1964'te the abdabs olarak kurdu grubu, solo gitar ve solo vokaldeydi syd.. 65'te bir konserde ilk kez pink floyd -blues ustaları pink anderson ve floyd council'den esinlendikleri- adını kullandılar.. 1967 de ilk stüdyo albümü geldi: the piper at the gates of dawn.. syd'in önderliği, mistik ve psychedelic kişiliği ön plandadır ve ilk kez dinleyecek dostlara öneremeyeceğim kadar ağırdır,o yüzden şimdilik ilk yılları pas geçeceğim.
bas gitar ve vokalde o namussuz george roger waters-müzikal vampir- neredeyse tüm şarkıların lirik ve bestelerin mimarı, davulda nicholas berkeley "nick" mason -kesinlikle ilk yaşamında hinduydu.. klavye ve vokalde yaramaz dahi çocuk richard william "rick" right.. işte ilk ekip bu. ama syd müzik endüstrisinin acımasız çarklarına kapıldı; orta halli bir ailenin çocuğuydu şöhret baş döndürücü bir hızla geliyordu vs. vs. yavaş yavaş uyuşturucu "bataklığında" yok oldu, nihayet 68'de kafayı yedi ve gruptan ayrıldı.
syd'in bıraktığı boşluk ancak ne halt ettiği hakkında en ufak bir fikri bile olmayan bir gitar ustasıyla doldurulabilirdi ve öyle de oldu; aynı yıl david jon gilmour katıldı gruba..
60lar psychedelic çalışmalarla bitirildi. 1970 de senfonik rock'ın en önemli kilometre taşlarından biri -bence tabii, istemeyen katılmaz bu fikre- atom heart mother çıktı piyasaya ve alan parsons-sonradan kendi project'ini kurdu grubun manifestosunu albümün kapanış parçasında imzalayıverdi: alan's psychedelic breakfast... bu albümle birlikte melodik yapı güçlenerek devam etmiştir ve sözler hala ikinci plandadır.
1973..işte bu tarihe dikkat.. the dark side of the moon albümüyle roger waters'ın tartışılmaz liderliği, giderek güçlenen melodik yapı ve ilk kez önem verilen şarkı sözleri ön plana geliverdi. bu albüm meşuuuur bilboard dergisinin albümler listesinde en çok kalan albüm olarak guiness rekorlar kitabına girdi.
ama ne olursa olsun syd'e özlem bitmiyordu. onu aralarından çekip alan uyuşturucuya, insanları makineleştiren acımasız endüstriye, müziği sadece para kazanmak için yapan zırtapozlara bir tepki -ah sevgili sezen aksu bu arada sen de çek ellerini artık, yıllardır insanların duygularını manipüle ederek para baronesi oldun!- wish you were here albümü çıktı 1975'te. duygu dolu bir ağıt öfke yüklü bir tepki ne dersen de. işte karşınızda albümün ana teması: wish you were here - keşke burada olsaydın.. akustik gitarlar ve solo vokal david gilmour'dan, bu arada parçanın ortalık yerindeki akustik soloya eşlik eden şey bir elektro gitar değil dave'in kendi sesi..
popüler ve başarılı bir çocukluk geçiren syd barrett ilk olarak müziğe banjo ile başladı. daha sonra babasının kendisine almış olduğu gitar ile devam etti. şarkı sözü yazmadaki ustalığını da albümlerde konuşturarak kendini tüm dünya'ya ispatladı. psychedelic rock akımı için dönüm noktası olabilecek şarkılar yazdı ve seslendirdi.
