görüşmeyeli üç ay olmuş , ankara su yoksa bira içsinler zirvesi'nde kırk lafın belini büktük çokta iyi oldu . ha birde eşsiz tavsiyeleriyle , evlenip balayına amasra'ya tatile gideceğim söz . *
ankara su yoksa bira içsinler zirvesini şahsen, bizzat , kendim , ben yani saklaban ve ismail aq olarak pahalı bulduk. bütçemiz el vermedi, etmeyin eylemeyin dedik organizator insanoğluna. *
bütçemiz el verdiğince keyfetme yöntemleri aradık ve bulduk da. **
bir dahaki zirvelerde -tabi ben olursam- çok zaman ayıracağımı düşündüğüm dünyalar güzeli insan.
zirveden ayrılırken beraber kalktığımız, akabinde aynı yerde oturduğumuzu farkedip eve beraber döndüğümüz, benim gibi vakko gelinliklerine hayran*, içten sözlük yazarı.
fazla kelime sarfetmenin bir süreden sonra anlam tekrarlamalarına yol açacağı, iyiyi, güzeli, doğruyu ve huzuru anlatan ne var ise hepsinden yapılacak bir sulu boya çalışması sonrası oluşturulacak resimdir bu. sâdece o gözle bakmak yeterli. çizdikten sonra ürettiğine saatlerce bakakalacaktır o gözler...derken bu resmi diğer insanların görmesini istemediğini farkedecek, resmen diğer insanlardan kıskanacaktır o gözlerin sâhibi. herkesin gezdiği/baktığı bu müzede/sözlükte bakmaya/anlatmaya kıyamadığı bir resmi/seni anlatmak...
ardından gene uzadığını farkeder ve bitirir kelimelerini ge, ufak bir temenni ile, nice yıllara diyerekten...kaf dağının arkasındakine!
sözlük sol frameinde şu sıralar görülen şahlanmanın müsebbibi insan. yazdığı ufacık bir nickaltı entrylerin bunlara yol açacağını herhalde tahmin edememiştir.
ben bir altıncı nesil çaylak yazar olarak entry'lerini okuyunca kaleminin kuvvetini görerek ''vay be bu sözlükte neler varmış'' dediğim üçüncü nesil başarılı yazar.