1964 te kurmuş olduğu pink floyd ile ilk albümünden önce grubun müzik piyasasında tanınmasını sağlayan singleları arnold layne ve see emily play hala daha psychedelic rock için çok önemli şarkılar olarak gösterilmektedir. grubun adını pink anderson ve floyd council adlı iki blues müzisyeninin isimlerini birleştirerek almıştır.
daha sonraları pink floyd olarak ilk çıkardıkları albüm olan the piper at the gates of dawnpsychedelic rockın köklerini atmış tüm dünya'da yankı bulmuş bir albüm olmuştu. lucifer sam şarkısında kedisinden, bike şarkısında sevgilisine hediye etmek istediği bisikletten bahsedecek kadar çocuksu bir zekaya sahip olan syd uyuşturucunun etkisiyle de yazmış olduğ halisülasyonlarından biri olan see emily play adlı şarkıyı kaleme almıştı.
a saucerful of secretsta 2 şarkıda grupla çalansyd` konserlerde sadece tek akora basarak bütün konser devam etmesi gibi birçok sorun yüzünden önce şarkı sözü yazarı olarak anlaşma yapar ancak daha sonra gruptan tamamen ayrılır.
ilk solo çalışması olan the madcap laughs adlı albümünü 1970'te çıkarmıştır.david gilmour ve roger waters bu albümde prodüktör olmuştur. solo albümdeki şarkılar ise pink floyd'dakilerden farklı sadece gitarı ile yapılmış sade bestelerdi. syd kayıtlarda zorluk çekmişti ve bazı şarkılarda yaptığı hataları düzeltmeden albümü yayınladılar. bu albümden sonra barrett sadece bir solo konsere çıktı. o konserde de üçüncü şarkıdan sonra sahneden inmiştir ve bu onun son solo konseri olmuştur.
aynı senenin sonunda barrett adlı albümünü çıkarmıştır. bu sefer de prodüktörler david gilmour ve richard wrightdı.david gilmourtarafından bu albümün kayıtlarını yapmak bir faciaya benzetilir çünkü syd ile çalışmak hiç de basit değildir. bu albümden sonra ise syd barrett üçüncü solo albüm için planlar yapmış ama böyle bir albüm asla olmamıştır. 1972'desyd barrettmüziği geri döner ve stars adını verdiği bir grup kurar. fakat bu grup da verdiği 3 konserden sonrasyd barretttarafından dağıtılır. 1974'te tekrardan müzisyen arkadaşlarının yardımıyla stüdyoya girenbarrettsözleri yazılmamış birkaç deneme şarkısından sonra devam etmek istemez bu kayıtlardan sadece "if you go,don't be slow`" yayınlanabilir niteliktedir ama oda yayınlanmaz ve syd barrett o gün müziği bırakır.
müzik ile uğraşısından kopması sonrası kız kardeşiyle beraber yaşamaya başlamış ve inzivaya çekilmiştir. kendini resim yapmaya adayan syd daha sonraları 1988'de bir solo albüm daha çıkarmıştır.opel adlı bu albümünde syd'in yayınlanmamış şarkıları ve ilk albümündeki şarkıalrın değişik versiyonları bulunmaktadır.1993'te bu üç albüm crazy diamond box set'i olarak piyasaya sürülmüştür. daha sonra 2001'de wouldn't you miss me adlı best of'u yayınlanmamış iki şarkı ile beraber piyasaya sürülmüştür. 2003'te ise kendisini ve pink floyd'un ilk yıllarını konu alan the pink floyd and syd barrett story adlı dvd yayınlanmıştır.
yılalrca uyşturucu kullanması ve şizofren hastalığı nedeniyle çok değişik dünya'da yaşamaya çalışan syd 60 yaşında cambridge'deki evinde yaşamını yitirmiştir. ölüm nedeni pankreas kanseridir.
pink floyd u kuran ve daha sonra kullandıgı hap ve benzeri şeyler nedeni ile ayrılmak zorunda kalan ve gruba pink floyd ismini bulan,bazı kısımlar tarafından öldügü iddia edilen güzel bi sese sahip çok yetenekli yaratıcı kişi.
müziği hakkında ahkam kesen "another brick in the wall" floydianlarının algılayamadığı frekansta bir herif. popüler müziğin gelişim basamaklarını ve renklerini bir yere kadar tanımaya açık, birikimi az, basit dinleyiciler tarafından anlaşılması güçtür. led zeppelin'e burun kıvıran metalci genç'lerin kafası ne ise "syd barrett çocuk şarkısı yapıyo" diyen floydian'ın kafası da odur.
shine on you crazy diamond şarkısını 1975 yılında çıkardıkları wish you were here albümüyle syd barrette ithaf etmiştir grubun diğer üyeleri. ayrıca 1968 yılında ayrılsada asla ve asla onun ismini verdiği grubun adını değiştirmemişlerdir. eğer uyuşturucu sigara ve kadın işine girmeseydi barret bugün bu akım daha ileride olur ve psikodelik rock daha ileride olurdu. bir öncü olurdu syd barrett. müzisyen değil. idol. can.
günümüz müziğini, ve çok daha önemlisi pink floyd'u, yaptıklarıyla ve yazdıklarıyla derinden etkileyen zat. uyuşturucu bağımlılığı yüzünden hayatı değişmiştir. güne kahvesine acid atarak başladığı söylenir.. insanların çöküşünü simgeler.
yazdığı sözler ilk bakışta çok basit hatta pink floyd hakkında pek bilgisi olmayan biri tarafından saçma bulunsa da, son derece anlamlıdır. roger waters'a ilham kaynağı olmuştur.
aradan geçen yılların ardından, tamamen şans eseri, kendisi için bestelenen wish you were here'ın kayıtlarında çıkageliyor.
richard wright anlatıyor:
stüdyoya gittiğimizde köşede göbekli, kel bir adam oturuyordu. başta hayranlarımızdan biri olduğunu düşündüm.
roger waters anlatıyor:
o'nun syd olduğunu ilk ben farkettim. gözlerim dolmuştu. bana gitar kayıtlarına ne zaman gireceğini sordu. gitar kayıtlarının çoktan bittiğini söyledim.
Sevdiği sanatçılardan pink anderson ve floyd council'in adlarını kullanarak isimlendirdiği grubuyla* iki albumde çalışmıştır.**.Gruptan ayrıldıktan sonra iki solo çalışması vardır.**.hepsi de kesinlikle dinlenmesi gereken şaheserlerdir.
Yanlış anlaşılmış/anlatılmış adam oldu her zaman Syd.Pink Floyd'dan ayrıldı çünkü top of the pops programında olmak istediği şey olmaktan giderek uzaklaştığını fark etti.giderek popüler kültürün bir oyuncağı olmaya başladığını fark ettiğinde yeniden ve sadece büyülü bilinç altının sonsuz kapılarının arasında dolaşmak istediğini anladı.tabi bu roger waters'ın realist amaçlarıyla uyuşmadığı için yalnız kaldı.
Etrafındakiler onu etkilemiş,o da etrafındakileri etkilemiş olsa da aslında hep yalnızdı çünkü kimse ne onun görebildiklerini görebiliyordu,ne onun duyabildiklerini duyabiliyordu.Zaten o noktada görmek ve duymak algıları,kavramlarını aşıp birbirleriyle karışıyorlardı.O delilikle dahilik arasındaki ince çizginin üstünde oturan bir sanatçıydı.
Bu yüzden onun hakkındaki bazı yorumlar*** beni cidden üzüyor.
O toplumu ve sistemi oluşturan bireylerin inşaa ettiği duvarın,boyunu geçemediği nadir dehalardandı.Shine on!
o gruptayken pink floyda psychedelic etkileri çok yoğun hissediliyodu bestelerinden dolayı ancak her ne hikmetse grubu terketti.wish you were here albümü kayıtları sırasında stüdyoya gelip arkadaşlarının kendisine acımasına neden oldu. çünkü grupta değildi ve hala kendini grupta gibi görüyordu. bu albümde shine on you crazy diamond* şarkısının kendisine hitaben yapıldığı söylenir. 7 temmuz 2006 yılında hayata gözlerini yummuş değerli müzisyen.